Dün sabah 10 emekli amiralin saat 06.30’da evlerinden gözaltına alındıkları haberiyle uyandık.

Haklarındaki suçlama şu:

Devletin güvenliğine ve anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşma.

Emekli amiraller neden böyle bir basın açıklaması yayınladı?

İlkin açıklamanın yazılma sürecini aktarayım.

TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un Montrö ile ilgili yorumu ve ‘Cübbeli Amiral’ haberi sonrası 140 kadar kişinin bulunduğu ‘Emekli Amiraller’ adlı WhatsApp grubunda, gelişmelerin kınanması kararlaştırıldı. 126 büyükelçinin Montrö bildirisi amiralleri yüreklendirdi. Metin, WhatsApp’ta şekillendirildi ve grupta olmayan amirallerce de imzalandı. Cumartesi gecesi 23’ten itibaren yayınlandı.

MONTRÖ VE CÜBBELİ AMİRAL

“Yüce Türk Milleti” sözleriyle başlayan bu açıklamada, iki ana konuya işaret ediliyor.

İlki, Montrö Boğazlar Sözleşmesi.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum bile Montrö’ye dair görüşünü dillendirirken, amiraller ifade edemeyecek mi?

Bilakis konuşacaklar.

Hem denizci oldukları, hem de Montrö, ulusal güvenliği ilgilendirdiği için...

İkinci konu, Deniz İkmal Komutanı olan Tuğamiral Mehmet Sarı’nın tekkede sarık ve cübbeyle görüntülenmesi.

Bir cemaatin altı yıl önce darbe girişimine kalkıştığı ülkede, tarikat aidiyetini saklama gereği hissetmeyen subayın terfi basamaklarını tırmanması, yalnızca emekli amiralleri değil, devletin bütün mercilerini endişelendirmeliydi.

Amiraller kaygılarını belirtiyor ve uyarıda bulunuyor.

Hakları yok mu?

EMEKLİ TERÖRİSTE SERBEST

Kırmızı bültenle aranan ‘emekli terörist’ Osman Öcalan, yerel seçimler hakkında TRT’de konuk edilebilir.

Abdullah Öcalan, HDP’nin seçimde tarafsız kalması için mektup yazabilir.

Eski Cumhurbaşkanı Danışmanı olan emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, güvenlik şirketi kurup kontrgerilla eğitimi verebilir.

“Mehdi gelecek. Ortamı hazırlamalıyız” diyebilir.

İslam konfederasyonu kurup şeriat anayasası yazabilir.

Ne de olsa ak general.

Ona serbest.

Ayasofya Camisi İmamı Mehmet Boynukalın, anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilmesini ve laikliğin kaldırılmasını isteyebilir.

Bunlar ifade hürriyeti kabul ediliyor.

Amiraller basın açıklaması yazınca muhtıra oluyor.

Darbenin çağrışımı sayılıyor.

FETÖ’NÜN HEDEFİNDEYDİLER

Oysaki imzacı amirallerden 22’si Balyoz ile Kafes ve Ergenekon davalarında tutuklu olarak yargılandı. Hayatları, meslekleri ve gelecekleri çalındı.

Cem Gürdeniz, ‘Mavi Vatan’ın isim babasıydı.

Can Erenoğlu, 15 Temmuz’da Genelkurmay’ın önünde silahla çatıştı.

Darbeye niyetli olsalar, beylik silahlarından başka ‘elverişli vasıtları’ varken değil, ordulara hükmederken yaparlardı.

Tarihte, değil emekli olanlar, görevli amirallerin gerçekleştirdiği bir darbe bulunmuyor.

Denizaltıyla darbe mi yapılır?

Emekliler Taşkızak Tersanesi’nden tekneye doluşup yelkenleri fora mı edecek?

Sokağa çıksalar 65 yaş üstü oldukları için pandemi yasağına takılırlar.

Diyeceksiniz ki...

“Hiç mi kabahatleri yok.”

Var.

Olmaz mı!

İKİ KRİTİK HATA

Açıklamada, TSK’nın Atatürkçülükten sapmaması gerektiği vurgulanarak, şu satırlara yer veriliyor:

“Aksi halde Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir.”

Amiraller bu cümle ile 15 Temmuz’un kastedildiğini savunuyor.

O halde 15 Temmuz açıkça yazılmalıydı.

Öyle olmadığı için darbe süreçlerini akla getiriyor ve üstü kapalı bir tehdit çıkarsamasına neden oluyor.

İkinci hata: Açıklamanın saat 23’ten sonra yayınlanması.

Bir amiral şunları söyledi:

“Tamamen tesadüf. Bu şekilde yorumlanacağını düşünmedik.”

Başından onca kumpas geçmiş kurmay zekadaki amirallerin, o saate yayınlanan basın açıklamasından bu sonucun çıkarılacağını öngörmesi gerekirdi.

Sabahı bekleyebilirler...

Basın toplantısı düzenleyebilirlerdi.

27 NİSAN’DAN 3 NİSAN’A

Kanaatim o ki...

Bu darbe çağrısı değil, ifade hürriyeti kapsamında kalan bir basın açıklamasıdır. Hele hele, 27 Nisan 2007’deki muhtıraya “Basın açıklaması” demiş bir iktidarın, 104 emekli amiralin açıklamasına muhtıra muamelesi yapması izaha muhtaçtır.

Darbenin karşısında ilk biz dururuz


Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca gözaltına alınan eski Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Atilla Kezek, önceki gün sorularımı yanıtladı.

- Açıklamayı nasıl hazırladınız?

Amirallerin WhatsApp grubunda değilim. Gönderdiler, “Katılırım” dedim. Bir amiralin sarıkla görüntülerinin çıkması rahatsızlık yarattı. Montrö ile ilgili sözler olunca hassasiyetlerimizi ifade etmek istedik. Montrö, Karadeniz’de gemi sayısını, savaş gemilerinin süresini belirten anlaşmadır. Kanal İstanbul’dan dolayı Montrö ortadan kalkmaz ama bunu gündeme getirebilir. Romanya ve Bulgaristan, ABD’nin üssü haline geldi. Aklına insanın şu geliyor. “Bu amirallere haddini bildirin” mi dedi, Amerika?

- Açıklama neden gece yayınlandı?

Zamanlama yanlış. Milletin eline malzeme vermek oldu.

- Darbe çağrışımı suçlaması yapılıyor?

Darbe çağrışımı olur mu ya! Darbeye karşıyız. İktidarın sandıktan çıkıp gelmesini ve öyle gitmesini savunan kişileriz. Oradaki amiralleri öyle yaftalayıp FETÖ marifetiyle hapse attılar. Çoğu 15 Temmuz’da FETÖ’ye karşı ülkeyi savunmuş insanlar. Öyle bir şey olabilir mi! Ne darbesi! Bunun karşısında ilk biz dururuz! Asla! Bu ülke darbelerden çok çekti.

- FETÖ iddiası var.

Yüzde 90’ı FETÖ’nün hedefindeki adamlar. FETÖ ile ilgisi olan bir adam bulsunlar, asarım kendimi.