ABD “Sermaye Piyasası Kurulu” SEC (Securities and Exchange Commission) “Bitcoin” ve “Ethereum” isimli şifreli paraların (Crypto Currency) ETF (Exchange Traded Fund) türü vadeli yatırım fonlarının varlıkları arasında “menkul kıymet” (security) olarak yer almasına izin vermiş. Bunun üzerine bir süredir dalgalanma geçiren Bitcoin’in fiyatı 63 bin, Ethereum’un fiyatı ise 4 bin  dolara dayanmış. Bitcoin denen nesne, 2009’da yaratılmıştır. İlk işlem gördüğü 2010 yılında fiyatı da sadece 1 (yazıyla bir) dolarmış. Hadi 2010’da hemen hemen kimsenin Bitcoin’den haberi yoktu diyelim. Ama günümüzden sadece 5 yıl önce, 24 Ekim 2016’da birçok kişi Bitcoin’i duymuştu. Bu “hokus pokus” nesnenin birim fiyatı o gün sadece 640 dolardı. Bugün 24 Ekim 2021 ve bu sanal “menkul”ün fiyatı 64 bin dolar. Yani fiyatı 100 kat artmış. Böyle bir “değer” (fiyat diye okuyun) artışı kimin aklını başından almaz? Nitekim çok kişinin aklını başından aldı bile! Şu anda ortalıkta “Bitcoin”in özellikleri ile pek de ilgisi olmayan (tabiri caizse) bir sürü “kalp” sanal menkul kıymet var. Maalesef bu kalp nesneler alıcı da buluyor. Bu furyanın sonunda büyük bir hüsran yaşanması kaçınılmazdır. 1980’lerin “banker faciası”nın yeni bir versiyonu sahneleniyor endişesindeyim.

VARLIK DEĞERİ TEORİSİ

İktisatçılar uzun yıllardır, varlık fiyatlarının nasıl oluştuğuna akıl erdirmeye çalışıyor. Varlıklar, menkul (taşınabilir) ve gayrimenkul (taşınamaz) olmak üzere ikiye ayrılır. Menkul varlıkların pek çok çeşidi vardır. Hatta gayrimenkul varlıklar da yatırım fonları aracılığıyla “menkul” hale getirilir. Bunlara VDMK (Varlığa Dayalı Menkul Kıymet) denir. Hatırlarsanız 2008 krizi bu tür “gayrimenkul” varlık ipoteğine (mortgage) dayalı “menkul” kıymetlerin fiyatlarının hızla çökmesinden doğmuştu. Gelelim günümüze. Uzun bir süre sonra Bitcoin’in ESC tarafından “menkul kıymet” olarak kabul edilmesi beni şaşırttı. Yalnız dikkat edilirse, adı para olan bu nesne kendine “para piyasası” değil “sermaye piyasası” içinde “para birimi” (currency) olarak değil “menkul kıymet” (security) olarak bir yer buldu. Cinsi ve türü ne olursa olsun, menkul kıymetlerin iki ortak niteliği vardır. Birincisi, son tahlilde her menkul kıymetin arkasında bir “maddi varlık” vardır. İkincisi de, menkul kıymetlerin arzı sınırsız değildir. Buna da nedret (scarcity) faktörü denir.

BITCOIN VE DİĞERLERİ

Bitcoin, teorik olarak 21 milyondan fazla üretilemez deniyor. Üstelik bu üretim (istihraç) yer altından maden çıkarmak kadar beceri isteyen ve maliyetli bir işmiş. Demek ki, Bitcoin ve gerçek benzerlerinin “doğal bir nedreti” var. Değerli olmanın ikinci şartı olan, menkul kıymetin arkasında “katma değer yaratan” bir maddi varlık olması ise (şimdilik) yok. Eğer Bitcoin, yaratıcılarının hayal ettiği gibi “uluslararası kabul gören bir para birimi” olarak işlev görmeye başlarsa, işte o zaman arkasına “dünyanın tüm gayrimenkul” varlıklarını almış olur. Ama ben “senyoraj” (bir tür vergi) gelirlerini kimseyle bölüşmek istemeyen “para yaratan” devletlerin buna izin vereceğini sanmıyorum. İki şartı da sağlamayan kalp sanal nesneler (token dahil) için ise olumlu bir şey söyleyemem. Değer bir algıdır (Value is a perception) dense de siz buna fazla güvenmeyin. Algı geldiği gibi gidebilir.

Son söz: Kaybeden kumarbaz ağlamaz.