İki takım arasında oynanan son 5 maç dikkatimi çekti. 17 gol vardı. Son 2 maçta İngiltere tam 9 gol atmıştı Hırvatistan kalesine. Foden, Mount, Sterling ve Kane, rakip savunmalar için çok tehlikeli oyuncular.

Maçın hemen başında, rakip savunmayı yerleşmeden geniş alanda yakalayan Foden’ın şutu direkten dönmese, İngiltere çok rahatlayacaktı. İlk 10 dakikada Hırvatistan soğuk terler döktü. İngiltere’nin rakip sahada iyi alan daraltması ve presi, çoğu anda Hırvatların iyi tek top oynama isteğini engelledi. Bunun üzerine Hırvatistan tempoyu düşürmek için ısrarla yan top oynadı ve pas yaptı. Kendi yarı sahalarında yaptıkları hazırlık pasları ile İngilizlerin oyun iştahını azaltıp, baskıyı biraz kırdılar.

Hırvatlar, işi bilen usta oyuncular. Modriç, Brozoviç, Perisiç ve savunmada Vida, takımı toparladılar.

İkinci yarı temposuz başladı. Oyun Hırvatistan’ın istediği şekle bürünüyor derken, ani patlaması çok iyi olan Sterling, Philips’in hazırladığı pozisyonda golünü attı. Bu gol, Hırvatistan’ın çok adamla İngiltere yarı sahasında daha fazla gözükmesine neden oldu. Kanatları kullandılar. Duvar pası imkanları aradılar. Onlar için risk zamanıydı.

Fakat şöyle bir gerçek var: Geçen Dünya Kupası’nın yarı finalinde karşılaşan bu iki ekip, izleyenlere nefis bir futbol ziyafeti sunamadı. İngilizler, kontratak denemesine fazla girmeyerek skoru koruma isteğini oyuna yansıttı, 'Önemli olan kazanmak' prensibine sadık kalarak maçı 3 puanla kapattı.