Gazetelerin yazdığına göre, üreticilerin ambarlarında 500.000 ton patates varmış. Yakında da taze patates hasatı başlayacağı için bu patatesler çok düşük fiyata piyasaya sunulmazsa hayvan yemi olacakmış. Üreticiler “fiyatlar düşmesin” diye devletin bu patatesleri iyi bir fiyatla satın almasını istiyor. Eğer böyle yapılmazsa üreticiler, patates ekmekten vazgeçermiş. Demek ki; üretimin artıp, fiyatın düşmesi o kadar iyi bir şey değil. Üretim artınca fiyatlar düşüyor ama bu sefer de üretici perişan oluyor ve üretimden vazgeçiyor. Ertesi sene fiyatlar daha fazla artıyor. İşte bu yüzden “tarım ekonomisi” genel ekonomiden ayrılıyor. Bütün dünyada çiftçilerin “taban fiyatla” (tavan değil) desteklenmesinin sebebi bu çelişkidir. Türkiye, bunu çok önceden idrak etmiş ve Toprak Mahsulleri Ofisi’ni (TMO) kurmuştur. TMO’nun misyonunu da “Ofis, çiftçinin kara gün dostudur” gibi şahane bir sloganla kamuoyuna duyurmuştur.

FİYAT ARTIŞLARI TÜKETİMİ DÜŞÜRÜYOR

Resmi istatistiklere göre, ülkemizde patates üretimi son 20 yılda 4 ila 5 milyon ton arasında gidip gelmiş. Fiyat dalgalanması en yüksek sebzelerin başında da dolayısıyla patates geliyor. Yahut fiyatları dalgalandığı için üretimde dalgalanıyor. Bir başka ihtimal de geleneksel tarımda “var yılı-yok yılı” kuralının patates için de geçerli olduğudur. Patates üretimi yıldan yıla dalgalanabilir ama “trend” olarak artabilirdi. Halbuki patates üretiminde 20 yıldır artış yok. Buna karşılık son 20 yılda göçmenler hariç, Türkiye’nin nüfusu 68 milyondan 83 milyona çıkmış. Göçmenler de katılırsa bugün Türkiye’de kabaca 87 milyon insan yaşıyor. Nüfusun artmasına rağmen patates üretiminin aynı kalması garip. Öyleyse kişi başına tüketim 20 yılda 75’ten 57 kg/yıl’a düşmüştür. Aynı şekilde nohut tüketimi de 2002’de kişi başına 9.8 kg/yıl iken bu miktar günümüzde 5.8 kg/yıl’a gerilemiş.

DIŞA AÇILMA İÇ FİYATLARI ARTIRIR

Gıda maddesi fiyatlarının enflasyondan daha yüksek oranda artması bunun sebebi olabilir. Geçekten 2003-2017 arasında TÜFE kabaca 4 kat artmışken, gıda maddesi fiyatları 4.5 kat, nohut fiyatları ise 8 kat artmış. 2019 ve özellikle 2020 de Covid-19 salgını yüzünden zaten bütün dünyada gıda fiyatları artmıştı. Peki bizdeki 17 yıllık nispi fiyat değişikliğinin sebebi ne olabilirdi? Dünyada bunun benzeri var mıydı? Amprik kanıtlar “ekonominin dışa açıklık” oranının (döviz giderleri artı döviz gelirleri bölü GSYH) yükselmesinin  bu sonucu yarattığını gösteriyordu. Son yıllara gelinceye kadar TL’nin değer kazanması ithal mallarını nispi olarak ucuzlatırken, yerli malların ve özellikle hizmet fiyatlarının nispi olarak artmasına neden oldu. Dışa açılırken parası değerlenen tüm ülkelerde bu olgu gözlemlenmişti (Balassa-Samuelson etkisi). Mesela Japonya’da, yen/dolar paritesi 1980’lerde 270 iken, son yıllarda 100’e gerileyince Tokyo, dolarla ölçülünce dünyanın en pahalı şehirlerinden biri haline gelmişti. Benzer bir pahalılaşma İstanbul’da da olmuştu. Ama TL değer kaybedince, dolar geliri olanlar için Türkiye bir ucuzluk cenneti oldu.

Son söz: Memleket için iyi olan millet için iyi olmayabilir.