Sevgili okurlarım, açıkça söylemek gerekirse ülkemizde uzunca bir süredir (iyi ki) siyasi cinayetler işlenmiyor.

Yakın geçmişte biz millet olarak bu cinayetlerin acısını çok çektik.

Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Necip Hablemitoğlu, Uğur Mumcu, sayın sayabildiğiniz kadar.

Her kesimden onlarca, belki yüzlerce insan...

Burada bir hususu da unutmamak gerekir, bu cinayetlerin pek çoğu “Faili meçhul” kalmıştır.

Örneğin nerede Uğur Mumcu’nun katilleri?

★★★

İşin biraz temeline girildiğinde karşımıza gerçekler çıkıyor...

Bu konuda bizi uyuttular...

Bazı vakalarda “Katil” diye bir takım insanları yakalayıp yargıladılar, hatta ceza verip mahkûm ettiler. Bilmiyorum, içlerinden bazıları belki halen cezaevinde yatmaktadır.

Oysa çoğunun katil olmakla uzaktan yakından ne gibi bir ilgisi olduğu hiçbir zaman öğrenilemedi.

Bu yöntemle kamuoyunun gazı alınmış oldu!

★★★

Kılıçdaroğlu birkaç gün önce bu konuyu yeniden gündeme taşıdı, yakın gelecekte bazı siyasi cinayetler işlenebileceğinden endişe ettiğini söyledi.

Doğrudur veya yanlıştır ama onun görüşüdür.

Vay, sen misin bunu söyleyen...

Dünya liderimizin avukatları başvuruda bulundu, savcılıklar soruşturma başlattı.

İktidar medyası büyük tantanalarla destek verdi.

Şimdi Kılıçdaroğlu’na çağrı yapılması bekleniyor. Adresine tebligat gönderilecek, “Gel bakalım, bildiklerini anlat. Bu cinayetler konusunda elinde bilgi ve belge varsa savcılığımıza teslim et” denilecek...

Ve milletvekili dokunulmazlığına sahip olan CHP Genel Başkanı bu çağrıya uymayacak.

★★★

Ancak olanlardan şunu anlıyoruz...

İktidar, Kemal Bey’i son derece ciddiye almaktadır!

Onun ağzından çıkan her sözün takipçisi olmaya, gündeme getirdiği cinayet olasılıklarını bile boş bırakmamaya kararlıdır!

Bunlar çok güzel, hepimizi memnun eden gelişmelerdir!

★★★

Ancak gelin görün ki Kılıçdaroğlu ve CHP, siyasi cinayetlerle ilgili olmayan başka hususları da sık sık gündeme getiriyor.

Yolsuzluk gerçekleri!..

Türkiye’nin nasıl soyulup soğana çevrildiğini, milletçe iliklerimize kadar nasıl sömürüldüğümüzü hep birlikte izlemiyor muyuz?

Sadece Kılıçdaroğlu
değil, bu görevi başta İyi Parti olmak üzere bütün muhalefet partileri yerine getirmeye çalışıyor...

Çünkü karşımızda büyük, aynı zamanda çok acı gerçekler var:

Türkiye resmen soyuluyor.

Küçük bir azınlık dışında 80 küsur milyon insanımız da aynı soygunları yaşamaya devam ediyor.

★★★

Bu soygun ve yolsuzlukların en somut, en belirgin örneklerini anayasal bir kuruluş olan Sayıştay’ın raporlarında görüyoruz.

Unutmayalım, o raporları muhalefet partileri hazırlamıyor.

Yine unutmayalım... Sayıştay üst kadrolarının büyük bir bölümü iktidar ortakları tarafından seçiliyor.

Raporlar uzun yılların deneyimli uzman denetçileri tarafından kaleme alınıyor, öncesinde binlerce dosya inceleniyor.

Sonra Sayıştay üyeleri tarafından okunup onay veriliyor.

★★★

Şimdi CHP Genel Başkanı bir açıklama yaptı, siyasi cinayetler olabileceğini söyledi ya, kıyametler koptu.

Savcılara hemen talimat gitti:

“Kendisine tebligat çıkarın, ifadesini alın ve ne demek istediğini araştırmaya başlayın!”

İyi de kardeşim, Kılıçdaroğlu bugüne kadar yüzlerce yolsuzluk belgesi açıkladı...

Hem de büyük çoğunluğunda bir devlet kurumu olan Sayıştay’ın raporlarına dayanarak konuştu.

★★★

Eeee, sen irili ufaklı bütün yolsuzluklar konusunda suspus olacaksın, bütün pislikleri görmezden geleceksin ama bir siyasetçi “Ortam çok gergin, siyasi cinayetler olabilir” diye soyut bir iddiada bulunursa hemen bağırıp çağırmaya başlayacak ve savcılara soruşturma açtıracaksın!

Bu nasıl bir çelişkidir?

Yolsuzluk olaylarını soruşturup gerektiğinde ceza davaları açmak da savcıların görevi değil midir?

★★★

Allah korusun ama varsayalım bir süre sonra, hele seçimler yaklaştığında bazı siyasi cinayetler işlendi, muhalif siyasetçiler, gazeteciler falan saldırıya uğradı ve Kılıçdaroğlu haklı çıktı.

O zaman kendisine “Valla Kemal Bey nasıl da bildiniz, sizi kutluyoruz” mu diyecekler!

Sen işine gelmediği için gerçekleri, özellikle yolsuzlukları, vurgunları, devletin ve milletin nasıl soyulduğunu ısrarla görmezden geleceksin, adliyelerin adını bile anmayacaksın ama birisi siyasi cinayetleri anımsattığı takdirde aynı korkutma yöntemlerini piyasaya süreceksin ve hemen savcılara sığınacaksın!

Bu nasıl çelişkidir, nasıl devlet anlayışıdır?

Türkiye böyle mi yönetilir?