Cumhurbaşkanı, İstanbul Kanalı’nın temelini bir ay sonra atacaklarını söyledi. Bu kanalın inşaatı, son sürat çalışılsa bile 5 yıldan önce bitmez. Herhalde gelecek 10 yılda kanal bitti-bitmediyi konuşacağız. AKP’nin iktisat anlayışını birkaç kez yazdım. Bir daha özetleyeyim. AKP, inşaat sektörünün çektiği “içe dönük” bir ekonomik büyüme modeli uygulamaktadır. Erdoğan da tarihe büyük projeleri hayata geçiren başkan olarak geçmek istemektedir. AKP modelinin özelliği “rant” yaratmasıdır. Rahmetli Zeyyat Hatipoğlu Hoca, buna “rantlarla büyüme” adını takmıştı. Rant, katma değer yaratmayan gelir büyümesidir. Rantlarla büyüme, kas geliştirmeden kilo almaya benzer. Ölçülen hacim artmıştır ama bünye güçsüzdür, kırılgandır. Rant geliri, milli gelir hesaplarında doğrudan görünmez. Faktör geliri olarak “müteşebbis kazançları” arasında yer alır. Bir sermaye (mülkiyet) geliridir. Rantı yaratan “sermaye/mülkiyet” ruh gibidir. Bu ruhta, imar katsayılarını büyüten kamu yetkililerine nüfuz etme (içine sızma) yeteneği vardır. Eskiler buna “nüfuz ticareti” derdi. Başlangıçta gözle görünmeyen bu ruhsal mülkiyet, araziler “imarlı arsa tapusu” olunca, ete kemiğe bürünür ve görünür hale gelir.

YAPILMAYABİLİRLİK

Ekonomiye “cari harcama” değil, “sabit yatırım” kararları yön verir. En hatalı cari harcama kalemi ne kadar büyük olursa olsun, cirmi kadar zarar yaratır. Karardan dönünce zarar ve ziyan durur. Yatırım kararları Katolik nikahı gibidir. Geri dönüşü imkansız derecesinde zordur. Elini veren, kolunu kaptırır. “Kötü para” (gayri iktisadi yatırım için harcanan) mutlaka arkasından kat be kat daha fazla “iyi parayı” çeker. Çektikçe batık para miktarı büyür. Büyüdükçe geri dönülmez nokta daha da ileri gider. Bu sebeple gayri iktisadi yatrımlar birer “kara delik”tir. İçine çektiği finansal kaynakları yok eder. Büyüdükçe daha uzaktaki paraları da vakumlar. Her harcama, milli gelir rakamını büyütür. Ortaya “milleti fakirleştiren milli gelir büyümesi” gibi bir oksimoron çıkar. Bunun anıtsal örneği “Yeni İstanbul Havalimanı”dır. Her geçen gün bu yanlış yatırım, doğrulsun diye yeni yol, köprü, tünel, metro yatırımları yapılmakta, bu yatırımlar GSYH büyütürken milleti fakirleştirmektedir. Bilinsin ki; TAV’ın üstlendiği Atatürk Havalimanı kapasite artışı tamamlansa (%80 bitmişti), Sabiha Gökçen’in ikinci pisti ve büyütülmesi engellenmese aynı hizmetler daha ucuza verilebilir ve yıllık 500 milyon dolar faiz “halkın cebinden” yurtdışına akıtılmazdı.

KANALA AKITILAN PARA, PAHALILIK OLARAK GERİ DÖNECEKTİR

Cumhurbaşkanı “İnadına kanalı yapacağız” derken, AKP’nin önde gelenleri hayran hayran onu seyrediyor ve sevinç gözyaşları dökerek kendisini alkışlıyordu. Herhalde şöyle düşünüyorlardı: Vatandaşın cebinden kör bir kuruş bile çıkmadan muhteşem bir kanal yapılacakken, bu muhalif ve münafıklar niçin bu fıstık gibi projeye karşı çıkıyor? Herhalde reisimizin başarısını kıskanıyorlar. Ne kadar kötü kalpli insanlar var? Şimdi ben de reisi alkışlayan yurttaşlarıma sesleniyorum: Çevre etkisi ve sair hususlara olan itirazlarım saklı kalmak üzere, bilin ki; bu kanal inşaatına sarf edilecek her kör kuruş AKP’liler dahil her vatandaşa “pahalılık” olarak yansıyacaktır. Pardon! düzeltiyorum: “Arsa rantından para kazananlar, finansörler ve müteahhitler hariç” her vatandaşa zam olarak geri dönecektir.

Son söz: Yanlış yatırım, yapanı yatırır.