Onyekuru, kafayı biraz daha köşeye vursa, top ağlara gidecekti. 22 dakikada, tek pozisyon buldu, Galatasaray... Ankaragücü, ligimizde var olmak savaşı verirken, son sırada olmanın ağır psikolojik semptomlarını yaşıyor, “ya bu maçı da kaybedersem” diye...

Galatasaray orta sahası, mücadele yönünden sorunsuz gözüküyor. Orta sahaların diğer özelliği, üretime katkıda bulunmak... Gedson Fernandes, işi bilen bir oyuncu, ama skorer değil... 2019 yılından bugüne formasını giydiği Benfica ve Tottenham’da, 4 yıllık süre içinde, 2 golü var. Asist yok... Yedlin, tempolu ve atağa çıkan bir oyuncuydu. Bu dinamizmi tekrar yakalaması lazım. Alışma sürecinde... Ankaragücü savunması, bazen, bireysel anlamda basit hatalar yapıyor. Bu hataların izini sürmek gerekir, diye düşünürken, Emre net fırsatı değerlendiremedi.

Ankaragücü’nün, İbrahim’in penaltı golü öncesinde, Arda’nın topa kontrolsüz hamlesi ve öncesinde defansın rakibe orta izni vermesi, penaltı ve gole yol açtı. Linnes, Kerem ve Falcao’yu oyuna alan Fatih Terim, ihtiyacı olan golleri hemen bulmak istedi. Benim hatırladığım eski Falcao, Onyekuru’nun kaliteli pasında, tak diye golü atardı.

Yoksa, meşhur şarkıda söylendiği gibi, “o eski halimden eser yok şimdi...” örneğini mi yaşıyor, acaba? İkinci yarının başlarında, otobüsü, kısa süreli kendi sahasına çeken Hikmet Karaman, çabuk hücum şansı arıyordu. Lobzhanidze, bu fırsatı buldu. Muslera’ya baktı, topa şık vurdu...

Arkasından, 57 dakika, sahada gözükmeyen Mohamed’in gördüğü kırmızı kart, işleri ipe sardırdı. 10 kişi oynamak zordur. Üçüncü bölgede baskı, geçişi başlatan ayağa çabuk pas girişimlerinde Galatasaray, zayıf not aldı, izleyenlerden...

Kağıt üzerinde, bu maçın favorisiydi, Galatasaray... Futbolcular maça, kağıda bakıp, “biz alırız” düşüncesiyle sahaya çıkmışlar, bu belli oldu. Kerem’in golü gerçeği değiştirmedi. Savaşan Ankaragücü kazandı...