Ülkede öyle olaylar oluyor, o kadar garip şeylerle karşılaşıyoruz ve öyle kararlar hayata geçiriliyor ki; şaşırmamak mümkün değil. Bazen, “Herhalde birileri bizimle dalga geçiyor, aklımızla alay ediyor” diye düşünüyorum.

Galiba birileri bu tuhaflıkları yapıp sonra bir köşeden izleyerek kıs kıs gülüyor. Başka bir mantıklı açıklaması yok.

23 milyon, yasaktan muafken; ‘tam kapanma’dan söz ediyorsunuz.

“Şu tarihte, şu kadar milyon aşı gelecek; aşı sıkıntımız yok” diyorsunuz ama vatandaş aşılanamıyor.

Genelgelerle yasaklar silsilesi koyuyor, sonra bunun aslında yasak olmadığını anlatıyorsunuz.

Eve kapanan, işinden olan, iflas eden insanlara yardım yapmayıp sonra pandemi sürecini en başarılı yürüten ülke olduğumuzu ileri sürüyor, hatta kitap bastırıyorsunuz.

Cep telefonu ile görüntü çekmeyi yasaklayıp bunun basın özgürlüğünü kısıtlamadığına inanmamızı istiyorsunuz.

Basın özgürlüğünden dem vurup sadece iktidar propagandası yapan medyaya yayın izni veriyorsunuz.

Açıkladığınız verilerin gerçeği yansıtmadığı ortaya çıkınca, yeni veriler açıklayıp şeffaf olduğunuzu söylüyorsunuz, bir de buna inanmamızı bekliyorsunuz.



Herkese eşit muameleden söz edip başkanı sizden olmayan ziraat odasına ve dolayısıyla çiftçilerine traktör vermiyorsunuz.

İnsanlar annesini, babasını, kardeşini, evladını, sevdiklerini bir başına toprağa vermek zorunda kalırken, siz binlerce kişiyle kural tanımadan cenazelerde saf tutabiliyorsunuz.

İnsanlar ailece bir araya gelemezken, siz on binlerce kişiyle salonlarda kongreler düzenliyorsunuz.

Halkın oyuyla iktidara gelmenin demokrasinin en önemli düsturu olduğunu söyleyip sizin dışınızdaki seçilmişlere her türlü zorluğu dayatıyorsunuz.

Yasaları genelgelerle çiğneyip, bunun adına da ‘demokrasi’ diyorsunuz.

Dürüstlükten söz ediyorsunuz, kendi bakanlığı ile fahiş fiyattan ticaret yapan bakana gıkınız çıkmıyor.

Her türlü hakaret, yaftalama, tehdit ve aşağılama havada uçuşurken, siyasi nezaketten söz ediyorsunuz.

‘128 milyar dolar nerede?’ diye sorulan soruya verilen 128 farklı yanıta da aynı derecede inanmamızı bekliyorsunuz.

Özgürlükten söz edip en ufak eleştiri yapanı vatan haini, terörist ilan ediyorsunuz.

Bir yandan tuhaf soruşturmalar açıp diğer yandan adaletten söz ediyorsunuz.

Herkes güvenini kaybetmişken, siz hukuk devletinden söz ediyorsunuz

Soruyorum...

Siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz?

TEK ŞERİDE DÜŞEN KAPANMA


‘Tam kapanma’ olarak nitelendirilen uygulamadan 23 milyon kişi muaf. Yani dışarı çıkma hakları var. Dolayısıyla bunun ne kadar tam kapanma olduğu da tartışılır. Doğal olarak güvenlik görevlileri belirlenen noktalarda önlem alıyor ve kontrol noktaları oluşturuyor.

Fakat İstanbul’daki köprü girişlerinde yapılan şerit daraltması, herkesi canından bezdirdi. Köprü girişlerinde yol tek şeride indiriliyor ve kilometrelerce kuyruk oluşturuyor. Normal günde, çok daha hızlı geçilen yerlerden, saatlerce geçilemiyor.

Elbette kontrol yapılacak, kabul ama bu uygulamanın ne işe yaradığı da bir kez daha gözden geçirilsin.

İstanbul’daki trafik, özellikle köprü girişlerinde ‘tam açık’ günlerden bile beter hale geldi. İşe gitmesi zorunlu olanların yaşadığı işkenceyi bir de bu açıdan düşünün.

İKTİDAR MI DAHA KOMİK, ZAYTUNG MU?


Okuma-yazmayı öğrendiğim günden beri ülke gündemini de yakından takip etmeye çalışırım. Her gün gazeteleri, internet sitelerini takip etmek, benim için hem zevk hem de işimin bir parçası.

