AKP 18 yıldır ülkede iktidardadır. Ama CHP de büyükşehirlerin çoğunda mahalli iktidara gelmiştir. Gözlemim şudur: Eskişehir’in yaşarken efsane olmuş BBB’si (Büyükşehir Belediye Başkanı) Yılmaz Büyükerşen ile İzmir’in BBB’si Tunç Soyer ve İstanbul’un BBB’si Ekrem İmamoğlu emsali CHP’nin ağır sıklet belediye başkanları “belediyeciliğin görev tanımını” belediyelerin üstüne vazife olmayan işleri içine alacak şekilde genişletmekteler. Kendilerince, serbest piyasa sisteminin çözemediği iktisadi sorunlara, “devletçi/belediyeci” bir yaklaşımla çözüm geliştirmekteler.

KESTANE ÜRETİCİLERİNE MÜJDE

Gazetenin yazdığına göre, İzmir BB Başkanı Tunç Soyer, İzmir’in Beydağ ilçesine gitmiş. Oradaki kestane üreticilerine “Sizin ürettiğiniz kestaneyi, 5-6 misli fiyatla Bursa’nın tekrar size satıyor olması kabul edilemez. Bu makûs talihi yeneceğiz. Ne gerekiyorsa yapacağız. Fabrikaysa fabrika, pazarsa pazar kuracağız. Siz kestaneyle çırak çıkmayacaksınız” demiş.

Böylesi tuhaf bir  konuşmayı Başkan Soyer yapmış olamaz diyorum. Yani Beydağlı kestane üreticileri, kestanelerini Bursa’ya satıyor, sonra aynı kestaneleri 5-6 misli fiyatla geri alıyor. Sanki Türkiye’de Beydağ’dan başka yerde kestane yetişmiyor. Kebap olan yok, hepsi şekerleme oluyor. Beydağlılar da kestane şekeriyle besleniyor. Çiğ kestane ile kestane şekeri; toptan ile perakende fiyat aynı şey midir? Bursalılar bu kadar mı gaddar, Beydağlılar bu kadar mı saf?

Başkan Soyer’in muradı herhalde şudur: Bursalı kestane şekeri fabrikaları, mamullerini çiğ kestanenin 6 misli fiyatına sattıklarına göre Beydağlı kestane üreticileri de bir kestane şekeri fabrikası kursa, çok para kazanır. Ben de bunun için belediye bütçesinden para tahsis ederim.

YERLİ VE MİLLİ TARIM POLİTİKASI

Gökmen Ulu’nun İzmir’den bildirdiğine göre, İzmir belediyeleri uzun yıllardan beri Türkiye’ye model olan tarım politikalarını zaten hayata geçirmiş. Anlaşılan İzmir’in belediye başkanlarına belediyeler dar geliyor. İzmir BBB’si Tunç Soyer’e göre bu, “tohumdan satışa kadar tüm süreçleri kapsayan bir modeldir. İzmir’den doğan yepyeni bir vizyondur. İzmir Belediyesi, üreticileriyle yan yana, yerli ve milli bir tarım politikası inşa etmektedir. Bu suretle çiftçi doğduğu yerde doyacak, kentli adil gıdaya ulaşacaktır.”

Başkan Soyer’inki kadar iddialı ve kapsamlı olmasa da CHP’li belediyeler galiba yeni bir “tarıma dayalı belediyeci iktisadi kalkınma modeli” kurmak istiyorlar. CHP’nin “çalmadan çalışan” belediye başkanlarını çok takdir ediyorum. Ama kurdukları modeli sakıncalı buluyorum. Nokta.

Belediyeler ne tarımda, ne ticarette; ne ekmekte, ne de ette veya sütte “risk alan” girişimcinin rakibi olmamalıdır. Bu, haksız rekabettir. Üstelik bu modelin yaratacağı “besleme/asalak” projelerin “iktisadi katma değer” yaratması da mümkün değildir. Amaç sosyal transfer ise amacın dışına çıkılmamalıdır.

Son söz: Hiç risk alanla almayan bir olur mu?