Sevgili okurlarım, aradan epeyce zaman geçti ama 17-25 Aralık 2013 rüşvet ve yolsuzluk operasyonları (iktidar tarafından unutturulmak istense bile) henüz unutulmadı.

Özellikle de o dönemde AKP’nin üç bakanı olan Egemen Bağış, Muammer Güler ve Zafer Çağlayan’ın marifetleri!..

Bu şahıslar hakkında ortaya nice rüşvet ve yolsuzluk belgeleri çıkmıştı.

Ancak hepsi, Meclis’te AKP’li kelle çoğunluğu sayesinde aklandı. Haklarında hiçbir yasal işlem yapılmadı.

Yargı önüne çıkarılıp Yüce Divan’da hesap vermeleri engellendi.

★★★

Devlet Bahçeli’nin imzasıyla Meclis Başkanlığı’na Egemen Bağış’la ilgili verilen önergeyi geçen hafta size sunmuştum.

Bugün, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’la ilgili, devlet belgelerine dayalı olan önergesini sunuyorum.

Şimdi arşivden çıkarıp o belgeyi görelim. (Parantez içindeki beyaz harfli sözcükler bana aittir.)

★★★

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na,

Rüşvet ve yolsuzlukla ilgili 17-25 Aralık 2013’te başlayan süreçte Ekonomi eski Bakanı Zafer Çağlayan hakkındaki iddialarla ilgili adli kolluğa ve yargıya yapılan müdahaleler, fezlekelerin Meclis’e gönderilmesi ve iadesi esnasında kamuoyunun gözleri önünde sergilenen hukuk skandalları, fezlekeleri milletvekillerinin incelemesinin engellenmesi, Meclis Soruşturması Komisyonu aşamasında sayısal çoğunluğun tahakkümü (baskısı) sonucu yaşanan hadiseler, Komisyon oylamasının yapılacağı gün başkan ve üyeler üzerinde kurulan baskılar sonucu erteleme, 5 Ocak 2014 tarihinde Komisyon oylaması sırasında yayınlanan ilanlarla üyelerin iradesinin baskı altına alınması, ‘hukukun üstünlüğü’ değil, ‘üstünlerin hukuku’nun uygulandığı ve bu suretle kamu vicdanının derinden yaralandığı unutulmaz kara bir leke olarak not edilmiş, rüşvet ve yolsuzluk tarihinde unutulmaz yerini almıştır.

Dört bakanla ilgili yaşanmış olan ‘Komisyonmatik’ süreci, TBMM’nin kurumsal itibarında ve hukuk devleti ilkesinde ciddi tahribata yol açabilecek nitelikte kritik ve çok vahim bir algıya zemin oluşturmaktadır.

Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, itibarını, iradesini ve değerlerini yakından ilgilendiren bu oylamada tarih ve millet önünde hayati bir sınav vereceklerdir.

Meclis soruşturma önergesini kabul eden TBMM’nin, bu irade doğrultusunda yargı yolunu açması, hukuk devleti ilkesine bağlılık ve milletin vicdanının tecellisi fırsatını sağlayacaktır. (Hiçbiri olmadı!)

★★★

Ekonomi eski Bakanı Mersin Milletvekili Zafer Çağlayan’ın, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na muhalefet, sahte evrak tanzimi ve rüşvet suçlarını işlediği anlaşılmaktadır.

Kendi yönetimindeki Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, Özel Kalem Müdürü Onur Kaya, Mustafa Behçet ve (Zafer Çağlayan’ın) oğlu Salih Kaan Çağlayan’dan oluşan grubun çeşitli imtiyazlar sağlamak suretiyle (İranlı iş bitirici ve rüşvetçi)  Rıza Sarraf’tan menfaat temin ettiği (çıkarlar sağladığı), bunun teknik takip, mail (e-posta) tetkiki ve dijital delillerle tespit altına alındığı, yapılan teknik takiplerde Sarraf’ın kendisine ve firmalarının Halkbank’taki hesabına gelen paraları belli bir oran üzerinden rüşvet olarak gönderdiği ve bu miktarların (Rıza Sarraf’ın karanlık işlerinin takipçisi ve rüşvetleri onun adına dağıtan adamı, İranlı) Happani tarafından listelendiği, bir yüz yüze buluşma esnasında Sarraf tarafından listenin kendisine gösterildiği ve bu bilginin mahkeme kararıyla 17.4.2013 tarihinde Sarraf’a ait kişisel e-postada yapılan incelemede görüldüğü,

