Sevgili okurlarım, bu günlere boşuna gelmedik. En büyük etken AKP iktidarı döneminde PKK ile birlikte aldıkları açılım saçılım kararlarıdır.

İktidar terörle baş edememiş, teslim bayrağını çekmiş, umudunu İmralı’daki Apo’ya bağlamıştı. Bu amaçla “Kürt açılımı” başlatıldı. Böylece her şey çok iyiye gidecekti inşallah!

Hükümetle PKK temsilcileri arasında Oslo görüşmeleri yapıldı. Devlet PKK ile uzlaşma masasına oturmuştu, o sırada piyasaya “Habur açılımı” sürüldü!

Abdullah Gül-Recep Erdoğan ikilisi demeçler veriyordu:

“Kürt sorunu için tarihi fırsat... Kürt sorununda açılımlar yapacağız... Bu fırsat yılını kaçırmayalım!..”

★★★

Yıl 2009... PKK ile mücadele eden, dağlarda vuruşan komutanların tamamına yakını ile muhalif siviller, gazeteciler, yazarlar Ergenekon, Balyoz gibi tantanalarla içeri alınmış durumda.

Özel yetkili mahkemeler olanca hızla çalışıp önüne geleni tutukluyor.

Yıl yine 2009. Hükümetin gündeme getirdiği Kürt açılımı, ilk meyvelerini Habur’da vermeye başladı. Recep Bey tarafından verilen bir emirle, Kuzey Irak’ta üslenmiş bulunan bir terörist kafilesinin Türkiye’ye giriş yapmasına izin verildi.

★★★

Tarih 19 Ekim 2009. Kuzey Irak’tan gelen 34 PKK’lı teröristin kafilesi büyük gösterilerle Habur sınır kapısından giriş yaptı.

Kafilede yer alanların üzerlerinde PKK üniformaları vardı. Hükümet emir verdi:

“Gelenlere dokunmayın, rahatsız etmeyin, üzerlerine gitmeyin. Diyarbakır’a rahatsız edilmeden gitmelerini sağlayın.”

Kafile büyük törenlerle karşılandı. Silopi’de 50 bin kişi vardı. Karayolları, onları karşılamak için gelen yüz binlerce kişi tarafından doldurulmuştu.

Ancak kafilede yer alanlardan bazıları Türkiye’de suç işledikten sonra Kuzey Irak’a kaçmıştı. Bazıları Mehmetçik katili idi. Hükümet bir emir daha verdi:

“Bunları Habur’da göstermelik olarak mahkemeye çıkarın ve hepsi serbest bırakılsın.”

★★★

Zekeriya Öz isimli bir savcının yönetiminde insanların evleri sabaha karşı basılıyor, insanlar gözaltına alınıyor ve özel yetkili mahkemeler önüne gelen herkesi tutukluyordu.

Yıl 2009. Günlerden 20 Ekim... Habur’dan giriş yapan PKK kafilesindeki üniformalı teröristler için Cumhuriyet tarihinde ilk kez seyyar mahkeme-çadır mahkemesi kuruldu. Teröristlerden özür dilendi:

“Sizi göstermelik olarak mahkemeye çıkarmak zorundayız, kusura bakmayın. Hiç endişeniz olmasın, hepiniz birkaç saat sonra serbest bırakılacaksınız.”

Adalet Bakanlığı, Habur’daki çadır mahkemesine özel hakim ve savcı gönderdi.  Bir barakada seyyar mahkeme yargılaması başlatıldı ve sanıklara soruldu:

“Pişmanlık yasasından yararlanmanızı istiyoruz. Pişmansınız değil mi?”

Her biri aynı yanıtı verdi: “Pişman değiliz!”

Bu sırada, karayollarını dolduran on binlerce kişi kafile lehine tezahürat yapıyordu. Her yere Kürtçe pankartlar, Apo posterleri asılmıştı.

Asker ve polis onlara dokunamıyordu. Dağlardan Kalaşnikoflarla kutlama ateşleri açılıyordu.

2009 yılının ekim ayı. Habur teröristlerinin sınırdan buyur edilmesinin ertesi günü Recep Tayyip Erdoğan Meclis kürsüsünden nutuk attı:

“Dün Habur’da yaşanan manzara karşısında umutlanmamak mümkün mü? Türkiye’de güzel şeyler oluyor, umut verici görüşmeler oluyor...”

