Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ellinci yaşını kutladığı yıl, yani 1970’te, İstanbul’da kolera salgını baş gösterdi. O tarihte Eyüp’e bağlı bir gecekondu mahallesi olan Sağmalcılar’dan 30 vatandaş 13 Ekim 1970’te kusma ve ishal şikayetiyle hastanelere koştu.

14 Ekim’de hasta sayısı 150’yi geçerken, bir kişi hayatını kaybetti.

Ertesi gün salgın Zeytinburnu’na yayıldı.

Sağlık Bakanı Vedat Ali Özkan, kolera iddiasını yalanlarken, “Türkiye’de artık kolera korkutucu değil. Huzurla ayrılıyorum” dedi ve Ankara’ya döndü.

Ertesi gün sonra hasta sayısı 500’e, ölü sayısı 14’e çıktı.

Salgın Düzce’ye sıçradı.

EL TOR

Milliyet, Ekim 1970’te ‘Para-Kolera yayıldı’ manşetiyle çıktı. Habere göre bu, koleranın hafif bir türüydü. ‘El Tor’ deniyordu.

Bugünlerde olduğu üzere aşı sıkıntısı yaşandı. Üç milyon doz aşı vuruldu. Muhalefet bir ay arayla iki doz yapılmasını istedi.

Serum tükendi.

İlaç ve limon karaborsaya düştü.

Hastanelerde yatak yetersizliği baş gösterdi. Yüzlerce hasta evinde tedavi görüyordu.

Bazıları cenazelerini kireçletmemek için kaçırdı.

Bir okul müdürü “Yüz numaralar kireçlensin diye emir veriyorlar. Su yok, nasıl temizlik yapacağız” diye dert yandı.

Salgın Anadolu Yakası’na, Samsun, İzmit, Çanakkale ve Edirne’ye sıçradı.

Manisa’da beş kişi öldü.

KOLERA, ALTI GÜN SONRA KABUL EDİLDİ

Sağlık Bakanı Özkan, salgının altıncı gününde hastalığın kolera olduğunu kabul etti.

Balıkesir Valisi, İstanbul’dan gelenleri beş gün karantinaya aldı.

Bursa Valisi, “Önemli işi olmayanlar İstanbul’a gitmesin. Giden geri gelmesin” dedi.

Vaşington Havaalanı’na inen beş Türk geri yollandı. Yunanistan, Bulgaristan ve Suriye kapısını kapattı. Fransa ve İran’a giden Türkler karantinaya alındı. Avrupa’ya tren seferleri durduruldu. İsviçre posta ilişkisini bile kesti.

Alman basını salgının geç açıklandığını iddia etti.

Asılsız ihbarlar başladı. Çeşitli illerde İstanbul ile bağlantısı olanlar gözaltına alındı.

Ankara’da Spor Toto kuponları dezenfekte edildi.

Salgın İzmit, Sakarya ve Tekirdağ’a sıçradı.

Sağmalcılar Belediye Başkanı, koleranın beldesinden çıktığı haberine çok üzülmüştü. “En iyi kanalizasyon sistemi Sağmalcılar’da. Aksi ispat edilsin istifa ederim” dedi.

Nihayet virüsün kaynağı ortaya çıktı.

Sağmalcılar ve Esenler’deki tarihi sarnıçlarda kolera bulunduğu, içme suyuna sızdığı açıklandı. Ayrıca çöplük olarak kullanılan Habibler Köyü’nden çıkan Kırk Çeşme adlı suyun bazı kanalizasyonlara, Esenler, Zeytinburnu ve Bakırköy’e su veren artezyen kuyularına karıştığı anlaşıldı.

“ALLAH’IN TAKDİRİ”

Başbakan Süleyman Demirel’i, 27 Ekim 1970’te Sağmalcılar ve Esenler’i ziyaret ettiği gün öfkeli bir kalabalık karşıladı. Demirel, “Yangın, sel, hastalık salgın gibi afetler Cenabı Allah’ın takdiridir” dedi. Bir vatandaş, “Ölenler hep fakir aileler” diye laf atınca Demirel, “Ölüm gelince fakire, zengine bakmaz” diye karşılık verdi.

Sözü, Esenler’in CHP’li Belediye Başkanı Nadir Bayır aldı.

Cicoz ve Cincin derelerinin kapatılmasını istedi.

“Vatandaşın hali perişan” dedi.

Demirel’i eleştirerek, şunları söyledi:

“Hükümetimizin gelmediği beldemizde tifo, tifüs, kolera gibi hastalıklar yerleşmiş ve diğer bulaşıcı hastalıklar sıraya girmiştir. Devlet yönetiminde sorumlu kişilerin tarafsız olmaları ve hizmetlerin politik mülahazalardan ziyade gerçek ihtiyaçlara göre yapılması gerektiği inancındayım.”

Demirel, “Esenler, belediye olalı ne kadar oldu?” diye sordu.

1969’da kurulmuştu.

Demirel, şöyle devam etti:

“Sen, bana yüz yıllık dertleri sayıyorsun. Sefalet edebiyatıyla bir şey yürümez. Senin durumunda binlerce köy var. Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de de lağımlar açıkta akıyor. Ankara’nın ortasında lağım geçiyor. Bunlar kapatılmış da bir tek Esenlerinki mi kapatılmamış?”

SAĞMALCILAR’DAN BAYRAMPAŞA’YA

İstanbul’un son salgını, 31 Ekim 1970 itibarıyla durdu. Toplamda 52 insan can verdi.

Salgının hatırasını silmek için Sağmalcılar’ın adı Bayrampaşa diye değiştirildi.

Belde 1990’da ilçe yapıldı.

Esenler ise 1993’te...

İlçeyi 2009 yılından beri AK Partili Tevfik Göksu yönetiyor.

PARTİZANLIK VİRÜSÜ

Kolera salgınında Demirel’i partizanlıkla suçlayan CHP’li Bayır’ın koltuğunda bugün Göksu var. Göksu, aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde AK Parti’nin Grup Başkanvekilliği’ni yürütüyor. Göksu ve partisi Covid-19 günlerinde CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’a hizmet ulaştırmasını engelliyor.

Örneğin, İBB’nin bağış kampanyası durduruldu.

Beyanda bulunana yardım verilmesi talebi geri çevrildi.

Son olarak 142 yeni Halk Ekmek büfesi açılması engellendi.

Halbuki Göksu’nun yönettiği Esenler’de halihazırda 17 Halk Ekmek büfesinde günde 50 bin ekmek ve 600 ton unlu mamül satılıyor.

Yoksullar ordusu giderek büyüyor.

Esenler’deki kolera salgınında devletin kayıtsızlığı da yarım yüzyıl sonra Covid-19’da CHP’li belediyenin engellenmesi de o bildik virüsten kaynaklanıyor: Partizanlık.

Fakat en azından, 1970’te bir beldenin muhalif belediye başkanı, Başbakan Demirel’i herkesin huzurunda yargılanma, terörist ilan edilme, yerine kayyum atanma ve müfettiş ordusunu ağırlama kaygısı olmadan eleştirebiliyordu.

Şimdi, ne mümkün!

İşte bu, koleradan da Covid-19’dan da tehlikeli bir virüs.

Aşısı bile henüz bulunamadı.