Sevgili okurlarım, adına korona denilen bela ile mücadele ederken ortaya ilginç, ilginç olmanın da ötesinde ibret verici durumlar çıkıyor.

Sağlık Bakanlığı Türkiye genelindeki illerdeki rakamları kapsayan korona haritası yayınladı.

Harita baştan sona yanlıştı.

Çok sayıda hatayı kapsıyordu.

Rezalet hemen ortaya çıktı ve Sağlık Bakanı konuştu:

“Yanlışımız ortaya çıktı, işin doğrusunu açıklıyoruz.”

Bu nasıl bakanlıktır, nasıl bir ciddiyetsizliktir.

★★★

Her gün binlerce hasta, yüzlerce ölüm...

Hastanelerde yoğun bakım yatakları tıka basa dolu.

Hindistan gibi değiliz ama durum çok ciddi.

Peki ama iktidar şimdi neyin peşinde, ne yapmayı amaçlıyor.

Salgın riski göz ardı edildi, umutlar turizm sezonuna bağlandı.

Batık ekonomiyi kurtarırsa turizm kurtaracak. Şimdi özellikle Almanya, İngiltere, Rusya ve Ukrayna gibi ülkelere ricalar ediyorlar:

“Bütün önlemleri alıyoruz, aman vatandaşlarınızı Türkiye’ye gönderin!”

★★★

Vaka sayıları azalıyormuş!

Şimdi belki de diyecekler ki “İçki satışlarını durdurduk, böylece azalmanın nedeni belli oldu!”

Bunu bile derlerse sakın şaşırmayın.

Milletin en az yarısı sokaklarda, parklarda, deniz kıyılarında, çarşı pazarda ve trafikte.

Önümüz bayram...

Sıkıysa engelle bakalım ev ziyaretlerini, mezarlık ziyaretlerini...

Kapanma iyice tavsayacak, bunlar rakamlarla oynamayı daha beter sürdürecek.

★★★

Bayram sonrasında “Kapanma!” olmayacağını, devam etmeyeceğini söylüyorlar.

Oysa ellerinde ne güzel bir bahane var!..

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı.

Bayram sonrasında üç günlük kapanma daha getirebilseler, o günkü kutlamaları da iptal edecekler...

Zira ‘azgın azınlık’ o ulusal bayram gününde yine sokaklara dökülecek, Anıtkabir’e falan gidip iktidarın tepesini attıracak!

Yani 19 Mayıs’ı da kapsayan üç günlük ek bir kapanma daha o kadar uygun düşer ki!

★★★

Ama toplumda tepkiler artık çığ gibi büyüdü... Milletin sinirleri iyice gerildi.

Tahmin ediyorum, 19 Mayıs kapanmasını çok istemelerine rağmen yapamayacaklar.

Bir başka sefere inşallah!



Sevgili okurlarım, aynı konuyu burada iki kez yazdım, haberi olmayanlara duyurmak istedim...

İbrahim Saraçoğlu isimli beyefendi, bir akademik unvan sahibi.

Profesör... Bu unvanı nereden, hangi üniversiteden aldığını bilmiyorum.

Ancak bu arkadaş akademik unvanı yanında ayrıca tüccarlık yapıyor.

Başka bir deyişle, unvanını kullanarak bir sürü mal alıp satıyor.

★★★

İnternet sitelerine, özellikle gazetelerin sitelerine girerseniz göreceksiniz. Pazarladığı tüm ürünlerin markası Prof. Saraçoğlu.

Ton balığı, çok sayıda kremler, bitki çayları ve bazılarının ne olduğunu anlamadığımız ne ararsanız var!

Akademik unvanını ticari kazanca alet ediyor, bu yolda büyük paralar kazanıyor.

Satışlarını ya çeşitli büyük kentlerde açtığı mağazalarda, ya da internet siteleri üzerinden sürdürüyor.

★★★

Bunları da bırakalım bir yana...

Bu beyefendi Saray’da başdanışman!

Recep Bey’in yediğinden, içtiğinden, cilt ve göz kremleri dahil her türlü bakımından sorumlu.

Orada böylesine bir unvanı olduğuna göre, mutlaka Saray ekibindeki başkalarının da sağlığını dikkatle izliyordur.

Acaba Saray’dan aldığı başdanışmanlık maaşı kaç lira?

Akademik unvanını marka olarak kullanması ahlâk ölçüleriyle bağdaşıyor mu?

Başdanışman unvanı acaba sağda solda, ticari amaçla bir ‘Fors gösterisi’ olarak işine yarıyor mu?

★★★

Ne tuhaftır, bunlar yazılıyor, her şey belgeleniyor ama ne Saray bir açıklama yapıyor, ne de bizim beyefendi!

Yeni bir düzen kuruldu, Türkiye işte bu umursamazlık sarmalında savrulup gidiyor.

İstediğiniz kadar belgeleyin, yanıt veremiyorlar.

Geçmiş yıllarda olsak bu konuda birileri yanıt verir, konuşurdu.

Günümüzdeki umursamazlık ve duyarsızlık bizi işte buralara sürükledi.

Şimdi birileri belki “Yav kardeşim bunca pislik, rezillik ve yolsuzluk ortamında senin bu söylediklerinin lâfı mı olur!” diyebilir.

Haklı da olurlar!

Alan razı satan razı.

Kazanç iyi...

Kime ne ahlâk kurallarından, kime ne Saray’dan, tüccar başdanışmandan.