Sevgili okurlarım, ülkemiz geçtiğimiz haftalarda çok ciddi felaketler, doğal olan ve olmayan afetler yaşadı.

Ormanlarımız cayır cayır yandı, elde yangın söndürme uçakları yoktu.

Kendilerine düşman olarak gördükleri Türk Hava Kurumu’nun uçaklarını pistlere bağlamış oldukları ortaya çıktı.

Milli serveti hiç utanıp sıkılmadan çürümeye terk etmişlerdi.

Son çare olarak parayı bastırdılar, başta Rusya ve Ukrayna olmak üzere çeşitli ülkelerden uçaklar kiralamak zorunda kaldılar.

Durup dururken bu milletin milyonlarca dolarını harcadılar.

★★★

Sel olaylarında ise orman yangınlarında olduğu gibi dışa bağımlı değildik. Kendi göbeğimizi kendimiz kestik!

Bütün bu felaketlerde binlerce insanımız perişan oldu.

Dere yatağına yapılan bazı apartmanlar çöktü.

Evleri, iş yerleri, araçları, traktörleri, ahırları ve hayvanlarının bazıları yandı, bazılarını sel suları götürdü.

★★★

Yakınları ölen, evsiz barksız kalan, maddi ve manevi büyük zarara uğrayan insanlarımızın acısı büyük.

Ama seslerini duyurmaları mümkün olmuyor.

Türkiye’de oluşturulan korku imparatorluğu bunun en büyük nedeni.

Hiç kimse, hele şu son felaketlere uğrayan yurttaşlarımız konuşamıyor.

Konuşan da korkusundan “Allah devletimize zeval vermesin” diyebiliyor!

★★★

Şimdi işin bir başka boyutuna bakalım!

Bu boyut çok önemli.

Ne zaman büyük felaketler yaşasak, ne zaman büyük doğal afetlerle yüz yüze gelsek, bu iktidar hemen çağrılarda bulunmaya başlar...

IBAN numaraları verilir, vatandaştan yardım parası göndermesi istenir.

SMS’le bağış istenir.

Felakete uğramış insanlarımızın acısını paylaşmak isteyen iyi niyetli vatandaşlarımız da bu hesaplara kendi maddi olanakları ölçüsünde katkıda bulunup para gönderir.

★★★

Bu yolla paralar toplanır...

Son yangın ve sel baskınlarında da aynı durum oldu.

Bütün medya dibine kadar kullanılarak bağış yapılması istendi...

Kumbara artık açılmıştı!..

Kampanyalarda bir husus daha vardır ki çok önemlidir.

Yapılan ve yapılacak olan bağışlar devlet güvencesi altındadır!

Böylece çoğu insanımızın kafasında oluşacak kuşkular önceden yok edilmiş olur!

Bu uygulama depremlerde de aynen geçerli kılınır.

★★★

Çok önemli bir gerçek daha...

Yardım toplama kampanyalarında devreye Kızılay özellikle sokulur.

Oysa bizim vatandaşımızın pek çoğu bilmez ki günümüz Kızılay’ı artık eski Kızılay değildir.

Orası aynen Diyanet ve bütün kurumlar gibi AKP’nin yan kuruluşuna dönüştürülmüştür.

Ne yazık ki böyle.

★★★

Şimdi sormak gerekiyor...

-Bu son felaketlerde ve afetlerde toplam, net kaç para yardım toplandı?..

-Bu paralar nerelere harcandı?

-Büyük zarara uğrayan sıradan vatandaşlara kaç para ödendi?

-Can kayıpları elbette yerine gelmez de, toplanan yardımların ne kadarı afetzedelere verildi?

Dedim ya, onlar maddi ve manevi açıdan büyük zarar gördüler.

Ellerine belki üç beş kuruş sus payı verilmiş olabilir ama bu yetmiyor.

Evleri, iş yerleri, araçları, hayvanları, ahırları, her şeyleri gitti.

Bazıları yandı, bazılarını sel suları götürdü.

★★★

Onlar konuşamıyor...

Onların, kadere razı olup sessizce beklemekten başka çaresi yok.

Kamuoyuna bu konuda hesap veren, ya da verecek olan herhangi bir yetkili kişi veya kurum da yok.

Hiç kimse “Şu kadar yardım toplandı, şu kadar bağış yapıldı, afetleri yaşayanlara şu olanaklar sağlandı” diyemiyor...

Zira bu iktidarın kitabında her şey gizli!

Onlar paraları toplar, istedikleri gibi harcar...

Sonrasını bilme hakkı hiç kimsede yoktur!

İşte bu yüzden her yardım kampanyası sonrasında aynı durum ortaya çıkıyor. İnsanlar boşuna “Toplanan paraların çoğu ya iç ediliyor, ya da siyasetin emrine veriliyor” demiyor.  

★★★

Oysa bu iktidarın elinde sonsuz para kaynakları var.

İstediği kimseleri ve özellikle partili yandaşları yolsuzluk-vurgun-torpil yöntemiyle zengin ediyor.

İş sıradan vatandaşa geldiğinde ise IBAN numarası verip yardım parası toplamaya girişiyor.

Neyse işte...

Yukarıda dört adet masum soru sordum...

Yanıt gelir mi?

Gelmez efendim gelmez!