Sevgili okurlarım, iktidar salgın nedeniyle bir takım önlemler aldı...

Bir gün sonra ramazan başlıyordu... Oruç tutanların çoğu iftar için belli yerlere koşturacaktı.

İftar çadırlarını yasak ettiler.

İyi de ettiler...

Açıkça söylemeseler bile ev sofralarında düzenlenecek aile içi iftarları bile yasakladılar.

Doğru kararlardı, sanırım herkes destek verdi.

★★★

Türkiye’nin dört bir yanında ramazan ayı boyunca kurulmakta olan iftar çadırlarının gerçekten de cılkı çıkmıştı...

Çünkü bu toplu iftarlar artık iyice siyasete alet edilmeye başlanmıştı.

Önüne gelen parasını bastırıp çadır kuruyor, beleşçiler çoğunlukta olmak üzere ahali buralara koşuşturuyor, en az yarım saat önce yemek kuyruğuna giriyordu.

Sırasını beklerken içlerinden bazıları dayanamayıp sigarasını bile tüttürmeye başlıyordu!

Bu iktidardan beklenmeyecek bir karardı ama yasakladılar.

İyi ettiler...

Çünkü salgın bacayı sarmıştı. İşin şakası yoktu.

İftarları tümüyle önlemek için de sokağa çıkma yasağını akşam saat 19’a çekmek zorunda kaldılar. 

★★★

Bunların iktidarı boyunca biz her ramazan ayında aynı siyasi gösterilere tanık olurduk.

Partili cumhurbaşkanı Recep Bey ilk birkaç akşam kendi şovunu yapar, fotoğraf ve kamera çekimleri medyaya servis edilirdi.

Bu yıl da aynı durum karşımıza çıkarıldı!

Beyefendi ilk iftarı Saray’da belli kişilere verdi.

Mizansen hazırlanmıştı.

Masaya oturdular, topluca oruç açtılar!

Dikkat ediniz “Masaya” diyorum.

Fotoğraflar yine çekildi, medyaya servis edildi.



★★★

Ancak önemli olan ikinci gündü...

Bir aile bulunmalı, sayın büyüğümüz onun evine konuk olmalı ve iftar gösterisi orada sürdürülmeliydi.

Bu işin kuralları bellidir.

Uygun bir aile aranıp bulunur.

Herhangi bir kelek durum olmasın diye ailenin yedi sülalesi hakkında inceleme ve araştırma yapılır.

İftar akşamından günlerce önce aileye tebligat yapılır:

“Sayın cumhurbaşkanımız, sayın eşleriyle birlikte şu tarihte sizin eve iftar açmaya gelecek. Biz yemekleri getireceğiz. Ancak yemek masada değil yerde, siniler üzerinde yenecek. Bilginiz olsun.”

★★★

Evin çevresinde ne olur ne olmaz diyerek günler öncesinden başlayan polisiye önlemler alınır, mahalle adeta kuşatılır.

Evde de aynı önlemler alınır...

Siniler, mutfak ve tabaklar denetlenir.

Beyefendi ile eşinin aileye ve çocuklara vereceği armağanlar teslim edilir. Çocuklara oyuncak verilir.

Birkaç kap yemek de önceden getirilir.

Konuklar gelir, kamera çekimleri başlar, fotoğraflar çekilir.

Sayın dünya liderimiz ve eşleri, aile ve çocuklarla biraz muhabbet eder...

Birkaç lokma yemek yer ve giderler!

İftar şovu o akşam için sona ermiştir.

★★★

Sevgili okurlarım, bunları niçin yazdığıma gelince...

Dünkü yandaş gazetelerde yine bu yerdeki iftar şovunun fotoğrafları yer almıştı.

Bazılarında birinci sayfada manşette, bazılarında ise iç sayfalarda.

Manzara aynen şöyle:

Yemek yerde yenecek ya...

Yerde üç adet sini var.

Üzerlerinde yiyecek dolu tabaklar vesaire...

İki değerli konuğumuz ve ev halkı sinilerin önünde diz çökmüş.

Medyaya verilecek fotoğraflar birbiri ardına çekiliyor.  

★★★

Bu manzarayı görünce insan ister istemez düşünmeye başlıyor!

Saray’daki sofralarda yemeği normal masalarda yiyorlar...

Ama iş vatandaş evine gelince durum değişiyor.

Yere çöküyorlar!

Şimdi sormak gerek:

O aile acaba normal zamanlarda yemeklerini masada mı, yoksa yerde, büyük tepsilerde mi yiyor?

Bana soracak olursanız masada yiyor.

Aksi takdirde beş kişilik bir ailenin evinde üç adet büyük sini olması mümkün değildir.

Siniler işin “Şov” tarafını oluşturuyor.

★★★

Eve önceden giden Saray ekipleri aileye “Yemek yerde yenecek” talimatını veriyor, evde bulunmayan siniler dışarıdan getiriliyor.

Yapmayınız Recep beyefendi, bunlar artık kanıksadığımız ucuz ramazan şovlarıdır.

Her ramazan ayında birkaç akşam aynı şovu yapıyorsunuz, işin esprisi kalmadı artık!

Normal masalar zat-ı âlinize daha çok yakışıyor!

Hem de hayatın olağan akışına daha uygun.

Oy uğruna gösterişin bu kadarı galiba biraz fazla kaçıyor.

Ramazanın henüz ilk günlerindeyiz. Daha ne sofralar kurulacak, canlı yayınlarda ne nutuklar atılıp propagandalar, din sömürüleri yapılacak, onları da birebir göreceğiz.