Sevgili okurlarım, eskiden devletin belli ve çok ciddi kuralları vardı. Onlar yazılı kurallar değildi ama gelenek olmuştu ve her zaman geçerliydi.

Hiç kimse onları çiğnemeye kalkışmazdı.

Onlar “Devlet terbiyesi, devlet geleneği” olarak bilinirdi.

Şimdi, bu iktidar döneminde her şey ters yüz edilmek isteniyor.

Cumhurbaşkanı sürekli aynı şeyi yapıyor.

Sadece devlet görevlilerinden değil, milletimizden da aynı biçimde söz ediyor:

“Milletim!”

“Benim vatandaşım!”

★★★

Türk Milleti hepimizin milletidir.

Kendi aramızda konuşurken bile “Milletimiz” deriz.

Siz hiç Recep Bey’den başka bir siyasetçinin “Benim milletim, benim vatandaşım” dediğini duydunuz mu!

İş bununla da bitmiyor.

Devletin bakanlarından, devletin valilerinden söz ederken de aynı yanlış sözcükleri kullanıyor.

“Benim bakanım, benim valim, büyükelçim, genel müdürüm!..”

Hayır efendim, tümüyle yanlıştır.

Kim olursa olsun, cumhurbaşkanı bile olsa onlar herhangi bir şahsın değil, sadece ve sadece devletin görevlisidir...

Ve kendilerinden “Bakanımız, valimiz” diye söz edilmesi gerekir.

★★★

Daha iki gün önce Kılıçdaroğlu’na hitap ederken “Sana Milli Savunma Bakanımı, İçişleri Bakanımı gönderdim” diyordu.

Devlet terbiyesi ve devlet gelenekleri onlardan “Milli Savunma Bakanımız, İçişleri Bakanımız” diye söz etmeyi gerektirir.

★★★

Beyefendi asla unutmasın, sözünü ettiği kişiler ve kesimler kendisinin özel personeli değildir.

Sürekli eleştirdiği tek parti yönetiminde bile ne Atatürk, ne de İnönü bu gibi yanlış ve sakıncalı kavramları asla kullanmamıştır.

Hatta sonraki başbakanlar ve cumhurbaşkanları bile.

Kullanmak herhalde akıllarına bile gelmemiştir çünkü onlar kendilerini büyüklük kompleksine kaptırmamıştı.

Ağızlarından bir gün olsun “Milletim, bakanım, valim” sözcükleri çıkmamıştır.

Nedenini soracak olursanız...

Onlar devlet adamı olmanın özünü benimsemiş insanlardı.


Sevgili okurlarım Türkiye’de devlet ciddiyeti her açıdan kayboldu. Adamına göre muamele yapmak ve yaptırmak kural haline getirildi.

Şimdi günlerdir bir başka ciddiyetsizliğe, sorumsuzluğa tanık olmaktayız.

Türkiye’nin dört bir yanında hemen her gün AKP il kongreleri yapılıyor...

Ve dünya liderimiz Recep Bey, başkanı olduğu partinin kongrelerine ya bizzat boy göstererek katılıyor, ya da uzun mesajlar gönderiyor.

Nasıl gönderiyor?

İşin kolayını buldu!

Televizyon kanallarından yapılan canlı yayınları kullanıyor!

★★★

Spor salonları yerel yöneticiler tarafından kendi deyişiyle “Lebalep” (tıka basa) dolduruluyor.

Önceden hazırlanıp ahaliye yazılı olarak dağıtılan sloganlar atılıyor.

İnsanlar dip dibe, çoğu maskesiz otururken beyefendi onlara canlı yayınlardan hitap ediyor.

Muhalefet partilerine bindirdikçe bindiriyor, kendisinin yapamadıklarını değil yaptıklarını (!) anlatıyor, büyük başarılarına (!) yer veriyor.

★★★

Dün de yazmıştım, bu sözüm ona propaganda yayınları artık işin dozunu ve tadını iyice kaçırmış durumda. Bunların kendisini ve partisini yıprattığının ya farkında değil, ya da bizim bilmediğimiz başka beklentileri var.

Yakın çevresi ise anlaşıldığı kadarıyla onu uyarmıyor.

Pek çoğu Saray’dan maaşa bağlanmış olduğundan, belki de başlarına iş açılmasından korkuyorlar.

★★★

Peki ama Türkiye’nin dört bir yanında AKP kongreleri yapılırken, öbür tarafta neler oluyor?

Herhangi bir siyasi partinin, derneğin, vakfın, sivil toplum kuruluşunun kongre yapması, ya da hangi nedenle olursa olsun insanların bir araya gelmesi YASAK!

Bu yasaklar ev ziyaretleriyle birlikte sokakları da kapsıyor.

Anayasa ve yasaların açık hükümlerine karşın, barışçıl bir gösteri, yürüyüş bile yapamazsanız...

Gerekçe korona salgını var, bulaşma riski yüksek!

“Benim bakanlarım, benim valilerim” acaba bu kongreleri görmüyor mu, görüyorsa tepki vermeleri mümkün olmuyor mu?

★★★

Bu bulaş riski nedeniyle restoranlar, kafeler, kahvehaneler ve on binlerce iş yeri aylardan beri kapalı.

İş yeri sahipleri ve özellikle de oralarda çalışmakta olup işsiz kalan emekçiler kan ağlıyor.

Söylediğiniz zaman gerekçe hazır!

“Ne yapalım kardeşim, serbest bırakalım da salgın daha beter mi yayılsın!”

★★★

Peki kardeşim, diyelim ki haklısınız...

O halde Recep Bey’in nutuk atma ve propaganda yapma amacıyla kullandığı AKP il kongreleri nasıl oluyor da yapılıyor?

Devlet, adamına göre muamele yapar mı?

Sen vatandaşsın, yasak...

O koskoca partili cumhurbaşkanı, atış serbest...

Recep Bey bunları hiç düşünmez mi?

Giderek yıprandığının acaba farkında mı!

Milleti artık bıktırdığını birileri kendisine acaba söyleyemez mi!