Erdoğan, 27 Mayıs 2013 günü, “3. Boğaz Köprüsü” diye bilinen Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün temelini atarken sözü Gezi Parkı’na getirdi.

Demesine göre...

Gezi Parkı’nda, 1940’ta yıkılmış, Osmanlı’dan kalma Topçu Kışlası’nı ihya edeceklerdi. İçerisine AVM ve rezidans konduracaklardı.

Erdoğan, ağaçların kesilmemesi için parkta oturma eylemi yapan bir avuç çevreciye seslenerek, “Ne yaparsanız yapın. Orası için karar verdik, yapacağız” dedi.

Önce dozerler, polisler ve zabıtalar geldi.

Sonra yüzbinler...

AK Parti ve koalisyon ortağı olan FETÖ’nün zorba saltanatına, çalınan sorulara, özel hayata müdahaleye ve doymak bilmez inşaat düzenine biriken öfke bir ağaç vesilesiyle patlayıverdi. Türkiye, tarihinin en kitlesel, en barışçıl ve en yakışıklı eylemini yaşadı.

Bir gece yarısı Kadıköy’den yola çıkan Fenerbahçeliler, Boğaz Köprüsü’nü yürüyerek geçip Taksim’e varırken; Beşiktaş’ın Çarşı tribünü sokakta sabahlıyordu.

1 Haziran’ı 2’ye bağlayan gece Dolmabahçe’de bir kepçeyi ele geçirdiler. Çarşı’nın kepçesi Başbakanlık Ofisi’ne kadar siyah-beyaz bayraklarla ilerledi.

Darbeden yargılanan tek taraftar grubu


Tribün liderleri Cem Yakışkan ve Numan Bülent Ergenç’in de aralarında olduğu Çarşı üyesi 35 kişiye Gezi Parkı eyleminden yaklaşık bir yıl sonra hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs, terör örgütü kurma ve yönetme başta olmak üzere yedi suçtan dava açıldı. İddiaya göre “otorite zaafı oluştuğu görünümü yaratmak için Başbakanlık Ofisi’ni işgale kalkışmışlardı.”

Kanıt?

Telefon görüşmeleriydi.

Çoğunlukla gece yarısı ve fena halde sarhoşken sarf edilmiş sözler, muhtıra bildirisi sayıldı.

Kimisi “Yemişim AVM’sini, Gezi Parkı’nı da ağacını da” diye konuşmuştu.

Kimisi “Çarşı geldi, ihtilal başladı” diye sevinmişti.

İçlerinden biri, arkadaşının telefondaki hükümeti düşürme ricasını kırmamış, “Tamam, hükümeti düşüreceğiz, merak etme, arkamda olduğunu biliyorum. Dostum sağ ol, bugün dinleniyorum akşama kadar. Akşam devam” demişti.

Al sana, kapı gibi itiraf!

Daha ne olsun?

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan Çarşı Davası, 2015’te bütün sanıkların beraatıyla sonuçlandı. Henüz yargı bu denli siyasallaşmamıştı. Kürsüde hala bir darbenin ancak subaylar tarafından yapılabileceğini bilen yargıçlar vardı.

Karardan alıntılıyorum:

“Aralarında takım taraftarlığından ve sosyal paylaşımlardan kaynaklı dostluk ilişkisi dışında hiyerarşik yapı, görev dağılımı, silah ve gizlilik esasları bulunmadığı; Gezi protestolarını düzenleyen yapıda olmadıkları, anayasal bir hak olan ve ifade özgürlüğü içinde kalan anlamda protestolara katıldıkları...”

Karara göre bu protestolar farklı kişi veya grupların provokasyonu, polisin orantısız güç kullanımı sonucunda suça dönüşmüşse de kanıt sunulmamıştı.

Dinlemelerin bir kısmı usulüne uygun elde edilmemişti ve yasak delildi.

Bir kısmı delil bile değildi.

Sokak muhalefetini suç ilan etmek


15 Temmuz’dan sonra yargı hızla siyasallaşarak Beştepe’nin hukuk bürosuna dönüştü. Işıkevlerinde yetişenlerden boşalan kürsülere, AK Partili avukatlar ve iktidarın eteğine yapışmış diğer tarikatların müritleri doluştu.

FETÖ cezaevinde, ruhu iktidardaydı.

İş adamı Osman Kavala’yı içeride tutmak adına FETÖ’cü firari savcı Muammer Akkaş tarafından açılan Gezi Parkı soruşturması davaya dönüştürüldü. Bu dava beraatla bitse de Kavala, komplo teorilerinden bozma bir 15 Temmuz Davası’ndan tutuklandı.

Ardından dokuz sanıklı Gezi Parkı Davası bozuldu ve Kavala’nın yargılandığı İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki Davayla birleştirildi.

Aralarında Can Dündar ve Mehmet Ali Alabora’nın olduğu yedi sanıklı üçüncü dosya da çuvala atıldı.

Kambersiz düğün olmayacağı için...

Çarşı Davası, 18 Mart 2021’de Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde bozuldu. Daire, telefon dinlemelerini esas alarak, Kavala ile birleştirilmesine hükmetti.

Kim bilir...

Belki gelecekte başka sanıklar da dahil edilecek.

Böylelikle, Gezi Parkı gösterileri üzerinden aslında bir suç değil, gücünü anayasadan alan yürüyüş ve gösteri hakkı, düşünce ve ifade hürriyeti yargılanacak.

Dün Gezi’de, bugün İkizdere’de çevrenin talan edilmesine...

Dün Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde, bugün Kanal İstanbul’da halkın servetinin betona gömülmesine...

Dün 1 Mayıs’ta, bugün 19 Mayıs’ta sokağa çıkma yasağına...

Dün, bugün ve yarın içki yasaklarına, özel hayata müdahaleye ve iktidara sokaklarda karşı çıkmak suç ilan edilecek.

Gezi Parkı’nın hayaleti etrafında bir örgüt kurulacak.

İhtimaldir ki…

Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nden şu slogan duyulacak:

“Çarşı, darbeye de karşı.”