★★★

Habur’a özel emirle gönderilen seyyar mahkeme teröristleri yargıladı (!) ve kararını açıkladı:

“Serbest bırakılmalarına!..”

Karayolları tıkanmıştı. Her şey asker ve polisin gözleri önünde oluyordu. Diyarbakır’a varmaları tam iki gün aldı. Salıverilenler mutluydu. Bu güzel gelişmeler (!) nedeniyle Tayyip vesaire de çok mutluydu. Terör artık ya bitecek, ya bitecekti!

★★★

Yıllar ne de çabuk geçiyor. Bu süreçte nice yurtseverler “Terörist-darbeci” yaftasıyla tutuklanıyor, hükümeti korkutan Cumhuriyet mitinglerinin intikamı alınıyordu. Göz açıp kapayana kadar aradan geçti tam üç yıl ve geldik 2012 yılının ekim ayına.

Bu aşamada hükümet ulusal bayramların kutlanmasını yasak etmişti. Atatürk anıtlarına çiçek bırakmak bile yasaktı. Bırakanı polis götürüyordu. Özel yetkili mahkemelerde hukuk dışı davalar sürüyor, yüzlerce yurtsever yargılanıp hapis cezası alıyordu.

★★★

Yıl 2012 Ekim ayı. Milletimiz Cumhuriyet Bayramı’nı alanlarda kutlama kararı verdi.

Ankara’da 28 Şubat döneminin Emniyet Genel Müdürü, sonra her devrin valisi olan şahıs, kutlamalara yasak getirdi. Recep Tayyip açıklama yaptı:

“İstihbarat geldi de o yüzden yasakladık!”

Milletimiz toplandı, bu yasağı deldi. En az bir milyon insanımız o gün kutlama sonrasında Anıtkabir’e yürüdü. Bir kişinin bile burnu kanamadı. Silah yoktu, bomba yoktu, sadece Türk Bayrakları vardı. Geldiği iddia edilen istihbaratın palavra olduğu, mitingi yasaklamak için uydurulan bir yalan olduğu ortaya çıktı.

★★★

Yıl 2012. 2009’da teröristleri buyur eden, onlara “Terörist” diyemeyenler bu mitinglere katılan büyük kitleleri “Terörist, holigan” olarak tanımladı.

Bunu Habur’dan giriş yapan gerçek teröristler için söylemeleri mümkün olmamıştı.

Kutlama sonrasında savcılıklara emir verildi:

“Soruşturma başlatılacak!”

Yıl 2009. Habur’dan buyur ettikleri teröristler için soruşturma başlatmak akıllarına hiç gelmemişti, üstelik onları serbest bıraksın diye seyyar mahkeme gönderilmişti.

O zaman bunları yazdığımızda, kendilerine göre bir yanıt vermişlerdi:

“Efendim ortalık çok kalabalıktı, konuklarımızın can güvenliğini sağlamamız çok zordu. O yüzden mahkemeyi ayaklarına gönderdik!”

★★★

Yıl 2009. Habur rezaleti sonrasında ortaya çıktı ki, bu girişim Abdullah Öcalan tarafından başlatılmış ve kafileye bu şahsın imzasıyla iki adet mektup verilmiştir.

Biri TBMM Başkanlığı’na, öteki ise Çankaya’da oturmakta olan Abdullah Gül’e yazdığı mektuplar!

Habur 2009: İktidar, umut bağladığı terörist kafilesinin üzerine su ve biber gazı sıktırmadı.

Ankara 2012: Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayan kitlelerin üzerine ise sıktılar. Oysa onların elinde ne silah vardı ne de Türk Bayrakları dışında bir şey. Recep Tayyip Habur’dan buyur ettiği terörist kafilesinden “Teröristler, holiganlar” diye söz etmemişti. Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayanlar ise iktidarın gözünde terörist ve holigandı!

Habur 2009: Cicim aylarının sonuna henüz gelinmemişti.

Habur 2009’dan Ankara 2012’ye ve günümüze!..

İşte size açılım saçılım sürecinden kısacık bir örnek...

Çadır mahkemesinden Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına, şimdi ise HDP’nin kapatılmak istenmesine...

Buna PKK ile yapılan Oslo pazarlıklarını, Dolmabahçe görüşmelerini, akil insanlar tiyatrosunu, Apo ile İmralı’da yapılan açılım pazarlıklarını da ekleyin. 

Olanları, yaşadıklarımızı, bu iktidar döneminde nerelerden nerelere nasıl sürüklendiğimizi hiç unutmayalım.