Sevgili okurlarım, kurban bayramına sayılı günler kaldı. Hepimiz karşımıza birkaç gün sonra çıkacak manzaraları izlemeye hazır olmalıyız.

Önce acemi kasaplar sorunu var!

Binlerce acemi kasap kendisine teslim edilen kurbanı kesmek için hayvanı ite kaka yere yatıracak...

Ve besmele çekip bıçağını eline alacak.

Hayvan direnecek, kasabın eli ayağı birbirine karışacak...

Ve hayvan yerine bıçağı kendine vuracak.

Kan akmaya başlayacak ama kendi kanı... Bıçağı ya kendi vücuduna saplamış olacak, ya da bir anda elini kolunu kesecek.

★★★

Geçenlerde bir hastanenin üst düzey yöneticisi olan hekimle konuşuyorduk. Bayramda tatile gidip gitmeyeceğini sordum...

“Ne tatili Emin Bey, tam kadro çalışmak zorundayız. Acil servis ve ameliyathane ekiplerimizi şimdiden hazırlıyoruz. Bayramın ilk gününden başlamak üzere üçüncü gününe kadar hazır olmak zorundayız. Kan stoklarımızı bile hazır ettik...”

Nedenini sordum:

“Yaralı acemi kasaplar gelecek de ondan. Kendilerini kestikten sonra onların ilk uğrak yeri doğal olarak hastanelerdir. Bazılarının yarası hafiftir ama bazıları ağır yaralanır, kan kaybı ciddi boyutlara ulaşır. Onları ameliyata alırız, yaralarını dikeriz.”

“Her bayramda acemi kasaplar çok gelir mi?”

“Türkiye genelinde her kurban bayramında binlercesi hastanelere getirilir!”

★★★

Ancak kurban bayramı sadece acemi kasaplarla bitmez. İşin başka bir boyutu daha vardır ki, biraz güldürücüdür.

Özellikle bayramın birinci ve ikinci günleri televizyonlarda izlersiniz...

Koç veya boğa... Kurbanlık hayvan ipini koparmış kaçıyor.

Mal sahibi ve başkaları peşinde...

Yakalamak için kimi taş atıyor, kimi sopayla kovalıyor.

Bazıları hayvanı yakalayıp üzerine zıplamaya çalışıyor.

Kovalayanlar bazen kement bile atıyor.

Öyle ya, hayvana o kadar para vermiş, boşa mı gitsin!

★★★

Her kurban bayramında hayvanlara eziyet edilir. Örneğin boğazı usta kasabın bir tek bıçak darbesiyle kesilecekken hayvan yarım saat inler, kıvranır, ıstırap çeker.

Kaçan hayvanlar kovalanır, taşlanır, sopayla dayak yer. Çevredeki ahaliye iyi bir eğlence çıkmış olur.

Sonra devreye İslamcı dernekler, İslamcı vakıflar girer.

Amaçları hayvanın etini ve derisini kapmaktır.

Bu bayramda da izleyelim, aynı manzaraları bir kez daha görelim!



Sevgili okurlarım, bizim gazetecilik mesleğinin önemli bir yönü de tarihe tanıklık etmektir.

Yıllarca birçok olayı izliyorsunuz, bazılarının içinde yaşıyorsunuz.

O günlerin sıcak ortamı içerisinde bazı ayrıntılar satır aralarında kayboluyor, bazılarını yazamıyor, ya da bir süre sonra unutuyorsunuz.

Bu nedenle yıllardır genç meslektaşlarıma her zaman ‘Anılarınızı, gördüklerinizi, yaşadıklarınızı yazın, kitap haline getirin, gelecek kuşaklar için de katkı olsun’ tavsiyesinde bulunurum.

Bu tavsiye aslında herkes için geçerlidir.

★★★

Bizim gazetenin Ankara Haber Müdürü Emin Özgönül bu yoldan giden meslektaşlarımdan biri...

1996 yılında yaşanan ve ülkeyi sarsan Susurluk skandalının ayrıntılarını yıllar önce “Kod Adı Susurluk” adlı kitabında toplamıştı.

Eski Bakan Fikri Sağlar’la birlikte yazdığı ve Arkadaş Yayınları’ndan çıkan bu kitap, geçenlerde 22. baskısını yaparak önemli bir rekora imza attı.

★★★

Şimdi Emin Özgönül’ün yeni bir kitabı daha birkaç gün önce çıktı.

“Yakın Tarihin Perde Arkası.” (SÖZCÜ Kitabevi.)

Bir solukta okunan bu kitapta son 40 yılda Türkiye’de yaşanan bazı önemli olayların bilinmeyenleri ve perde arkası yer alıyor.

Örtülü ödenek dolandırıcılığından Çankaya Köşkü’ndeki anayasa fırlatma krizine, Naim Süleymanoğlu’nun Türkiye’ye kaçırılış macerasından Kardak krizine, eski Başbakan yardımcısı Hikmet Uluğbay’ın intihar girişimine ve zamansız kaybettiğimiz sevgili arkadaşım Bekir Coşkun’un yaşadıklarına kadar çok sayıda ilginç konu bir arada...

Tanıkların da anlatımı ile tarihe not düşülüyor.

★★★

Önümüzde uzun bir bayram tatili var. SÖZCÜ Kitabevi’nin yöneticisi Bilal Ak’ın katkıları ile yayına hazırlanan “Yakın Tarihin Perde Arkası” isimli bu güzel kitap, unuttuğumuz olayları yeniden anımsamak ve ayrıntılarını öğrenmek için iyi bir fırsat.

Değerli meslektaşım ve arkadaşım Emin Özgönül’e ellerine sağlık diyorum, bu ilginç kitabı herkese tavsiye ediyorum.