Pazartesi günkü gazetede “40 bin kişi mezun oldu, sadece 277’si atandı” başlıklı bir haber vardı. Habere göre 109 üniversitenin “yaşlı bakım teknikerliği” bölümlerinden 2006 yılından bu yana 40 bin kişi mezun olmuş. Ancak 14 yılda sadece 277’sinin ataması yapılmış. Diğerleri mezun olduklarıyla kalmışlar.

Haberin devamında bu halden memnun olmayan “Yaşlı Bakım Teknikerleri Platformu”nun Sağlık Bakanlığı’ndan talepleri sıralanıyordu. Ayrıca, bu talepleri CHP Niğde milletvekili Ömer Fethi Gürer’in meclis gündemine taşıdığına yer verilmişti.

Haberi yazan arkadaşımızın “ataması yapılmayan yaşlı bakım teknikerleri, mezun olduklarıyla kaldılar” ifadesini çok tanıdık buldum. Yani liseyi bitirdikten sonra yaşlı insanlara bakma alanında yüksek eğitim almış, bilgi ve beceri kazanmış 40 bin kişi “atamaları yapılmadığı için” (devlet memuru olamadıkları diye okuyun) mezun olduklarıyla yani işsiz kalmışlar.

Birden hatırladım. Bir süre önce de ataması yapılmayan ziraat mühendisleri gündemdeydi. Onlar da devlet kendilerine iş vermediği için işsiz kaldıklarını söylüyordu. Ama nedense bu ziraat mühendislerinin tercihleri arasında bilfiil ziraatla iştigal yoktu.

YAŞLILARA VE HASTALARA BAKIM SEKTÖRÜ

Geleceğin meslekleri nelerdir diye bir sıralama yapılsa herhalde “yaşlı ve hasta insanlara bakma” birinci sırada yer alır. Bütün dünyada toplam nüfus içindeki yaşlıların oranı artmaktadır. Ayrıca 65 yaşından sonraki “beklenen ömür” de uzamaktadır.

Evliler eşleriyle birlikte yaşlanmakta ve ikisi birden bakıma muhtaç hale gelmektedir. Eşlerini kaybedenlerin durumu daha müşküldür. Bakıma muhtaç bir yaşlının evladıyla birlikte oturması, koca insan olmuş, aile kurmuş, çoluk çocuğa karışmış evlat için de zordur. İster bakım evlerinde ister kendi evlerinde olsun, varlıklı hatta orta halli insanlar bile ciddi paralar ödeyerek kendilerine bakacak birini bulma peşindedir.

Birinci elden söylüyorum, piyasada bu işi doğru dürüst yapacak yeterli sayıda “yerli ve milli” bakıcı da yoktur. Tahmin ediyorum sadece İstanbul’da şu an, başta Moldovalılar olmak üzere Türkmen, Özbek, Azeri veya Ermeni (Türk Ermeni’si değil, Ermenistanlı) on binlerce yabancı uyruklu bakıcı var.

MEMURUN DİRİSİ DE ÖLÜSÜ DE MAMURDUR

Eskiden kızlara “memurla evlen, memurun ölüsü de dirisi de mamurdur” diye akıl verilirdi. Çünkü devletin kapısına kul olanlar işini kaybetmez, ölünce de karısına emekli maaşı kalırdı. Avusturyalı iktisatçı Schumpeter’e göre kapitalizmin doğru adı “özgür girişim düzeni”dir.

İktisadi gelişmeyi de girişimciler (enterprenör) sağlar. Bizim ülkemizde egemen olan iktisadi inanç ise devletçiliktir. Özgür sanılan girişimcilerimizin çoğunluğu devlete göbekten bağlı kapıkullarıdır. Bağlı değilse, devlet, ne yapar, yapar onu bağlı hale getirir.

Özgür girişim ortamı, özgür siyasetin yeşerdiği tarladır. Kapıkulu olma hevesi azalmadan, özgürlükler genişletilemez.

Son söz: Diploma, ekmek karnesi değildir.