Aklımızla dalga geçen insanlara ve garip olaylar silsilesine tanıklık ediyoruz. Sedat Peker videoları ülke gündemini allak bullak ederken, tuhaf açıklamalar da birbirini izliyor. Bunları alt alta koyduğumuzda görüyor ve anlıyoruz ki; aslında herkes her şeyi biliyormuş ama bizden gizliyorlarmış. O zaman soralım: Madem biliyordunuz, niçin gereğini yapmadınız?

Diyorlar ki, “Sedat Peker organize suç örgütü lideri”, e madem öyle niçin gereğini yapmadınız?

İçişleri Bakanı sorulan soruya cevap vermek yerine “Peker ile Hrant Dink cinayetinin azmettiricisi Erhan Tuncel’i kim tanıştırdı ve emanet etti?” diyor.

Madem biliyorsunuz, neden gereğini yapmadınız?

Soylu, kendisine sorulan başka bir soruya yanıt vermek yerine, bu sefer şunu söyledi: “Peker tecavüz suçlusu ancak örtbas ediyorlar.”

Madem biliyorsunuz, neden gereğini yapmadınız?

Bakan Soylu, “Sedat Peker’e koruma verilmesini sağlayan emniyet mensubu Nurettin Demir FETÖ’cüdür. Şu an cezaevinde” dedi.

Madem bunu da biliyorsunuz, neden gereğini yapmadınız? Neden Sedat Peker’e koruma tahsis etmeye devam edildi?

Bakan, Sedat Peker ile ilgili olarak “ByLock konuşmaları elimizde. ByLock konuşmalarında onun için denilenleri biliyoruz” diyerek Peker’in FETÖ’cü olduğu ya da ilişkisi bulunduğu iddiasını dile getirdi.

Madem biliyorsunuz, neden gereğini yapmadınız?

İçişleri Bakanı, “Peker’in aracı FETÖ tarafından hibe edilmiştir. Bütün para işlerini eşi Özge Peker yapıyor.”

Madem biliyorsunuz, neden gereğini yapmadınız?

Soylu, “Bir siyasetçi Sedat Peker’den 10 bin dolar maaş alıyor” dedi.

Peki Sayın Bakan, madem uzun süredir bunu biliyorsunuz, neden gereğini yapmadınız?

Görünen o ki, kirli ilişkileri, karanlık yapıları herkes biliyormuş ama susuyormuş. Bizi hep yalan söyleyerek kandırıyorlarmış.

Ünlü yazar Mark Twain’in şu sözü aklıma geliyor.

“İnsanları kandırmak, kandırılmış olduklarına ikna etmekten çok daha kolaydır.”

Daha neler olacak?


Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İYİ Parti lideri Meral Akşener’e yönelik Rize’deki provokasyona dair sözleri şoke ediciydi.

Cumhurbaşkanı, “Bu daha bir. Daha neler olacak neler. Daha dur bakalım. Bunlar iyi günler” dedi.

Benim yakın tarihte duyduğum en çarpıcı ve bir o kadar da ürkütücü bir ifade bu. Çünkü herkes biliyor ki Cumhurbaşkanı Erdoğan “Gör bak daha neler olacak” derse, bundan yüzbinlerce hatta milyonlarca insan cesaret alabilir.

Bir de Erdoğan böyle dediğine göre gerçekten ben de merak ediyorum ve iki soru soruyorum:

1- “Bunlar daha iyi günler” ise Türkiye’de gerçekten daha kötü şeyler mi olacak?

2- Eğer bu cümleyi muhalif bir siyasetçi ya da AK Partili olmayan herhangi biri söyleseydi hakkında hangi suçlamayla ne davası açılırdı?

Soylu, SÖZCÜ’den özür diler mi?


Peker’in iddiaları ortalığı sarsarken, sadece SÖZCÜ Gazetesi ve SÖZCÜ TV ile bir iki gazete ve birkaç haber televizyonu olup biteni kamuoyuna aktardı. Diğerleri dünya medyasına bile konu olan bu haberleri görmezden geldi.



