Sevgili okurlarım, burada bazen yakın tarihimizle ilgili bir şeyler yazıyorum...

Bu işlerin uzmanı değilim. Kendimi sadece “Meraklı ve amatör bir tarih okuru” olarak görüyorum!.. Osmanlı’nın gerçek batış dönemine ilişkin de ne bulursam okuyorum, yeni bilgiler edinmeye çalışıyorum.

Yakın tarihimiz gerçekten çok ilginçtir ve inanılmaz olaylarla doludur.

Ancak biz toplum olarak bu konulara ne yazık ki hep ilgisiz kalmışız.

Çoğu şeyi bilmediğimiz gibi, öğrenmek için de çaba harcamıyoruz.

★★★

Şimdi sizlere 1914’te başlayan ve 1918 yılında yenilgimizle sonuçlanan Birinci Dünya Savaşı’nın üç ilginç olayını kısaca aktarmak istiyorum.

-Kafkas cephesi harekâtı ve hezimetimiz.

-18 Mart Çanakkale Zaferimiz.

-Kanal harekâtındaki hezimetimiz.

★★★

Savaşa Almanya’nın müttefiki olarak, Enver Paşa’nın yarattığı bir emrivaki ile girmiştik. Osmanlı donanmasının Alman komutanı Souchon’a Karadeniz’de manevraya çıkıp Rus limanlarını bombalama emrini gizlice vermişti. Bu emirden Bakanlar Kurulu dahil hiçbir makamın haberi yoktu.

Hemen ardından Rusya, Doğu Anadolu’da saldırıya geçti ve Kafkas cephesinde kanlı savaşlar başladı.

Osmanlı’nın ilk büyük yenilgisi o cephede yaşandı.

1914 yılının aralık ayında Sarıkamış hezimeti gerçekleşti.

Sarıkamış önlerinde ordumuz çok zor bir duruma düşmüştü. O yıl korkunç bir kış mevsimi yaşanıyordu.

Sarıkamış önlerinde en az 50 bin Mehmetçik düşman ordusuna bir tek kurşun bile atamadan, Allahuekber Dağları’nda donarak şehit oldu. Bir o kadar esir verdik. Cepheye kumanda etmek için İstanbul’dan Erzurum’a gelen Enver de çaresizdi! Karargâhıyla birlikte esir düşmekten son anda kurtuldu, zor kaçtı.

Bu savaş sonrasında ortaya çıkan tablo korkunçtu.

Ruslar Erzurum, Erzincan, Trabzon gibi illerimizi ele geçirdi.

1917 yılında Bolşevik ihtilali çıkınca Rus ordusu savaşı bırakıp geri çekildi.

Yani komünist ihtilal, Doğu cephesinde büyük yenilgiye uğrayan Osmanlı’nın kurtuluşunu sağlamıştı.

★★★

Birinci Dünya Savaşı’nda en büyük zaferimiz Çanakkale Boğazı’nda 106 yıl önce bugün, 18 Mart 1915 günü gerçekleşti.

İngiliz ve Fransız donanmaları, ellerindeki dev zırhlılarla Çanakkale Boğazı’nı geçip başkent İstanbul’u ele geçirecek, müttefikleri olan ve Osmanlı’ya karşı birlikte savaştıkları Rusya’ya bu yolla sürekli yardım ulaşmasını sağlayacaklardı.

18 Mart 1915 günü sabahın erken saatlerinde harekât başlatıldı. Amaç topçu mevzilerimizi imha edip karaya asker çıkarmak, Boğaz’ın iki yakasını da işgal etmekti.

Ancak Çanakkale’de mevzilenmiş olan Türk topçusu bu büyük savaş gemilerinin çoğunu batırınca işler değişti!

Müttefik donanması apar topar geri döndü...

Ve sonrasında kara savaşları başladı.

İki taraf da ağır kayıplara uğradı.

Şehit sayımız 200 binden fazlaydı.

Düşman ordusu da en az o kadar kayıp vermişti.

Uzun süren kara savaşlarında müttefikler yine başarıya ulaşamadı ve günün birinde sessizce topraklarımızı terk etmek zorunda kaldılar!

★★★

Burada bir konuya daha kısaca değinmek gerekir. Birinci Dünya Savaşı’nda şimdi büyük ölçüde unutulmuş olan ve pek bilmediğimiz ikinci bir zaferimiz daha vardı:

Irak’ta Kut’ül Amare Zaferi. Kısaca Kut diyoruz.

Irak’ta savaşan 6. Ordu o bölgedeki büyük bir İngiliz ordusunu kuşatmış ve aylar sonra teslim olmalarını sağlamıştı.

General Townshend ve ordusu, kuşatmadan çıkış olmadığını görünce teslim oldu.

