Bazılarının yeşille bir derdi var bu ülkede. Ormanla, ağaçla, bitki örtüsüyle, doğal hayatla bir derdi var. Ülkenin dört bir yanında, cennet alanlar katlediliyor ve maalesef siyasi irade de bırakın engellemeyi, buna çanak tutuyor.

Kaz Dağları, Rize’nin ormanları, her yıl doğal felakete neden olan HES’ler derken sıra İzmir’in Tire ilçesindeki Kartal Dağı’na gelmiş.



Kartal Dağı civarında 194 hektarlık orman arazisinde, mermer çıkarılması için 6 ayrı maden ocağı ruhsatlandırılmış durumda. Bürokratik süreç tamamlandığında, kazı başlayacak ve Allah’ın lütfu tüm güzellikler, madenle birlikte yavaş yavaş yok olacak. Çünkü...

Kartal Dağı eteklerindeki Halkapınar, Mehmetler, Üzümler, Küçükkale, Büyükkale, Alaylı ve Akyurt köylerini içine alan bu arazide maden işletilmeye başlandığında, ağaçlar kesilecek, doğal örtü tahrip olacak. Tüm bunlar olurken, yıllık 1 milyon 215 bin ton da atık çıkacak.



Ne köyler kalacak ne içme suyu kaynakları ne incir ağaçları ne zeytin ağaçları ne vahşi hayat ne de orman...

Yani ülkemizde bir doğa katliama daha tanık olacağız. Kim bilir belki birileri insafa gelir, belki bu sefer hukuk işler. Kim bilir, belki...

Köylüler direniyor


Kartal Dağı’nın kaderi, bir anlamda madenler için hazırlanan ÇED raporu sürecine bağlı. Süreç tamamlandığında, katliam gibi kazı da başlayacak.

Ancak köylüler, izinlerin iptali için aylardır direniyor. İmza topluyor, dilekçe veriyor, eylem yapıyor ve seslerini duyurmaya çalışıyor.

Gelinen son noktayı öğrenmek için Tire Kartal Dağı Platformu Sözcüsü Zeynel Aydın ile konuştum. Zeynel Aydın, tüm köylülerin sonuna kadar mücadelede kararlı olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Lütfen bu katliama izin verilmesin. Hem tarım arazileri hem su kaynakları hem doğadaki canlılar hem de köylüler geri dönülmez zararlar yaşayacak.”

Köylüler, aslında mermer madenlerinin başlarına ne getireceğini yaşayarak öğrenmiş. Çünkü, bugünlerde faaliyete geçirilmeye çalışılan bölgeye yakın bir noktada yıllar önce bir mermer madeni sessiz sedasız kazıya başlamış. Sadece onun çevreye verdiği zarar bile köylüleri bıktırmış.



Köylülerin de platform sözcüsü Zeynel Aydın’ın da isyanı boşa değil. Doğal zenginlik bir yana, binlerce yıllık arkeolojik kalıntıların bile yok olma tehlikesi var.

“Biz bu dağlardaki canlıların sözcüsüyüz” diyor Zeynel Aydın ve ekliyor: “Sadece kendimiz için değil o canlılar, doğa, hava, toprak için mermer ocaklarını istemiyoruz.  Biz köylüyüz, tutanaklarda yazılı süslü lafları bilmeyiz. Sadece bu katliam engellensin istiyoruz.”

Bakalım birileri bu isyanı duyacak mı?

Tire Belediyesi, Hukuk Savaşı Başlattı


Köylerini, ormanlarını, kaynaklarını madencilere karşı korumaya çalışan vatandaşların en büyük destekçisi Tire Belediyesi. Her aşamada köylülerin yanındalar.

Başkan Atakan Duran ile konuştum. Başkan Duran çok net: “Buranın sit alanı ilan edilmesi için uğraşıyoruz. Buralar kadim topraklar. Bölgenin madene değil, insana ihtiyacı var.”

