Ben de onunla çalıştım. Kapanan NTV SPOR’un en iyi zamanlarıydı. Fuat Akdağ ile birlikte yeni ama tanınan yorumcuları kanala kazandırmaya çalışıyorduk. Aklıma o geldi. Neden olmasın deyip, Fulya’da buluştuk kendisiyle... Hiç düşünmedi bile teklifimizi... İddialı konuşmuştu, her zaman olduğu gibi...

“Türkiye’nin en iyi futbol yorumcusu ben olacağım. Göreceksiniz, herkes bizi izleyecek” diye... Zirvede olmak, onun yaşam biçimiydi. Bunu bir kez daha, televizyonda da gösterdi. Oyunu okuması, teknik direktörlerin yaptığı taktik hatalar, oyuncuların kötü veya iyi yönlerini mükemmel yorumlamaya başladı. Maçların ilk 20 dakikasını seyredip, maçın sonucuyla ilgili yaptığı tahminleri inanılmazdı. Dedikleri çıkıyordu. Futbolun şifrelerini çok iyi biliyordu. Takım çalışmasına bağlılığını ise, hiç unutmayacağım. Milli takım maçları için gittiğimiz görevlerde, ne bir toplantı kaçırdı ne de yayına geç kaldı.

Bize, “Yarınki program ne?” diye sorardı... “Öğlen 12’de röportaj var, görüşürüz” derdik. Ertesi gün, röportajın başlamasına 20 dakika kala, hazır olarak yayını beklerdi. Onun moral motivasyonu ve espri yeteneği bir başkadır. Söylediği bir cümle ile bütün ekibi kahkahalara boğardı. Çalışmayı sevmez, disiplinsizdir dedikodularının, onunla çalıştıktan sonra, bir şehir efsanesi olduğuna karar vermiştim. O zaman, teknik direktörlük eğitimine devam ediyordu. Beşiktaş’ın genç takımında görev yapmaya başlamıştı. Zaman zaman, muhabbet ediyorduk...

Bir gün, “Hedefin ne, teknik direktör olarak?” dedim. “Her zaman olduğu gibi, zirveye çıkacağım” dedi. Çalıştı, iyi ekip oluşturdu ve bugünlere geldi. Daha büyük başarılara imza atacağına eminim...