Güneşin yakmaktan vazgeçip, sadece insanın içini ısıttığı tatlı bir sonbahar öğleden sonrasında, Nasrettin Hoca ulu ceviz ağacının gölgesinde uzanmış otururken içi geçmiş. Tam uykuya dalmış ki; kavrulmuş yeşil kabuğundan kurtulmuş bir ceviz, pat diye Hoca’nın göğsüne düşmüş.

Cevizi eline alan Hoca, “Ey hikmetinden sual olmaz büyük Allah’ım, bu cahil kulun niçin koskoca karpuzlar yerdeki küçücük bir dalda oluşurken, şu koskoca ağaç avcumun içine sığacak kadar küçük bir meyve verir diye düşünür durur, işin içinden çıkamazdı. Sebebini şimdi anladım. Ya kocaman karpuzlar bu ağacın meyvesi olup da başıma düşseydi ne olurdu halim?” demiş. Aynı günlerde İngiltere’de fizikçi, matematikçi, astronom, filozof ve ilahiyatçı Isaac Newton (1643-1727) da elma ağacının altında otururken başına bir meyve düşmüş. Isaac Efendi “Şimdi idrak ettim ki, her cismi arzın merkezine doğru çeken ‘görünmez’ bir güç var. Bunun adı da ‘yer çekimi’ olsun” demiş ve bu gücün, cisimleri hangi hızda aşağıya çektiğinin hesabını yapmış.

FIRINCININ, KASABIN VE BİRACININ İYİLİKSEVERLİĞİ

Isaac Efendi’nin ölümünden 4 yıl önce doğan ahlak felsefesi profesörü İskoçyalı Adam Smith (1723-1790), “Niçin bazı milletler diğerlerinden daha zengindir?” sorusuna kafayı takmış. Hayatı gözlemlemeye başlamış. “Eğer biz her gün taze ekmek, lezzetli et ve iyi demlenmiş bira bulabiliyorsak bunun sebebi, fırıncının, kasabın veya biracının bizim iyiliğimizi düşünmesi değildir. Olayların gerisinde, onların kendi çıkarlarını kollarken bize en iyi hizmeti sunmalarını sağlayan ‘görünmez’ bir el var” demiş.

Görünmez el piyasa yani fiyat mekanizmasıdır. Adam Smith “siyasi iktisat”ın (political economy) kurucu babası kabul edilir. Günümüzde buna “makro ekonomi” deniyor. Siyaset ile seyislik (yani ata bakmak, onu terbiye ve tımar etmek) sözcükleri aynı kökten gelir.

Nasıl seyisler atın huyunu bilmeye mecbursa, ekonomik hayatın oyuncularını terbiye etmek isteyenler de insanın “kendi çıkarını kollama” güdüsüyle hareket ettiğini bilmek zorundadır.

KAHRAMAN BAKKAL SÜPERMARKETE KARŞI

Hükümetimiz, “bakkalları ve tüketicileri” (bu ikisi nasıl bağdaşır?) korumak amacıyla, zincir mağazaların çalışmalarına bazı kısıtlamalar getirmeye karar vermiş. Mesela 1500 metrekareden küçük mağazalarda, sigara, cep telefonu, elektronik cihaz ve beyaz eşya satılamayacak ve zincir mağazalar pazar günleri saat 11:00’den önce açılmayacakmış. Süper market zincirlerinin ve de bakkalların çalışma düzeni pek tabii kurallara bağlanmalıdır.

Bunlar hakkında benim de önerilerim var. Ancak bugün bir hususa dikkat çekmek istiyorum. Adil rekabet için, bakkal ve zincir mağaza çalışanlarının maaşlarının tam gösterilip, vergi ve sigorta primlerinin ödenip ödenmediği de “düzenleme ve denetlemenin” bir parçası olmak zorundadır.

Son söz: Faul yasak, gol serbesttir.