Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açıkladı: Nihayet Ay’a gidiyoruz.

2023’te milli ve özgün bir hibrit roketle yola çıkacağız.

Uydu üreteceğiz.

Uzay limanı işleteceğiz.

Galakside ekosistem ve Uzay Teknoloji Geliştirme Bölgesi kuracağız.

Bir Türkü Ay’a göndereceğiz.

Erdoğan’ın bu müjdeleri ilan ettiği saatlerde, öyle Ay’da-uzayda filan değil, Çorlu’da evrenin en ağır adaletsizliklerinden biri yaşandı.

Uzay meteorolojisine yatırım yapacağını iddia eden iktidar, TCDD’ye bir meteorolog bile almadığı, makinistler TV’lerde hava durumuna bakarak yola çıktıkları ve rayları kontrol edecek yol bekçisi artık kalmadığı için...

Çorlu’da, 8 Temmuz 2018’de meydana gelen tren kazasında 7’si çocuk, 25 vatandaş can vermişti. Bu faciada dokuz yaşındaki Oğuz Arda’sını kaybeden Mısra Öz’e, mahkemeyi suçladığı gerekçesiyle 8 bin 840 TL para cezası verildi.

Bu karar merhametsiz bir göktaşının masmavi küremize apansız vurması gibi sanki.

Bin bir umutla uzaya fırlatılan roketin uğursuzca infilakı gibi...

Aynı şekilde, Çorlu Davası’nı adım adım takip eden gazeteci Mustafa Hoş’a soruşturmanın eksik yürütüldüğünü iddia ettiği için 40 bin TL para cezası kesildi.

Ay’a gidiyorduk değil mi?

Samanyolu’ndaki ilk cezaevini biz açmayalım bari.

2011’den beri yol bekçisi yok


Bizi Ay’a gitmekle avutanlar bir kara treni Uzunköprü’den Halkalı’ya kadar sağ salim getiremedi.

Yalnızca kara treni mi?

Adaleti de...

Bakın, iki ay önce ne oldu?

Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi, bilirkişi raporunda, yargılanan dört memur ve işçinin değil, yönetimin sorumlu olduğu belirtilince suç duyurusunda bulundu.

Savcılık TCDD’ye 10 soru yöneltti.

TCDD’den 14 Aralık 2020’de gönderilen yanıta göre kazanın meydana geldiği 143. Yol Bakım Şefliği’nde yol bekçisi yoktu. Yeni rayları gezerek inceleyen kimse kalmamıştı. Ayda bir lokomotifle, iki haftada bir yol bakım onarım makinesiyle turne yapılıyordu. Yılda iki kere de yürüyerek...

Bu hatta en son yaya kontrolü 1 Haziran 2011’de yapıldı.

TCDD’ye göre yol bekçisi olsa da kaza yaşanırdı.

Yazıda şöyle deniyor:

“Yol bekçisinin kazayı önleyici nitelikte işlem yapması teknik olarak mümkün değil.”

TCDD, sorumlu diye sekiz kişinin adını verdi:

Biri müdür yardımcısı, üç mühendis, iki şef, bir alt düzey müdür, iki memur.

Dördü zaten yargılanıyor.

Demem o ki...

Varamayan ve devrilen yalnızca kara tren değildi.

Geri geri giden tren iki can aldı


TCDD’nin 23012 numaralı yük treni 10 Ekim 2020’de Çankırı’dan Kırıkkale’ye doğru yola çıktı.

Saat 06.24 sularıydı.

Yük treni ile Yozgat’tan hareket eden 53507 numaralı bir diğer tren, Kalecik’te çarpıştı. Makinist Hanifi Adem Yüksel ve Ömer Baltat hayatını kaybetti.

Bu kaza nasıl mı meydana geldi?

Çankırı’dan hareket eden tren istasyonda ‘Plaktorna’ adlı, lokomotifin yönünü çevirmeye yarayan alet olmadığı için geri geri yola çıktı. Normalde trenin lokomotifi önde, vagonları arkada olacak şekilde gitmesi gerekirken, zorunluluktan ötürü tam tersi bir seyir başladı.

Geçmişte, seyrettikleri yönde hangi trenlerin olacağı istasyonlardaki hareket memurları tarafından bildirilirdi.

Ancak Plaktorna gibi hareket memuru da bulunmuyordu.

Ayrıca trende ERTMS/ETCS sistemi yoktu.

Bu sistem, kontrol merkezi tarafından gönderilen hat bilgilerini makiniste iletiyordu. Makinistin sinyallere uymaması halinde tren yavaşlatılıyor ya da acil frenle durduruluyordu. Otomatik fren de makinistlerce devreden çıkarılmıştı.

Sabaha karşı iki makinist uykuya dalınca trenler çarpıştı.

Yozgat treninin makinistleri can verirken, geri geri giden trendekiler sağ kurtuldu.

Yaralanan makinist Mehmet Karaağaç anlatıyor:

“Kalecik’e giderken rahatsızlanıp kendimden geçtim. Trenin hızını görmek amacıyla geriye bakmamız gerekirdi. Kaza yerinde vardığımızda bayıldım.”

Makinist Murat Özyılmaz ise rahatsızlanan arkadaşıyla ilgilenirken kazanın meydana geldiğini ileri sürdü.

Şöyle dedi:

“Makine düz gitmiş olsaydı bu kaza olmazdı. Geri geri gittiğimiz için Kalecik istasyonunu geçtik.”

Kazadan ötürü iki makinist sorumlu tutuluyor.

Yerli ve özgün hibrit roket tasarlarken, bir kara trenin yönünü çevirecek aleti bulmayanlar değil...

Uzaya liman kurmayı düşünürken, lokomotife alarm takamayanlar değil...

Ay’a adam göndermeyi açıklarken, bir hareket memurunu istihdam etmeyenler değil...

Kuşluk vakti geri geri giderken uykuya dalanlar suçlanıyor.

Hayaller uzay, gerçekler Çorlu ve Kalecik!