Fakat son günlerde gerçekten afallamaya başladım. Önüme gelen haberler, gündemi şakalarla ifade eden Zaytung haberi mi, değil mi anlayamıyorum önce.

İnanın hiç abartmıyorum. Örneğin Ekrem İmamoğlu’na açılan soruşturmayı gerçekten önce Zaytung haberi zannettim. Hayır, gerçekmiş. Zaytung bile “Bunu biz yazmadık” açıklaması yaptı.

Tam kapanmada ampul, tarak, pil gibi ürünleri üretmenin serbest, satın almamın yasak olduğunu ilan eden genelgeyi de Zaytung haberi zannettim ama değilmiş.

Zaytung editörleriyle iktidar arasında iki temel fark var. Biri şaka yapıyor, öbürü son derece ciddi. Biri ince zekasıyla güldürüyor, öbürü sinirden güldürüyor.

KOMÜNİST BAŞKAN NEDEN TRABZONSPORLU?


Bildiğiniz gibi SÖZCÜ TV’nin logo değişiklik onayı henüz çıkmayınca, biz de YouTube kanalımızdan yayınlarımıza başladık.

Geçen haftanın en çok ilgi çeken konuklarından biri de Tunceli’nin komünist Belediye Başkanı Mehmet Fatih Maçoğlu’ydu. Başkan Maçoğlu ile birçok konuyu konuştuk. Fakat beni en çok şaşırtan Maçoğlu’nun Trabzonspor taraftarı olduğunu öğrenmekti.

Oysa Doğu ve Güneydoğu’da daha çok GS taraftarı olduğunu biliyoruz. Başkan Maçoğlu’na Trabzonspor sevdasının nedenini sordum, O da anlatı:

“Bizim çocukluğumuzda TS birinci lige yeni çıkmış ve İstanbul takımlarına kafa tutuyordu. 3 yıl da üst üste şampiyon olunca dikkatimi çekmişti. Zaten çocuk yaşlarda da sosyalisttim ve ezilenden yanaydım. İstanbul takımlarına da kafa tutan bir Anadolu takımının yanında olmayı tercih ettim. O gün bugün Trabzonsporluyum.”

BİR SORU


Gaziantep’teki bir camide ‘itikaf’a (camilerde belirli bir süre ibadet etmek) girmek isteyen Furkan Vakfı üyelerini ‘sivil itaatsizlik’ yapıyorlar gerekçesiyle, gazlı müdahale yapıp gözaltına aldılar.

Bu eylem yasa dışı mıdır, değil midir bilemem. Söz konusu vakıf ve üyelerinin suçlu ya da suça meyilli olup olmadıklarını da bilemem. Benim sorum şu: Türkiye’de herhangi bir dönem, başka bir parti iktidarında, camide birilerine gazlı müdahale yapılmış olsa, AK Parti ve yöneticileri sizce neler yapar, neler söylerdi?

Başka sorum yok!

OTORİTE DÜŞKÜNÜ SİTE YÖNETİCİLERİ


Gördüğüm kadarıyla ülkede çoğu kişi, otoriterleşmeye, diktatör olmaya, başkalarına zulmetmeye çok meyilli. Bu tiplerin çoğu da güce tapanlardan oluşuyor. Kanunsuz da olsa herhangi bir otoritenin altında hizaya geçmeye ve iş birliği yapmaya da pek gönüllü hepsi.



‘Tam kapanma’ günleri için İçişleri Bakanlığı’nın yayınladığı genelge, birçok site yöneticisinin içindeki canavarı uyandırdı. Orhan Kemal’in muhteşem romanındaki ‘Bekçi Murtaza’yı da açığa çıkardı.

Arkadaşlarımdan duyuyorum; oturdukları sitenin yöneticileri, dışarı çıkana çemkiriyor, içeride yürüyüş yapanı ceza kesmekle tehdit ediyormuş. Neymiş, “Bakanlık genelgesi ile site yöneticilerine yetki verilmiş”miş. Zaten böyle bir yetki verilemez, bu hukuka aykırı. “E Türkiye’de hukuka aykırı genelgeler de yayınlanıyor” dediğinizi duyar gibiyim ama o genelgede site yöneticilerine verilmiş bir görev falan yok.

Durumdan vazife çıkaran işgüzarların uydurması. Genelgeyi zaten okumamış, okusa da anlamamış, anlamasa da bilene sormamış. Fakat ne gerek var zaten. Hemen despot bir tarzla insanlara hükmetmeye çalışıyor.

Ülkemizin tuhaf bir gerçeği, bazı site yöneticilerinin tavrıyla bir kez daha ortaya çıkıyor. Mazlumlar, zalim olmak için fırsat kolluyor.