Sevgili okurlarım, her şeyle birlikte dini bayramlarımızın görüntüsü de tamamen değişti.

Yıllar önce küçüktük.

Şeker bayramı ve kurban bayramı aile içinde çok önemli idi.

Aile zengin veya fakirmiş, hiçbir şey değişmezdi.

Çocuklar özenerek giydirilir, önce evde büyüklerin eli öpülür, ilk bayramlaşma yapılırdı.

Bayramın ilk günü sabahı ailece evden çıkıp öteki büyüklerimizin ellerini öpmeye giderdik...

Büyüklerimiz bize şeker ikram eder, bayram harçlığı verirdi.

Bazıları büyüklere likör ikram ederdi.

O yıllarda Tekel’in nefis likörleri vardı.

Naneli, mandalinalı, bademli...

Şimdi hepsi bitirildi.

Çok iyi anımsıyorum, bizim çocukluğumuzda gümüş bir liralıklar vardı. Harçlığımız genelde bir lira olurdu.

★★★

Sonra mezarlık ziyaretleri yapılırdı...

Yine aile büyüklerinin mezarlarına gidilir, dualar edilir, ruhlarına Fatihalar okunurdu.

Çoğu ailelerin altında bugün olduğu gibi özel arabalar yoktu... Ve hiç kimse belediye otobüsüne, ya da dolmuşa binmekten gocunmazdı.

Ziyaretlere genelde belediye otobüsleri ve dolmuşla gidilirdi. Özel arabası olanlara biraz da kıskançlıkla bakılırdı.

Onlar zengin sayılırdı!

★★★

Bizim çocukluğumuzda bayramlarda deniz kıyısına ve tatil beldelerine hücum etmek hiç kimsenin aklına gelmezdi.

Çoğu kimse Bodrum, Marmaris gibi tatil beldelerinin adını bile bilmezdi.

Takvimi açanlar “Bu yıl tatil kaç gün acaba” diye bakmazdı.

Yüz binlerce kişi hep birlikte günümüzün tatil beldelerine akın etmek zorunda kalmazdı.

Şimdi vaziyetler her açıdan 180 derece değişti.

Zavallı analarımız, babalarımız, aile büyükleri, ne çilekeş insanlarmış!..

★★★

Şimdi olumlu yönde değişen bir tek şey var.

Geçmiş yıllarda, özellikle bizim çocukluk dönemlerimizde kurbanlar uluorta kesilirdi.

Sokaklarda, evlerin bahçesinde, hatta parklarda...

Kurban derileri ve kanlı iç organları da rastgele her yere asılır, konu komşu dağıtımı yapıldıktan sonra verilecek birileri aranırdı.

Yıllar geçti, o bozuk, kirli ve uygarlık dışı düzen değişti.

İnsanlar çevre açısından daha duyarlı oldu, iyi de oldu.

★★★

Büyük kentlerde Türk Hava Kurumu vardı.

Onlar araçlarıyla gelip derileri THK adına makbuz karşılığında toplar ve epeyce bir gelir elde ederdi.

Sonra bu AKP dönemi geldi...

Atatürk’ün memleketin havacılığı gelişsin diye kurduğu ve çok büyük işler başaran Kurum tu kaka ilan edildi ve etkinliği yok edildi.

★★★

Şimdi şeker veya kurban bayramı denildiğinde akla ilk gelenler şunlar:

Tatil kaç gün?

Nereye kaçalım, nerede yer ayırtalım? Fiyatı kaça?

Binelim arabamıza, çıkalım yola, sonrası Allah kerim!

İnsanlar bunaldı, yoruldu, her şeyden bıktı.

Toplumun ve bireylerin sinir sistemi bozuldu.

Yani eski çamlar bardak oldu.

(Burada bir parantez açayım. Şeker bayramının adı da yoğun psikolojik baskı altında Ramazan bayramı oldu. Bizim medyamız bile artık Ramazan bayramı diyor!)

Dini bayramlar insanların kaçması için bir vesile oldu!

★★★

Bayramlarda artık aile büyükleri ziyareti falan kalmadı. Mezarlık ziyaretleri derseniz neredeyse sıfırlandı.

Tatil beldelerine gidenlere dikkat ediniz... Hepsi aynı şeyi düşünüyor, aynı durumdan yakınıyor!

“Yav şu işe bak, önüne gelen bizim buraya geliyor bayram tatiline! Bu kadar kalabalık olmaz ki!..”

Herkes bozuk...

Birkaç gün önce gelenler de yeni gelenlere bozuk:

“İpini koparan bizim buraya doluştu. Böyle tatilin keyfi mi olur!”

Herkes birbirinden yakınıyor!

★★★

Bizim eskiden de bayramlarımız vardı...

Büyüklerimiz gergin olmazdı...

Sinirleri bozuk değildi...

Evimizden şen şakrak çıkıp el öpmeye giderdik.

Hangi tatil beldesine gidileceği evlerimizde tartışılmaz, yer aranmaz, rezervasyon yaptırılmazdı.

Kaçanlara kazasız belasız iyi tatiller, kaçamayanlara iyi bayramlar!