Sevgili okurlarım, öyle bir ülkede yaşıyoruz ki büyük çoğunluk mutsuz. Mutsuz ama yapacak bir şeyleri yok.

Milyonlarca insanımız kapana sıkışmış durumda.

Madalyonun (eğer varsa) olumlu tarafına bakmak isteseniz, pek fazla bir şey yok...

Ama olumsuz tarafına bakacak olursanız olaylar birbirini izliyor.

Toplumu mutlu kılacak bir tek gösterge bile yok.

İşsizlik rakamı milyonlara vurdu.

Gerçek rakamı artık hiç kimse bilmiyor.

En az 10 milyon olduğu tahmin ediliyor.

Bir ülke düşünün ki, aile bireyleriyle birlikte nüfusunun yarıya yakını işsizdir ve bu amansız çarkın dişlileri arasında sıkışmıştır.

★★★

Hayat pahalılığı kitleleri ezdi geçti...

Çarşıda pazarda gün geçmiyor ki etiketler değişmesin.

Toplum zor durumda, inim inim inlemekte.

★★★

Sadece bunlar değil, insanlar her açıdan mutsuz.

Adalet kanayan bir yaraya dönüşmüş, hukuk elden gitmiş, anayasa ve yasalar çiğneniyor, yolsuzluklar korkunç boyutlara ulaşmış.

Devlet soyuluyor millet soyuluyor, yandaş müteahhitler başta olmak üzere önüne gelen malı götürüyor.

Bu gidişe dur demeyi düşünecek hiçbir makam yok.

★★★

Böyle bir ülkede yaşamayı kim ister?

Nitekim istenmiyor.

Hemen herkesin derdi bir punduna getirip kapağı yurt dışına atabilmek...

Ankara ve İstanbul’da yabancı büyükelçiliklerin önünde her gün oluşan vize kuyruklarını mutlaka görmüşsünüzdür.

Özellikle kadınların giysilerinden ve kısa konuşmalardan sonuca varıyorum...

Bunların pek çoğu seçimlerde oylarını AKP’ye vermiş.

Bazılarının o AB ülkelerinde yaşayan aile bireyleri var.

Ama hepsinin derdi bir an önce kapağı yurt dışına atmak.

★★★

Bir de Türkiye’nin varlıklı kesimleri var...

Onların tuzu kuru.

Malları mülkleri var, iyi kazanan şirketleri var. Rahatları her açıdan dört dörtlük...

Ama gelin görün ki, fakir fukara işsizler ordusu gibi onların da benzer bir sıkıntısı var...

Yurt dışında hiç değilse bundan sonra rahat, güven içerisinde yaşayabilmek. Zira kimse Türkiye’de bundan sonra neler olacağını bilemiyor.

Her ülke, orada belli miktarda taşınmaz alır, ya da bankalarına yüklü miktarda döviz yatırırsanız, size vatandaşlık sağlıyor.

Çok sayıda zenginimiz işte bu yöntemi kullanıyor.

★★★

Bu ülkelerden biri de Malta...

Akdeniz’in ortasında 600 bin nüfuslu küçük bir ada devleti...

Ama en önemli özelliği AB üyesi olması.

Malta vatandaşı iseniz dünyanın hemen her ülkesine vizesiz girebiliyorsunuz.

Bizim pek çok varlıklı insanımız, başta iş insanları olmak üzere zenginlerimiz şimdi Malta vatandaşı oluyor.

Koşullar şöyle:

Kişi başına 650 bin euro yatıracaksınız. Eşler ve çocuklar da bu parayı ödemek zorunda.

Ayrıca Malta’da 350 bin euro bedelinde taşınmaz satın alacaksınız.

Ayrıca yine kişi başına 150 bin euro tutarında devlet tahvili alacaksınız.

Böylece Malta vatandaşı olmayı başaracaksınız. Başka bir deyişle AB vatandaşı olacaksınız.

★★★

Böylece, size verilen Malta pasaportunu cebinize koyacak ve dünyanın her ülkesine vizesiz gitme olanağına kavuşacaksınız.

Çok sayıda iş insanımız sırada bekliyor.

Evet, onlar varlıklı kesim. Bizim üniversite mezunları gibi işsiz değiller.

Ama yine de kendilerini ve aile bireylerini güvence altına alma çabasındalar...

Demek ki Türkiye’ye onlar bile güvenmiyor.

Geleceklerini bir başka ülke vatandaşlığında, Akdeniz’in ortasındaki küçük bir adanın vatandaşlığında görüyorlar.

★★★

Der Tagesspiegel Almanya’nın en ciddi, güvenilir ve önde gelen gazetelerinden biri.

Gazetenin dünkü nüshasında bir manşet haber yer alıyordu:

“Her iki Türk’ten biri yurt dışına gitmek istiyor.”

Bence abartılı falan değil, sapına kadar doğru ama çok kibarca atılmış bir manşet.

Bunun daha Türkçesi şöyle:

“Her iki Türk’ten biri vatanından kaçmak istiyor!”

Kendinizden ve çevrenizden pay biçin, yanlış mı?

★★★

Tok ya da aç, iş sahibi veya işsiz, hiçbir şey değişmiyor.

İnsanımız artık bıkmış usanmış...

Ekonomiden, siyasetten, hukuksuzluktan, adaletsizlikten, ilkellikten, Türkiye’yi yönetenlerin iplerinin tarikat ve cemaatlerin elinde olmasından bıkmış, özgürlük arıyor...

“Paraysa para. Al parayı ver bana özgürlüğümü. Kendi ülkemde arayıp da bulamadıklarımı bana sen yaşat.”

Biz milletçe bu hallere düştüysek sorumluları kimdir, nerededir!

★★★

Osmanlı’nın en büyük, ömrünü savaş meydanlarında geçiren, Zigetvar’da kuşatma sırasında vefat eden kahraman Kanuni Sultan Süleyman, Malta şövalyeleri tarafından çok iyi tahkim edilen bu adayı aylar boyunca kuşatmış, ancak başarı elde edemeden geri dönmek zorunda kalmıştı.

İkinci başarısızlığı (Viyana kuşatmasıyla birlikte) budur.

Turgut Reis dahil 20 bin yeniçeri şehit olmuştu.

Kuşatma 8 eylül günü sona erdi, Osmanlı donanması geri çekildi.

Bu tarih şimdi Malta’nın resmi kurtuluş günü bayramı.

Şimdi Malta bize gel gel yapıyor, “Boş verin kuşatmayı falan, parayı bastırana vatandaşlık veririm” diyor.

Kanuni’nin kemikleri acaba sızlıyor mu!