Tire Belediyesi madenlerin faaliyete geçmemesini engellemek için hukuk savaşı başlatmış, bu süreci de Tire Belediyesi’nin hukukçu Başkan Yardımcısı Gökhan Hızlı yürütüyor.



Gökhan Hızlı, maden şirketlerinin sahte evraklarla iş yürütmeye çalıştığını ve bunun için mahkeme başvurduklarını söylüyor.

Hızlı; bir hukukçu olarak, sürecin engel edeceğine inanıyor. Üstelik bir zafer kazanmak için de çok önemli hukuki gerekçeleri olduğundan emin ve bu gereçleri şöyle sıralıyor.

1-Ruhsat verilen arazideki endemik türler incelenmedi ve doğaya nasıl zarar vereceği konusunda bir çalışma yapılmadı.

2-Firma, ormanlık arazide inceleme yapılmadığı halde, yapılmış gibi sahte rapor düzenledi.

3-Yapılması planlanan madencilik faaliyeti, yürürlükteki zeytincilik yasasına aykırı.

4-Madencilik faaliyetine izin verilmesi halinde, bölgedeki tarihi eserler tahrip olacaktır.

Tire Belediye Başkan Yardımcı Gökhan Hızlı’nın yürüttüğü hukuk mücadelesinden sadece bazı başlıkları sizlere aktardım. Fakat belediyenin internet sitesinden detayları okuyabilirsiniz.

Köylülerin madenlere karşı direnişine, Tire Belediyesi de hukuki zemin oluşturmuş durumda. Hem de çok sağlam hukuki gerekçelerle.

Zaten hiçbir şey için olmasa bile, Gökhan Hızlı’nın ortaya koyduğu gerekçeler bile incelendiğinde, maden faaliyetinin durdurulması gerekiyor.

Kartal Dağı Meclis gündeminde


Mermer ocaklarına köylüler isyan ederken, İzmir Milletvekili Kani Beko da “Bu katliama izin verilemez” diyerek konuyu meclis gündemine getirmişti.

Kani Beko ile konuştum. O da çok üzgün ama umudun kaybetmemiş. Beko, bu katliamın önlenebileceğini düşünüyor.



“Bahse konu alanda mermer ocağının açılması durumunda, bölgede büyük bir doğa katliamı yanında geri döndürülemez nitelikte çevre kirliliğinin ve olumsuz sağlık koşullarının oluşması kaçınılmazdır.  Nitekim proje gerçekleşirse ilgili bölgede var olan çok değerli çam ormanlarıyla birlikte bölgedeki arkeolojik varlık geri dönüşsüz olarak zarar görecek, içme suyu temin edilen alanlar kirlenmeye konu olacak, doğal yaşam alanları ve biyolojik çeşitlilik risk altına girecek, bölgede potansiyel olarak da büyük ölçekli ekolojik, ekonomik ve toplumsal kayba neden olacak.”

Köylüsüyle, belediyesiyle, milletvekiliyle; herkes Kartal Dağı’nı kurtarmaya çalışıyor.

Efeler Yolu, madenlere kurban verilir mi?


Bir süredir hem İzmir hem de bölge turizmine çok katkıda bulunacağı düşünülen Efeler Yolu Projesi çok konuşulmuş ve ilgi görmüştü. Doğrusu bu proje beni de çok heyecanlandırmıştı.

Efeler Yolu projesi kapsamında, bölge dağlarında yaşayan efelerin köylerini, yaylalarını, gizlendikleri yerleri ve eski köyleri de kapsayan bir yürüyüş rotası söz konusu.

İlk açıklamalarda bu çok heyecan verici projede 500 km’lik bir güzergahtan söz edilmişti. Projenin, Bornova Belkahve’den başlayıp, Bozdağ ve Aydın Dağları’nın çevresinden dönülerek Meryem Ana’da sonlandığını açıklanmıştı.

Fakat şimdi, köylüleri isyan ettiren mermer ocakları devreye girerse, Efeler Yolu projesinin de büyük zarar göreceği söyleniyor.