Bu hafta size benden bahsedeceğim. Ve 15 yıllık dostum Sezar’dan. Onunla Sarıyer’de tanıştım, ilk kez. Eve eşim getirmişti. Arka patileri hafif problemliydi. Doğuştan bir engeli vardı, anlayacağınız. Küçük bir dost olarak 1 buçuk aylıkken ailemize gelmişti, Sezar. Biri mavi, biri kahverengi, ışıl ışıl gözleri ve yaşam sevinci, inanılmaz bir enerji verdi hepimize. Ortam nasıl olursa olsun, Sezar hep neşeliydi, hayat doluydu.

Sonra ona bir arkadaş aldık, bir Alman Kurdu. Adını da oğlum koydu: Kimon. Tam 11 yıl birlikte kader ortaklığı yaptılar Kimon ile. Kimon, birden rahatsızlandı ve dünyaya veda etti. Sezar tek başına kaldı. O zaman gördüm, dostunu kaybetmenin büyük acısını. Tek başına yürümek bile istemiyordu Sezar. Dostum yıkılmıştı.

Şunu gördüm: Köpekler de yas tutuyor. ‘Hachiko’ adlı filmi hatırlarsınız mutlaka. Başrolünde Richard Gere’in oynadığı, bir sanat profesörünün Akita cinsi Japon köpeğiyle olan büyük dostluğunu anlatan...

Akita onu her gün tren istasyonunda karşılar, eve beraber yürürler. Profesör bir gün hayatını kaybeder. Ama Akita onu hep aynı saatte, istasyonun kapısında yıllarca bekler.

Gerçektir bu olay aslında. Hachiko’nun heykeli dikilmiştir, sahibini beklediği tren istasyonunun kapısında. İnsan ve köpeklerin büyük dostluğu anısına.

Bizim Sezar’ı, Datça’ya köye getirdik sonra. Tam 2 yıl, çok yaşlı dostum kendine geldi. Mutlu oldu. Hopladı, zıpladı, neşelendi. Ona bol bol sarıldık, bize sarıldı. Maalesef, geçen hafta durgunlaştı. Ayakları artık onu taşımıyordu. Veteriner dostum tahlil yaptı. Böbrek yetmezliği, onu pençesine almıştı. Yaşı, hastalıkları da eklenince, içine kapandı, yattı, sesini bile çıkarmadı. Gözlerini bizden kaçırıyordu artık.

Anlatmıştım, bir dostluğun acı sonuna geldiğimizi. Sessizce göç etti, eve geldiği gibi. Dostumu, 500 yıllık bir zeytin ağacının hemen dibine emanet ettik.

Zor bir şey, her dakika birlikte olduğunuz birinden ayrılmak.

Bu yazıyı yazmak hiç kolay değildi. Çok sevdiğim arkadaşıma bir veda yazmak istedim. Haftaya görüşürüz. Kendinize iyi bakın.