Rıza Sarraf’a ait şirketlerin Halkbank hesabına giren paralarının altına dönüştürüldüğü, bu altınların Dubai ve İran’a gönderildiği, Rıza Sarraf’ın şirket hesabına gelen paraların (döviz veya TL) olarak % 0.4 ve % 0.5’inin kendisine ödendiği,

Gana’dan kaçak yollarla ülkeye (Türkiye’ye) sokulmak istenen 1.5 ton altınla ilgili idari ve adli soruşturmaların engellendiği, altınların Dubai’ye gidiş ve girişinin sağlandığı,

Rıza Sarraf tarafından kendisine (Zafer Çağlayan’a) değişik tarihlerde 32 milyon 53 bin 600 Euro, 6 milyon 766 bin 750 dolar ve 3 milyon 460 bin TL verildiği,

Rıza Sarraf tarafından kendisine 300 bin İsviçre Frangı değerinde (700 bin TL) (hediye) saat verildiği, savunma belgeleri içerisinde sunulan söz konusu saate ait ödeme belgesinin banka sistemi dışında nizami olmayan basit bir şekilde düzenlendiği,

Bakanlık görevi süresince şahsı ve birinci derecedeki yakınlarının banka hesaplarında büyük miktarda (döviz ve TL) hareketlerin olduğu, bu konudaki yazılı ve sözlü savunmalarında yetersizlik ve tutarsızlıkların bulunduğu,

Bakanlık görevi süresince şahsi ve birinci derecedeki yakınlarının menkul ve gayrimenkullerinde büyük artışlar olduğu ve bu konudaki yazılı ve sözlü savunmalarında yetersizlik ve tutarsızlıkların bulunduğu,

Kanaatine varılmıştır.

★★★

Yukarıda açıklanan sebeplerle, Ekonomi eski Bakanı Mersin Milletvekili Zafer Çağlayan’ın, Türk Ceza Kanunu’nun ‘Resmi Belgede Sahtecilik’ başlıklı 204, ‘Rüşvet’ başlıklı 252, ‘Nüfuz Ticareti’ başlıklı 255, ‘Görevi Kötüye Kullanmak’ başlıklı 257. maddeleri uyarınca, hakikatin ortaya çıkması ve bağımsız ve tarafsız bir yargılamada adaletin tecellisi için Yüce Divan’a sevki gerekmektedir.

Gereğini arz ve talep ederim.

Devlet Bahçeli. Osmaniye (milletvekili).”

★★★

AKP’li Ekonomi eski Bakanı Zafer Çağlayan’ın İranlı Rıza Sarraf’tan büyük rüşvetler aldığı, bakanlığı döneminde forsunu kullanarak büyük yolsuzluklar yaptığı ısrarla iddia edilmiş, devletin savcıları ve polisleri tarafından belgelenmişti.

Devlet Bey derseniz bugünkü gibi değildi.

Geçmişte bu gibi yolsuzluk ve vurgun olaylarının üzerine gerektiği gibi gidiyordu.

Ne zaman ki AKP’ye yanaşıp iktidarın kraldan fazla kralcı küçük ortağı oldu, birdenbire suskunlaştı!

İktidarın bulaştığı ve günümüzde de fazlasıyla geçerli olan çok büyük yolsuzlukları artık görmek istemiyor ve hiçbirinin üzerine gidemiyor.

Acaba niçin, hangi nedenle!

Bu yaptıkları kendisine ve partisine yakışıyor mu?

★★★

Zafer Çağlayan derseniz, acaba şimdi ne işler  yapıyor?..

Geçmişte yaptıklarından şimdi rahatsız mıdır?

Pişmanlık duymakta mıdır?

Bilsem vallahi söylerim de, bilmiyorum ki!

★★★

Emin Çölaşan’ın notu:

Geçen hafta bu konuda yazdığım yazıda benzer soruları, rüşvet ve yolsuzluk olaylarında ismi geçen Egemen Bağış’a da sormuştum.

Suskunluğunu bozması mümkün olmadı!

Normaldir, her şey kabak gibi ortada... Ne diyecek ki...

O zaten terfi ettirildi (!), ödülünü fazlasıyla aldı. Türk Devleti’ni yurt dışında temsil ediyor.

Beyefendi şimdi Prag büyükelçimiz!

Helal olsun.  

Ancak merak ediyorum, bizi falan boş versin de, acaba Çek yetkililerin ve aynı büyükelçilikte emri altında çalışan personelin yüzlerine nasıl bakıyor!