Hürriyet gazetesinin 5 Mart 2021 tarihli nüshasında “Kölelikten özgürlüğe” başlıklı geniş bir haber vardı. Habere göre Adalar’daki atlı arabalar kaldırılıp, yerlerine elektrikli araçlar konunca 1179 at ortada kalmış. Bu arada 20 tay dünyaya  gelmiş. Onlar da envantere dahil edilmiş. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), bu atların 860’ını sahiplendirmiş. Mesela 120 at, başta “Atlı Belediye Zabıtası” olmak üzere, İBB’nin muhtelif bölümlerinde göreve başlamış. Kalan atların bakımı için İBB, 100 milyon (Bu tutar bana abartılı geldi) liranın üstünde bir kaynak ayırmış. Atlara bilimsel şekilde bakmak için İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden danışmanlık alınmaya başlanmış. Halihazırda Adalar’da iki veteriner hekim ve 37 işçi ile kalan atlara bakım hizmeti veriyormuş. Habere göre bu atlar, 14’er metrekarelik localarda, bağlanmadan serbestçe dolaşabilecekleri bir ortamda yaşıyormuş. Kalan ömürlerini yenilenen ahırlarda tamamlayacak olan bu atlar, sahiplendirilmeyecekmiş. Yeni yaşamlarından hayli mutlu görünen atlar, açık havada tımar olup, hijyenik koşullarda yaşıyormuş. Atların yeni halini gören vatandaşlar İBB’ye dua ediyormuş.

İNSANLAR ÇÖPTEN GIDA MADDESİ TOPLUYOR

Yine gazetelerin yazdığına göre, yoksulluk yüzünden aç kalan insanlar çöpten yemek toplar hale gelmiş. Mesela 6 Şubat 2020 tarihli Yeniçağ gazetesinde yazıldığına göre, “İstanbul Beşiktaş’ta konteynere atılmış sebze ve tarihi geçmiş yumurta gibi gıdaları çocuklarıyla birlikte toplayan kadınlar, giderek artan geçim sıkıntısını bir defa daha gözler önüne sermiş.” Bu yürek yakan haberden sonra halen Türkiye’ye yılda 40 milyon dolarlık kedi ve köpek maması ithal ediliyor olmasını öğrenmek biraz tuhaf gelebilir. Amerika’da ve AB ülkelerinde evcil hayvanlara sarf edilen paraları duydukça şaşırırdım. Ülkemizde de kedi-köpek maması satışları yılda 1 miyar lirayı geçmiş. Üstelik bu paranın bir bölümü ev değil, sokak kedi ve köpeklerini beslemeye gitmektedir. Bazı hanımlar yaz kış demeden her sabah ellerinde veya özel arabalarının bagajlarında taşıdıkları “mama torbalarıyla” bu görevi yerine getirmektedir. İyi bir şey yapmanın verdiği tatmini duymasalar bunu yapmazlar herhalde.

KIT KAYNAKLARIN SONSUZ İHTİYAÇLAR ARASINDA TAHSİSİ

İktisadın çözmeye çalıştığı temel mesele, eldeki kıt kaynakların, insanların sonsuz ihtiyaçları arasında, “toplam”da en yüksek “hasıla”yı sağlayacak şekilde tahsisini sağlamaktır. Bu ifadede iki anahtar sözcük vardır. Biri “toplam” diğeri “hasıla”dır. Bu sebeple ülke ekonomisini yönetmede başarının bir numaralı ölçüsü “milli hasıla”nın büyüme oranıdır. Bu kıstasa göre karar alınıp Adalar’da faytonlar kaldırılınca elde kalan atlar, tedavi ve bakımları yapıldıktan sonra üretici köylülere hediye edilebilirdi. Köylüler de bu atları, ellerindeki diğer hayvanlarla birlikte, üretim sürecine dahil edince, milli hasıla daha fazla artmaz mıydı? Sırası gelmişken, Türkiye’de ömürlerin son dönemini “yaşlı at bakım evlerinde” geçirecek kadar şanslı olmayan 110 bin dolayında at olduğunu hatırlatayım.

HASILA, ÖLÇÜLEN KATMA DEĞER DEĞİL, ÖLÇÜLEMEYEN TATMİNDİR

İktisat, “homo ekonomikus” (insanlar iktisadidir) varsayımı üzerine kuruludur. Bu varsayım doğrudur. Bunun anlamı “İnsanlar, gelirlerini azamileştirmek üzere hareket eder” demektir. Buna karşılık insanlar paralarını “tatminlerini azamileştirmek üzere harcar”. Kişiler kendilerine gelir getirmeyecek yani satılmayacak mal veya hizmet üretmez. Dolayısıyla neyin ne kadar üretileceğine üreticiler değil, tüketiciler satın alma tercihleriyle yön verir. Kimsenin buna itirazı olmamalıdır. Bu denklik “halktan toplanan vergileri harcayan” kamu yöneticilerinin harcama tercihleriyle bozulabilir. İster yerel, ister merkezi idarenin başında bulunan seçilmiş veya atanmış yöneticiler, halkın parasını harcarken halkın tercihlerine göre  karar almalıdır. Ne var ki; halk bir bütün değildir. Halk, amorf bir kavramdır. Tek bir halk olmadığı için halkın tümünün üzerinde %100 mutabık olduğu bir harcama da yoktur. Ben de yerel veya genel siyasilerin bazı harcamalarını onaylamıyorum. Bu da benim görüşümdür.

Son söz: Herkesin bir tahsisi vardır ama her tahsis doğru değildir.