Sevgili okurlarım, Türkiye siyasetinin nerelerden nerelere geldiğini hep birlikte görüyoruz...

Bugün yakın geçmişe kısaca bir göz atmak istedim çünkü biz yakın geçmişini bile bilmeyen bir toplum olduk.

Eskiden sadece büyük partiler vardı.

Başta iktidar partisi ve sonra irili ufaklı iki üç muhalefet partisi.

Medya muhalefet partilerine pek fazla yer vermezdi.

Dolayısıyla her şey bugün olduğu gibi iktidara bağımlı idi.

Muhalefet yapmak medya kuruluşları için çok zor bir işti. İşin şakası yoktu.

Bunun en somut örneğine Demokrat Parti döneminde tanık olmuştuk. Meclis’teki iktidar çoğunluğu 1960 yılının nisan ayında bir kanun çıkarmıştı.

Tahkikat Komisyonu Kanunu.

★★★

Böylesi o güne kadar hiç görülmemişti...

Buna göre Meclis’te sadece Demokrat Parti milletvekillerinden oluşan bir komisyon kurulmuş ve çok büyük yetkiler verilmişti.

Bu komisyon CHP başta olmak üzere muhalefet partilerini, özellikle muhalif gazetecileri ve siyasetçileri yargılayacak, gerekirse tutuklama kararı verilecekti.

Başka bir deyişle yargılama ve tutuklama yetkisi adliyelerden alınıp Demokrat Partili komisyon üyelerine veriliyor, anayasa ve yasalar açıkça çiğneniyordu. 

★★★

Türkiye’de kıyametler koptu...

Yaklaşık bir ay sonra ise olanlar oldu.

27 Mayıs 1960 darbesi gerçekleşti, Demokrat Parti iktidarı sona erdirildi ve ülke yönetimi Türk ordusuna geçti...

O gün yürürlükte olan anayasa ve yasalarımıza göre anayasayı çiğneme suçunun cezası idamdı.

Darbe sonrasında sanıklar Yassıada’da kurulan Yüksek Adalet Divanı tarafından yargılandı ve bazılarına idam cezası verildi.

Ancak iş bununla bitmedi.

Duruşmalarda komik davalar gündeme getirildi.

Bebek davası, külot davası gibi saçma sapan olaylar tartışıldı...

★★★

Böylece, gerçek bir suç oluşturan Tahkikat Komisyonu olayı gölgede kaldı ve gündemdeki yerini yeterince alması mümkün olmadı.

Sonuçta üç kişi idam edildi.

Hukukçu değilim ama bu idam kararları yanlıştı.

Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu yürekli bir adamdı. Suçu yoktu.

Baş eğmedi, her zaman dik durdu.

Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idamlık bir suçu yoktu.

Bu ikisi kesinlikle boşu boşuna asıldı.

Adnan Menderes için bir şey söylemem ne yazık ki mümkün değil. Tartışmalı bir konu.

İdama mahkum edilen Celal Bayar gibi bazıları karardan sonra affedilip hayatları bağışlandı ve cezaevlerine gönderildi. Birkaç yıl sonra çıkarılan af kanunu ile tahliye edildiler.

İşte size yakın tarihimizden kısacık bir anımsatma!

Yolsuzluk hırsızlık yapmamışlardı.

Boş yere idam edilenlerin başına gelenleri bir de günümüzdeki soygun-vurgun olaylarıyla kıyaslayın...

Ve aşağıdaki kitabı okuyunca bir kez daha anlayın.



Sevgili okurlarım, şimdi size yeni çıkan muhteşem bir kitaptan kısaca söz edeyim. Bunu mutlaka okuyup Türkiye’nin nerelere nasıl sürüklendiğini iyice anlamamız gerekiyor.

“Duvar.” (İleri Yayınları.)

Yazanlar beş gazeteci arkadaşımız.

Ahmet Şık, Bahadır Özgür, Ertuğrul Mavioğlu, Hakkı Özdal ve Timur Soykan.

Kitabın kapağında ayrıca şu ifadeler yer alıyor:

“Bu kitap o tuğla çekilsin diye yazıldı. Sedat Peker’in itiraf, ifşaat ve iddialarına ilişkin Türkiye İşçi Partisi Araştırma raporu.”

★★★

Yeni çıkan kitap elime dün geçti. Dolayısıyla tamamını henüz okuyabilmiş değilim...

Ancak dün epeyce karıştırdım ve bazı bölümlerini okuyabildim.

Gerçekten muhteşem bir kitap...

Türkiye kimlerin eline kalmış...

Siyasetçiler, bakanlar, bürokratlar, bazı yargı mensupları, belediye başkanları, KKTC vurguncuları, yerli ve yabancı mafya babaları...

Ve suikastler...

Elinizi nereye atsanız pislik, yolsuzluk ve hukuksuzluk fışkıran bir ülke...

Uyuşturucu ve silah kaçakçılığı...

Türkiye kara paranın aklandığı çamaşırhane...

Rüşvetçiler...

Yurt dışına uzanan mafyatik ilişkiler...

Sedat Peker olayı...

Pisliklerin içinden çıkan devlet adamları...

Devletin karanlık yüzleri...

Ve Türkiye’yi yöneten bir iktidar partisi...

Devlette ve belli şirketlerde dönen milyarlarca dolar kara para...

Yasa dışı kumar ve bahis oynatanların kazandığı acayip servetler ve KKTC!..

İrili ufaklı rüşvetler.

Her biri belgelerle açıklanıyor.

Gazeteci arkadaşlarımız ve Türkiye İşçi Partisi iyi bir iş yapmış. Onları kutlamak gerekiyor.

Parti ayrımı gözetmeden en başta iktidar kesimi ve onlara oy veren milyonlar dahil herkes bu kitabı mutlaka okumalı.

Olanları öğrenmeli ve ders almalı.