Türkiye ekonomisi, bu yılın ikinci çeyreğinde, bir önceki yılın aynı dönemine göre %21.7 büyümüş. Gerçekten müthiş bir büyüme hızıdır bu. Aynı kıstasla, yani 2021’in ikinci çeyreğinde 2020’nin ikinci çeyreğine oranla: İngiltere %22, İspanya %19.8; Fransa %18.7; Macaristan %17.7; İtalya %17.3; Portekiz %15.5; Belçika %14.5; Romanya %13.6 büyümüş. Bu büyüme hızları Avrupa ülkelerinde görülmemiş derecede yüksek. Bunun sebebi bir önceki yılda büyümenin felaket derecede geri gitmesidir. Mesela 2021 yılı ikinci çeyrek büyüme şampiyonu İngiltere bir önceki yılın aynı döneminde %19.5 küçülmüş. Türkiye ekonomisi de 2020’nin ikinci çeyreğinde %10.4 küçülmüştü. Ufak bir hatırlatma: Herhangi bir metrik, “mutlak olarak” küçüldüğü kadar büyüse, “büyüme oranı, küçülme oranından büyük çıkar”. Mesela 100 birim olan üretim 75 birime düşerse, küçülme %25 olarak ifade edilir. Üretim tekrar 25 birim artıp, 100’e gelse büyüme %33 olur. Koronavirüs salgını yüzünden 2020’nin ikinci çeyreğinde tüm ülkelerin GSYH’si çok ciddi oranda azalmıştı. İzleyen dönemlerde, yasakların kısmen kalkmasıyla ekonomilerde toparlama yaşandı. Ama birçok ülke halen 2019’un milli gelir düzeyine ulaşamadı. Kayıp eşeklerin bir kısmı hâlâ bulunamadı.

İHRACATLA BÜYÜME

Türk ekonomisinde gözlemlenen bu seferki büyümenin bir numaralı âmili, ihracat artışı, daha doğrusu “ticaret açığının” daralmasıdır. Bu dönemde ihracat hacimsel/miktarsal olarak %60 artarken, ithalat sadece %19 artmış. Hane halkı tüketiminde ve yatırımlarda da (sabit sermaye oluşumu) hacimsel olarak %20’nin üstünde artış var. Unutmayın bu oranlar geçen yılın azalmış rakamına kıyasen hesaplanıyor. Hani “baz etkisi” deniyor ya;  işte bu odur. İhracatın bu kadar hızlı artışının temel sebebi, TL’nin değer kaybıdır. Pek tabii ekonomide (ve de hayatın her veçhesinde) her sebep-sonuç ilişkisinde bir “gecikme” vardır. TL değer kaybettiği gün ihracat artmaz, değer kazandığı gün azalmaz. Kurun rekabetçi hale gelmesinin etkisi 6 ay sonra görülür. Ama TL değerlenmeye başlayınca ithalatın artışı ertesi aydan itibaren gözlemlenebilir. Rekabetçi kur, emek maliyetinin döviz cinsinden düşmesi demektir. Bu da cari açığın kapanmaya başladığı ilk yıllarda milli gelir dağılımında emeğin payının azalmasıyla sonuçlanır.

CARİ AÇIK DARALMASI GSYH’Yİ ARTIRIR, NAKİT GELİRİ DÜŞÜRÜR

Cari açık artışı, GSYH’yi düşürür. Ancak cari açık vermek, dışarıdan borçlanmak demektir. Borçlanmak ise borç alınan dönemde ülke içinde harcanabilir geliri artırır. Bunun tersi de doğrudur. Cari açık kapanırken, yani daha az dış borç alınırken veya dış borç geri ödenirken ülke içinde harcanabilir gelir düşer. GSYH, cari açığın azalması sayesinde büyürken, vatandaş; “Madem ekonomi büyüdü, bizim gelirimiz niye büyümedi?” diye sorar. Sebebi; bu dönemde hem daha az borç para yememiz, hem de eskiden alınan borçların faizini ödememizdir. Dış borç bitince, faiz ödemesi de biteceğinden, halkın
gelir artışı, büyümeden yüksek olur.

Son söz: Ödeyeceğin hesabı, yemeği yemeden öğren.