DAHA 5. dakikada, Bale’nin mükemmel pasında Ramsey golü atsa, başımıza büyük iş alırdık. Galler, bizden daha sakin başladı. Savunmasının ortası ağır olan Galler karşısında ‘aradan ve çabuk oynamalıyız’ fikri bence çok önemli.

İsviçre karşısında hücum bölgesinde baskılı futbolu çok az düşünen Galler, bizim maça öyle başlamadı. Pozisyonlar verdik ilk 20 dakika içinde. Orta sahamız verimli değildi. Kanatlarımız hücuma çıkamadı. Maça kötü başladık. Duran toplardan bulduğumuz iki pozisyonu değerlendirebilsek “İlk yarı sonunda, hiç yoktan iyidir” cümlesini rahatlıkla kurabilirdik.

GALLER, savunmamızın arkasına, göstere göstere 1 top atmıştı maçın başında. Bale aynı topu yine attı Ramsey’e, o da ağlara gönderdi. Ramsey’i unutmak ve kaçırmak, büyük bir savunma hatası.

İKİNCİ yarıya, Ozan ve Okay’ın yerine Yusuf ve Merih ile başladık. Oyun içi yaratıcılık arayışımızı, Yusuf ile yükseltmek istedi Şenol Güneş. Burak, inanılmazı kaçırdı.

“PENALTI nasıl yapılmaz” diye ders olsa, Zeki’nin Bale’e gereksiz hareketi, konu başlığı olurdu. Bale, o kadar kötü penaltı kullandı ki, top dağlara taşlara gitti. Geri dönüş için büyük moral kazandık. Beraberliği sağlamak için tempo yükseltmemiz gerekiyordu. Başaramadık.

SON 15 dakikaya girerken, Halil ile umutlanmak istedik. Çok adamla, Galler yarı sahasında arayışlarımız, gol getirecek ataklarla sonuçlanmadı.

UMUTLARIMIZ azalıyordu. Bale, son saniyelerde iki defa dripling yaptı, yine uyuduk, Roberts’ın golüyle tamamen bittik.

TÜKENMİŞLİK sendromu yaşıyoruz resmen...