Fakat İçişleri Bakanı Soylu, olan biteni objektif olarak yansıtan SÖZCÜ ile diğer medya kuruluşlarına “sadece habercilik yaptıkları için” hakaret yağdırdı.

Ancak gün geldi ve kendisini anlatabilmek için özgür, bağımsız ve işi sadece habercilik olan gazetecilerin karşısına çıkmak istedi. Çünkü öbür medyanın hiçbir inandırıcılığı ve etkisinin olmadığını kendisi de biliyor.

Bu nedenle SÖZCÜ Yazarı İsmail Saymaz ve Tele1 Kanalı’nın Kurucu Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın da aralarında bulunduğu gazetecilerin karşısına çıkmayı özellikle istedi.

Bu durumda, ağır sözlerle itham ettiği SÖZCÜ, Birgün ve Cumhuriyet gazetelerinden özür dilemesini beklemek hakkımız değil mi?

Erdoğan neden asabi?


Bence bu kadar asabi olmasının iki nedeni var:

1-Birçok kamuoyu yoklamasında hem Ekrem İmamoğlu hem Mansur Yavaş hem de Meral Akşener cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın önünde görünüyor. Bu anketlerin sonuçları düzenli olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önüne geliyor.



2-Yıllar sonra ilk kez bir parti, AK Parti’nin karşısında alternatif bir sağ parti olarak konumlandı. Meral Akşener’e kızgınlığı, İYİ Parti’nin her geçen gün yükseliyor olması. Bu yükselişi de AKP ve MHP tabanından gelen oylarla sağlaması.

Bir mini dizi önerisi


Bu hafta sonu için size bir mini dizi önerim olacak. Bazılarınız için geç kalmış bir öneri olabilir, çünkü dizi 2019 yılı yapımı ve halen Netflix’te gösterimde. Orijinal adı “When They See Us.”



ABD’de yaşanmış gerçek bir olayı detaylarıyla anlatıyor. Dört bölümlük bu dizide, Central Park’ta koşu yapan bir kadına cinsel saldırıda bulunmakla suçlanan 5 siyahi gence verilen haksız hapis cezası konu ediliyor.

14-16 yaşlarındaki 5 siyahi genç, ırkçı polislerin acımasız taktiklerle aldıkları ifadeler ve yargının da buna eşlik etmesi sonucu yıllarını hapiste geçirir. Sonunda gerçek ortaya çıkar ama 5 siyahi çocuğun ve ailelerinin hayatları zindan olmuştur bir kere.

Hukuksuzluğun ve ırkçılığın anlatıldığı mini dizideki olay 1989 yılında meydana gelmiş. Hukukun nasıl işlemesi gerektiğine en somut örneklerden biri. Üstelik gencecik insanların hayatını kaydıran bu olay, kendisini “özgürlükler diyarı” diye adlandıran ülkede geçiyor.

Büyük Altay Büyük Mustafa


Herhalde Mustafa Denizli’yi anlatan en iyi sıfat “Büyük Mustafa” olsa gerek. Çünkü hem futbolcu olarak büyük, hem teknik adam olarak büyük, hem de insani özellikleriyle büyük bir karakter “Büyük Mustafa.”



Üç büyük takımı da şampiyon yaparak kariyerinde bir inanılmazı başarmıştı Mustafa Denizli. Son olarak efsanesi olduğu Altay’ı 18 yıl aradan sonra Süper Lig’e taşıyarak, belki de en anlamlı, en özel şampiyonluğunu kazandı.

Play-off öncesinde başarı dilemek için Mustafa Hoca’ya aradığımda, heyecanı telefondan bile anlaşılıyordu. “Büyük Mustafa” en büyük hayalinin Altay’ı tekrar Süper Lig’e çıkarmak olduğunu söylemişti ve bunu başardı da.

Şampiyonluk sonrası kendisini ve çok sevdiği Altay’ı en iyi yine kendisi anlattı: “Büyük Altay’dan, Büyük Mustafa olarak ayrılmıştım ve yine Büyük Mustafa olarak döndüm.”

Süper Lig’e hoş geldin Büyük Altay, gerçekten büyüksün Mustafa Hoca.