10 binden fazla asker ve generaller dahil bini aşkın subay...

Bütün malzemeleri, yiyecekleri, fırınları, cephaneleri ve giysileri ele geçmişti. Bizim fakir Mehmetçiğin çok işine yaradı.

Dört yıl süren Birinci Dünya Savaşı boyunca Çanakkale (ve Kut dışında) dişe dokunur başka bir zaferimiz ne yazık ki olmadı.

★★★

Sevgili okurlarım, Almanya’nın baskısıyla gerçekleşen bir harekâtımız daha var ki, gerçekten evlere şenliktir!

Almanya’nın kendi çıkarları doğrultusunda Osmanlı’ya üç önemli konuda büyük baskısı vardı:

-Doğu cephesini sağlam tutun. Rus ordusuna karşı sıkı durun ki bize karşı Avrupa’da savaşan askerlerini sizin karşınıza getirsin, geri çekmek zorunda kalsın. Sonra Orta Asya’ya girip Müslümanları Rusya’ya karşı isyan ettirin, oralarda yeni bir Türk-İslam devleti kurun. (Oysa dindaşlarımızın kılı bile kıpırdamadı!)

-Çanakkale’yi de sıkı tutun, İngiltere ve Fransa oradan Rusya’ya yardım gönderemesin.

-İngilizler, Avustralya ve Yeni Zelanda isimli ülkelerden büyük asker yardımı alıyor. Süveyş kanalına da bir harekât düzenleyip orayı ele geçirin. Mısır’daki Müslümanları İngiltere’ye karşı ayaklandırın ve Almanya ile savaşan İngiltere’nin ana ulaşım yolunu kesin. (Mısır’da da aynı şey oldu, dindaşlarımız bu çağrıları hiç umursamadı!)

★★★

Bunların her biri Almanya’nın Osmanlı’ya resmen bildirdiği isteklerdi...

Ve inanmak zordur ama Osmanlı, Süveyş kanalına bile ordu sevk etti!

Yüzlerce kilometrelik mesafe boyunca Suriye’den kanala yol iz yok! Koskoca Tih sahrasını geçeceksiniz.

Kanal ordusunun başına Suriye’deki 4. Ordu komutanı Cemal Paşa getirildi, hazırlıklar başlatıldı.

Çöl yaklaşık bir ayda yürüyerek, ya da develerin sırtında aşılacaktı.

Çeşitli malzemelerle birlikte Arap şeyhlerinden ve tüccarlardan 18 bin adet deve satın alındı.

Su, yiyecek, hayvanların yiyip içeceği, cephane ve malzemeleri develer taşıyacaktı!

Subaylar dahil her askere günde sadece bir matara su içme hakkı verildi.

Yiyecek derseniz sadece hurma ve peksimetti.

★★★

10 bin askerimiz yürüyerek yola çıktı zira çölde yol yoktu. Susuz çöl aynı zamanda çok sıcaktı. Kanala gece yürüyüşleriyle yaklaşık bir ayda varıldı.

Oysa İngilizler kanalı iyice tahkim etmişti. Nil nehrinin arıtılmış olan temiz suyunu içiyorlardı. Kanal boyunca demiryolu hatları kurulmuştu, zırhlı trenler gidip geliyordu. Yiyecek içecek sıkıntısı yoktu.

★★★

Kanala bir ayda varan ordumuz mevzilendi...

Mandalarla çekilip Suriye’den getirilen ilkel çıkarma araçları suya indirildi ve hücum başladı!

Bazı Mehmetçikler anında delik deşik edilen o araçlarla, bazıları yüzerek karşı kıyıya geçtiler. Ancak sonuç hüsrandı. Geçmeyi başaranlar ya şehit edildi, ya da esir alındı.

Süveyş Kanalı’nı ele geçirmek mümkün değildi.

Cemal Paşa kararını gecikmeden verdi:

“Ben buralarda daha fazla askerimi öldürtemem. Geri dönüş hemen başlasın!”

Aç ve susuz birlikler yine gece yürüyüşleriyle Suriye’ye doğru yola çıktı.

Kayıplar bu kez fazla değildi.

Saçma sapan bir inat uğruna binlerce değil, sadece (!) yüzlerce askerimiz can vermişti.

★★★

Yazının başlangıcında değinmiştim ya, Birinci Dünya Savaşı bizim açımızdan irdelendiğinde gerçek bir romandır.

Müttefikimiz Almanya’nın baskısı ve bizim yanlış kararlarımız nedeniyle yüz binlerce insanımız toprağa düşmüştür.

Almanya kendi çıkarları doğrultusunda ister, doğaldır.

Ama Osmanlı bu tuzağa nasıl düştü, onu anlamak epeyce zordur!