Sevgili okurlarım, bugün pazar ve tatil günü... Siyasetsiz bir yazı yazayım dedim!

Dünyada birbiri ardına çok ilginç olaylar oluyor. Bunlardan birine bir süre önce Türkiye olarak biz de tanık olduk.

Sivil bir kargo gemimiz denizin ortasında korsanlar tarafından kaçırıldı. Öncesinde mürettebattan bir kişi öldürüldü.

Diğerleri okyanusun yanında bilinmeyen bir yere kaçırıldı.

Bu korsanlık olayına benim kafam bir türlü basmıyor, kafalarda bir sürü sorular oluşuyor...

★★★

Bunlar çok büyük gemiler... Tankerler ve kargo taşıyanlar...

Bazılarının yüksekliği neredeyse bir apartman boyu.

Korsanlar ellerinde silahlarıyla birlikte gece veya gündüz vakti gemiye yaklaşıyor, nasıl oluyorsa yukarıya tırmanmayı başarıyor.

Afrika kıyılarında yolculuk yapan gemilerin her birine, korsanlık olayları artınca güvenlik odaları yapılmış.

Korsanlar gemiye tırmanıyor!

Gemide silah, özel korumalar falan çoğunlukla yok.

İçeride bu çelik kaplı özel bölüme saldırıyorlar. Bir süre sonra kapılar ve bölmeler şu veya bu biçimde açılıyor...

Mürettebatın teslim olmaktan başka çaresi yok.

Peki ama kaptan, birkaç saat süren bu teslim olma sürecinde telsizle S.O.S. sinyali vermiyor mu?

Veriyorsa ne oluyor?

Anlaşılan yakın çevrede bulunan hiçbir gemi (belki korkudan olsa gerek) kaçırılan gemiye yaklaşmıyor veya yaklaşamıyor. Yaklaşsa ne yapacak, o da ayrı bir konu.

★★★

Gemi en yakın limana götürülüyor, mürettebat korsanların tekneleriyle karaya çıkarılıyor...

Karşılarında Afrika ormanlarıyla kaplı uçsuz bucaksız bir bölge... Ya da özellikle öyle söyleniyor.

Gemi kaçırıldıktan sonra yapılacak tek şey var:

Fidye pazarlığı.

Bu iş uluslararası alanda ve denizcilikte artık değişmez kural olmuş.

Kaçıracaksın ve karşılığında para koparacaksın.

Kurtarmalık olarak korsanlara en az 3 milyon dolar ödeniyor.

Bu rakam geminin değerine ve personel sayısına göre daha da artıyor.

★★★

Bizim özel sektöre ait gemi kaçırıldıktan sonra, işi bilenler tarafından açıklamalar yapıldı:

-Hiçbir olayda mürettebatın can güvenliğinden hiç kimse endişe etmesin. Korsanlar onları önce Afrika ormanlarında, bilinmeyen bir yerde saklar.

-Öldürdükleri takdirde fidye alınmayacağını bilen korsanlar onlara mümkün olduğunca iyi bakar.

-Onlar artık ele geçmiştir. Sonrası ve en önemlisi para miktarında uyuşabilmektir.

★★★

Son aşamada ise klasik pazarlık başlar.

Bu durumda önemli olan, kimden kaç para koparılacağıdır.

Geminin sahibi ya da işletmecisi aranır, e-posta ve telefon yoluyla devreye sokulur.

Karşılarında korsanların temsilcileri vardır.

Pazarlık görüşmelerini yöneten korsan temsilcileri geminin kaçırılma olayında bire bir yoktur. Onlar yabancı dil bilen ve süreci yöneten elebaşlarıdır.

★★★

-“10 milyon dolar istiyoruz!”

-“O kadar veremeyiz, biraz indirim yapmanız gerek.”

Bilenlerin anlattığına göre bu gizli pazarlık birkaç gün sürer.

Sonrasında geminin büyüklüğü, taşıdığı malın değeri ve rehin alınan mürettebatın sayısına göre, bir rakamda uzlaşmaya varılır.

Bu rakam gemi şirketi ve korsan temsilcileri tarafından kesinlikle gizli tutulur.

Hiçbir zaman açıklanmaz.

★★★

Bu son olayda da açıklanmadı.

Milyon dolarlar ödendi.

Ve mürettebat serbest bırakıldı...

Birkaç gün önce yurda döndüler.

Zaten işin kuralı belli...

Gemiyi kaçıracaksın, mürettebatı sahile yakın bir yere götürüp gizleyeceksin, pazarlık sürecini başlatıp paranı alacaksın.

★★★

Peki kimlerden oluşuyor dünya çapındaki bu korsanlık şebekesi?

Küçük botlarla gelip gemiyi silahlarıyla ele geçirenler aslında ayak takımı.

Beyin takımı ise pazarlığı sürdüren eğitilmiş, yabancı dil bilen elemanlar!

İçlerinde bazı Afrika ülkelerinin üst düzey yöneticileri olduğu söyleniyor.

Bilindiği kadarıyla, bugüne kadar korsanlar tarafından kaçırılan hiçbir mürettebat rehin tutulduğu süreçte öldürülmedi, işkence görmedi.

Aksi takdirde alınacak fidye tehlikeye girer!

★★★

Afrika kıyılarında, okyanusun ortasında çok ilginç bir gemi kaçırma sektörü oluşmuş durumda.

İşin perde arkasında kimlerin olduğu bilinmiyor, bilinse de hiçbir zaman açığa çıkarılmıyor.

Ancak herkes bir şeyi biliyor:

Kaçırılanlar günün birinde serbest bırakıldığı takdirde, korsanlara mutlaka birkaç milyon dolar fidye ödenmiştir.

Bu para nerede, nasıl ve hangi ülkede, hangi yöntemle kimlere ödeniyor!..

Ötesi gizli, bilinmiyor!

Yani bilinmediği varsayılıyor!

★★★

Uçak kaçıran hava korsanları genelde hava alanında özel güvenlik güçlerinin baskınına uğrar. Ya yakalanır, ya da öldürülür. Zaten uçak kaçırmaların çoğu siyasi eylemdir.

Bu açıdan bakıldığında, demek ki deniz korsanları çok daha şanslı ve becerikli!

Onlar ne yakalanıyor, ne de öldürülüyor.

Siyasetle de uzaktan yakından ilgileri yok.

Kim oldukları bile belli değil. Demek ki işlerini iyi yapıyorlar!

Üstüne paraları da alıp teşekkür ediyorlar!

Meraklısı eğer varsa tavsiyem!

Hava korsanlığı ve uçak kaçırmak tehlikelidir.

Olacaksanız deniz korsanı olun ve Afrika kıyılarında gemi kaçırın!