Türkiye Büyük Millet Meclisi, 2 Mart 1994’de olağanüstü gündemle toplandı. O gün Demokrasi Partisi’nden (DEP) altı milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırıldı.

Onlardan biri, Şırnak Milletvekili Orhan Doğan’dı.

Doğan ve arkadaşları karardan sonra TBMM’nin bahçesine çıktı.

Yürürken çevrelerini gazeteciler sardı.

Doğan, avukattı.

“Karara itiraz hakkımı kullanacağım. Anayasa Mahkemesi usulen incelemek zorunda. Gözaltına alınacağımı sanmıyorum” diye konuştu.

Yanıldığını dakikalar sonra gördü.

Doğan, bu konuşmanın ardından DEP Mardin Milletvekili Ahmet Türk’ün aracına binip TBMM’den ayrılmak istedi. Ancak araç, TBMM’nin Atatürk Bulvarı kapısında durduruldu. Polisler Doğan’a ‘bir konu’ için Emniyet’e gelmesi gerektiğini bildirdi. Doğan itiraz etti. Polisler, “Zor kullanmak durumunda bırakmayın” dedi.

Doğan, polis tarafından ensesine bastırılırak, aracına bindirildi.

Aynı anlarda DEP Diyarbakır Milletvekili Hatip Dicle, TBMM’nin bir diğer kapısında gözaltına alındı.

Sırrı Sakık ve Mahmut Alınak ise yaka paça götürülmemek için gece TBMM’de sabahladı. Ne var ki ertesi gün aileleriyle vedalaşarak teslim oldular.

Ardından Leyla Zana, Ahmet Türk, Selim Sadak...

HEP Davası sonunda Zana, Dicle, Doğan ve Sadak’a yasadışı örgüt üyeliği suçundan 15’er yıl hapis cezası verildi.

Dört milletvekili 2004 yılına kadar tutuklu kaldı.

Ensedeki el bir daha asla unutulmadı.

ENSEDEKİ ELİN yıldönümünde

Orhan Doğan ve beş milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırıldığı günün 27. yıl dönümünde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ısrarı üzerine HDP hakkında inceleme başlatıldı.

Diğer taraftan, HDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması da gündemde...

TBMM’ye ulaşan
1336 fezlekeden 955’i HDP’lilere ait.

Dokuzu için yöneltilen ortak suçlama şu: HDP’nin tweet hesabından halka sokaklara çıkma çağrısı yaparak, 6-8 Ekim 2014’teki Kobani eyleminin talimatını vermek.

O tarihte HDP’nin Merkez Yürütme Kurulu’nda bulunan ve bugün TBMM’de olan dokuz milletvekili şüpheliler arasında yer alıyor.

Biri de Garo Paylan...

Diyarbakır Milletvekili Paylan hakkında başkaca suçlamalardan ötürü 13 fezleke var.

O tarihte, Parti Meclisi’nde bulunan HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan’ın sözlerine tepki göstermeyerek örgüt propagandası yapmakla veya Selahattin Demirtaş’tan “Sevgili Selahattin” diye söz ederek, suçu ve suçluyu övmekle suçlanıyor.

İşadamı Osman Kavala’nın bırakılmasını istemek...

Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Melih Bulu’yu eleştirmek...

Gezi Parkı eylemlerine destek vermek...

Ölüm orucundaki iki avukat için harekete geçilmesini dilemek de cabası...

HEP’den HDP’ye sekiz parti

1990’da kurulan HEP’ten 2021’de hakkında inceleme başlatılan HDP’ye varıncaya dek aynı çizgide sekiz parti açıldı ve kapatıldı. Hiçbir kapatma kararı bu partileri küçültmedi. Aksine içlerinden daha radikal bir kuşak doğdu. HEP kurulduğunda sendikacılar ve sosyalistler ile Kürt milletvekillerinin ittifakıyken, ardılı olan partiler Kürt milliyetçiliğine yöneldi. Girdikleri her seçimde oyları arttı, çıkardıkları milletvekili ve kazandıkları belediye sayısı yükseldi.

HADEP, 1995’te girdiği ilk seçimde 1.1 milyon oy almış ve barajın altında kalmıştı.

HDP, bugün Türkiye’nin üçüncü partisi...

HADEP, 1999’da 38 belediye başkanlığı kazanmıştı.

HDP, 2019’da 58’e yükseltti.

terör oy kaybettirdi

Bu çizgideki partiler, yalnızca PKK’nın teröre başvurması ve seçmenlerde güvenliğe dair kaygıları arttırması halinde oy kaybediyor. Kürt seçmen HDP’den terörü sahiplenmesini ve arkalamasını istemiyor.

HDP’liler seçmenlerinin bu tutumundan cesaret alarak, PKK’yı açıkça kınayabilmeli ve örgütün silahlarını şartsız gömmesi için rol almalı.

Diğer taraftan...

HDP ve yedeği olan Demokratik Bölgeler Partisi’ni kapatmak, bu sosyolojiyi ortadan kaldırmayacak. Dahası partisi kapatılmış, milletvekillerine dokunulmuş, belediyelerine kayyum atanmış sosyoloji, yüzünü Ankara’dan dağa çevirebilir.

Devlet aklı bu sosyolojiyi siyasi alanda tutmalıdır.

O bakımdan, Demirtaş’ın Medyascope TV’de yayınlanan mektubundaki şu satırları önem taşıyor:

“Barış ve birlikte yaşam dışında seçeneğimiz yoktur. Sorunlarımızı siyasetle, konuşarak çözmek zorundayız. Artık bu çatışmalar, bitmelidir.

Bunu da hiçbir dış baskı olmadan kendimiz başarmalıyız.”

Ne mi yapmalıyız?

Mesela Selahattin Demirtaş’ı tutuksuz yargılayarak...

Paylan hakkında “Sevgili Demirtaş” deme suçundan düzenlenen fezlekeyi çöpe atarak başlayabiliriz.

Yoksa ensedeki el yine kazanacak.

Bizler kaybedeceğiz.