Sevgili okurlarım, şimdi bir kez daha yıllar öncesine dönelim...

Polis ve savcılar 2013 yılında (siyasi nedenlerle de olsa) tarihimizin en büyük rüşvet ve yolsuzluk olaylarını gerçekleştirdiler.

Dönemin bakanları vardı...

Savcılar bunların yaptıklarının araştırılmasına karar verdi.

Bir ihbar mı gelmişti, bu karar nasıl alınmıştı, şimdi bile belli değil.

Takip edilmesine karar verilen dört bakan şunlardı.

★★★

Zafer Çağlayan.

Muammer Güler.

Egemen Bağış.

Erdoğan Bayraktar.

Polise savcılar tarafından verilen talimat uyarınca bu dört şahıs hakkında takipler başlatıldı.

Bütün özel yazışmaları ile birlikte e-postaları da izlenmeye başlandı.

Telefonları dinleniyordu.

★★★

Bunlar olurken kimsenin ruhu bile duymamıştı!

Günü geldiğinde, deliller toplandığında operasyon yapılmasına karar verildi.

Baskınlar 17 Aralık 2013 günü başladı...

25 Aralık gününe kadar devam etti.

Bomba patlamıştı.

Kamuoyu şok oldu.

★★★

Ele geçen deliller ve ortaya savrulan gerçekler inanılmazdı.

Meğer biz ayakta uyurken (!) bizi yönetenler ne işler çeviriyormuş.

O zaman ilk tepki Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar’dan geldi.

“Ben ne yaptıysam başbakan Erdoğan’ın talimatı doğrultusunda yaptım. Yolsuzluğum yoktur” diyordu.

Rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarını gerçekleştiren savcı ve üst düzey polis şeflerinin Fetöcü oldukları daha sonra ortaya çıktı.

İktidarın iddiasına göre bu operasyonlar siyasi idi ve Fetö tarafından hükümeti yıpratmak amacıyla özellikle düzenlenmişti.  

★★★

Adı geçen bu dört bakanın en kısa zamanda Yüce Divan’a sevk edilip hesap sorulması gerekirken bu yapılmadı.

Tam tersine bu şahıslar 2014 yılında Meclis’teki AKP çoğunlu tarafından aklandı.

Oysa ele geçirilen deliller öylesine sağlamdı ki, Devlet Bahçeli bile hesap sorulmasını istiyordu.

Balık hafızalı bir toplumuz...

Aradan bir süre geçti ve bu olanlar unutuldu!

★★★

Bütün bu olayların baş rolünde Rıza Zarrap (ya da Sarraf) isimli bir İranlı vardı. Bakan Bey’ler tarafından yapılan bütün yolsuzluklar onun isteği doğrultusunda  yapılmıştı.

Rüşvetleri o vermişti.

Ortaya neler saçıldı neler!

Bundan kısa süre önce eski bakanlardan Erdoğan Bayraktar konuştu, “O dönemde açıklanan bütün belgeler doğrudur. Ama beni de o hırsızlarla aynı çuvala attılar” dedi.

Onun bu sözleri 17-25 Aralık operasyonlarını yeniden gündeme taşıdı.

★★★

Bu süreçte önemli olan şudur:

Görevden alınan eski bakanlardan Zafer Çağlayan, Muammer Güler ve Egemen Bağış o günden bu yana hiç konuşmadılar...

Kendilerini savunmaları mümkün olmadı.

Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu ise dün televizyonda İsmail Küçükkaya ile yaptığı söyleşide kendisini savundu!

İma yoluyla onları Erdoğan’ın koruduğunu, Yüce Divan’a o nedenle gönderilmediklerini söyledi.

Kendisi tam tersi girişimlerde bulunmuş ama Recep Bey verdiği karardan dönmemiş.

O halde Ahmet Davutoğlu, önemli fikir ayrılığı sonrasında başbakanlık görevinden niçin istifa etmemiş! 

★★★

17-25 Aralık operasyonları Türkiye’nin rüşvet ve yolsuzluk tarihine açılan çok önemli bir perdedir.

Recep Bey bu perdeyi o zaman açmaktan korktu.

Şimdi ise gerekirse bir sürü hukuki gerekçe bulurlar ve perdenin bundan sonra hiçbir zaman açılmayacağı bellidir.

Operasyonlarda haklarında bir sürü inanılmaz belgeler ortaya saçılan özellikle üç bakan şimdi ne yapıyor!..

Ne yapacaklar, aramızda özgürce yaşıyorlar.

Ellerini kollarını sallayarak dolanıyorlar.

O kadar ki, Egemen Bağış isimli şahıs şimdi Türkiye Cumhuriyetinin Prag büyükelçisi.

Yurt dışında Türk devletini temsil ediyor!

Maşallah!

★★★

17-25 Aralık 2013 rüşvet ve yolsuzluk operasyonları sonrasında yaşananlar, özellikle bu üç eski bakan açısından bakıldığında Türkiye adına bir utanç sürecidir.

Sakın ola ki hiç kimse “İyi de kardeşim, aradan yıllar geçmiş” deyip bu olayı hafife almaya kalkışmasın.

Geçmişkarşımızda duruyor.

Zafer Çağlayan, Muammer Güler ve Egemen Bağış artık konuşmalı, kendilerini savunmalı...

Rıza Sarraf isimli para tüccarından milyonlarca dolar rüşvet aldılar mı, almadılar mı...

Gerçekler geç bile olsa ortaya çıkmalı.