İnsanlar, katma değer yaratan devasa bir sistem içinde yaşar. Bu ekonomidir. Görünmez bir el tarafından (fiyat mekanizması) ile yönetilen bu sistemin “doğa, insan ve sermaye”den oluşan üç bileşeni vardır. Bu sistemin yarattığı katma değerler toplamına, iktisat dilinde “gayrisafi yurtiçi hasıla” veya yurtdışı gelir ve giderler de dahil edilirse “gayrisafi milli hasıla” denir.

Bunun kavramsal adı kısaca “milli gelir”dir. Zaten hesaplama yöntemine de “milli gelir muhasebesi” adı verilmiştir. Milli gelir, millet arasında bölüşülür. Milli gelir, nüfusa bölünürse “kişi başına milli gelir” rakamı bulunur.

Pek tabii milli gelir eşit bölüşülmez. Çünkü herkesin katkısı aynı değildir. Ne var ki; milli gelirden çok pay alan da, mutlaka çok katkı yapan demek değildir. Milli gelir eşit dağıtılmamalıdır ama dağılım adil yani eşitlikçi olmalıdır.

NİSPİ VE GENEL FİYAT ARTIŞI

Ekonomide arz, talebe denktir. Ama bu denklik kendiliğinden gerçekleşmez. Bu denkliği, zaman içinde “fiyat oynamaları” sağlar. Fiyatı sabitlemek, geminin dümenini veya arabanın direksiyonunu kilitlemeye benzer. Mutlaka kazaya sebep olur. Yani milli gelir azalır. Fiyatların dalgalanması, ekonominin sağlıklı işlediğine delalet eder. Ürün fiyatlarının birbirine göre artıp azalması yani nispi fiyat değişimlerinde eğim (trend) daima yukarı doğrudur.

Yani dengelenme, fiyatlar düşerek değil artarak gerçekleşir. Buna “enflasyon” yani “fiyatlar genel düzeyinin yükselmesi” denir. Yıllık yüzde 2 enflasyon, ekonomi için faydalıdır. Talebi canlı tutar. Daha düşüğü zararlıdır. Ekonomide büyümeyi durdurur. Örnek Japonya.

Enflasyonun yüksek olması “para birimi” denen aleti bozar. Enflasyon ne kadar yüksek olursa, bozulma o kadar ciddidir. Türkiye gibi yapışkan enflasyona duçar olan ülkelerin “para birimleri” bozuktur.

Bu yüzden onların paraları, paradan beklenen işlevleri yerine getiremez. O zaman onun (mesela TL’nin) yapamadığı işlevleri yapacak başka bir para birimi mesela “dolar” devreye girer. Ülke iki paralı olur. İki paralı ülkelerin ekonomisi kırılganlaşır. Gelir dağılımı bozulur.

HAYAT PAHALILIĞI

Pahalılık, hane halklarından (ailelerden) bir kısmının gelirinin enflasyondan daha az artması demektir. Genel bir kural olarak, kişi başına milli gelir azalmadıkça, hayat tüm aileler için pahalılaşamaz. Bazı aileler için ucuzlar.

Enflasyon yüzde 100’e ve hatta daha yukarı çıksa bile, ülkede “hayat pahalılandı” denemez. Çünkü artan her fiyat aynı zamanda bir gelir artışıdır. Pahalılık, esas olarak “ücretliler ve emekliler” için geçerli olan bir kavramdır. Çünkü onlar kendi maaşlarını artıramaz.

DEVLET HARCARSA HALKA HARCAYACAK PARA KALMAZ

Kişi başına milli gelir azalmasa bile, ithal malların fiyatı ihraç mallarından fazla artarsa pahalılık olur. Eğer devlet, harcamalarını milli gelir artışından daha yüksek oranda artırırsa pahalılık yaratabilir. Mesele devletin yurt dışından dövizle borçlanarak “Her yatırım iyidir” diye “getirisi, götürüsünü karşılamayan” gösteriş yatırımları yapması pahalılığı azdırır.

Aynı şekilde devletin, milli gelir artışından daha yüksek oranda askeri, sivil ve itibar harcamaları yapması da halkın “harcanabilir gelirini” düşürür.

Son söz: Devlet devleştikçe, halk cüceleşir.