İki Türkiye var.

Biri turistlerin Türkiye’si...

Öteki vatandaşların.

Türkiye, turiste cennet köşesi, vatandaşa Kerbela.

Otelleri ve seyahat acentesi bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, dedi ki:

“Kısıtlamalar turistleri kapsamıyor. Onlar istedikleri gibi sokaklarda dolaşabiliyor, otellerinden çıkabiliyor. Turist olmak avantajlı oluyor Türkiye’de.”

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu durur mu, o da ekledi:

“Turistin görebileceği herkesi aşılayacağız.”

Reklamını bile çektiler.

Bu reklamda, “Eğlenin. Ben aşılıyım” yazılı maske takan çalışanlar turistlere hizmet veriyor.

Neredeyse çalışanların boynuna “Korona değilim” diye levha asacak, kulaklarına küpe takacaklar.

Turistlere Antalya’da denize girmek, Bodrum’da güneşlenmek, İzmir Kordon’unda el ele yürümek, Salda Gölü’nde ayağını suya sokmak ve Marmara’da balık tutmak serbest.

Yazlığının önündeki koyda serinlenen vatandaşa para cezası yazılıyor. Bir tek yırtık dona haciz memuru gönderemedikleri kaldı.

Düşünün:

Sahilde bir otelin bitişiğinde eviniz var. Kumsalın kenarındasınız üstelik. Turistin girdiği suya siz ancak tülün ardından bakabilirsiniz.

Ya da şöyle düşünün:

Oteldesiniz.

Yan odadaki yabancı turistin şehirde gezme hakkı var, sizin yok.

Sanırsınız Türkiye, bir turizm sömürgesi.

Biz de şezlong efendilerinin ‘her şey dahil’ hizmetkarı.

★★★

İki Türkiye var.

Biri AK Partililerin Türkiye’si...

Öteki muhaliflerin.

Türkiye, yandaşa oksijen tüpü, muhalife elektronik kelepçe.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, lebalep parti kongreleri yaptı. 30 Ağustos Zafer Bayramı sözde salgından ötürü yasaklanırken; bir gün sonra Erdoğan, Giresun’da miting düzenledi, vatandaşa çay paketi attı.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, her akşam maske-mesafe-temizlik sözlerini beynimize mıh gibi çakan kendisi değilmiş gibi eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın cenazesinde saf tuttu.Vatandaş, koronadan kaybettiği akrabasını kaldıracak cemaat bulamazken, partinin merhumları protokolle uğurlanıyor.

İktidardan yanaysan, koyduğun kuralı ve getirdiğin yasağı ihlal edebilirsin.

Muhalifsen üye olduğun baronun kongresi yasak.

1 Mayıs’ı kutlamak yasak.

İstanbul Sözleşmesi’ne destek için açıklama yapmak yasak.

“128 milyar dolar nerede?” yazılı pankartı asmak yasak.

TEKEL büfesinden 35’lik rakı almak yasak.

Bayram namazı serbest fakat...

Namazdan sonra ailece bayram kutlamak yasak.

★★★

İki Türkiye var.

Biri milyonerlerin Türkiye’si...

Öteki yoksul milyonların.

Türkiye, milyonerler için fırsatlar ülkesi, yoksul milyonlar için erzak paketi.

Geçilmeyen köprüler ve uçulmayan havalimanlarının yandaş müteahhitleri servetine servet katıyor. Hazine’den milyarlarca TL
her ay garanti ödemelerine akıyor.

Köprüden geçince bir veriyorsun, geçmeyince iki.

Havalimanından uçunca üç veriyorsun, uçmayınca dört.

Karadeniz’in tüm kıyıları, akarsuları, dağ başları ve yaylaları iktidarın beşli müteahhit çetesine zimmetlendi. Tüm tabiat örtüsünü soyabilir, milletin “a...” koyabilirler.

Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, kendi şirketinde ürettiği dezenfektanı, piyasadan daha pahalıya kendi bakanlığına satıyor.

Bir bürokrat üç maaş birden cebe indiriyor.

Milletvekili danışmanları pudra şekerini çek Allah çekiyor.

Eski Adalet Bakanı ve milletvekili oğlu sözde “Mafya çökmesin” diye marinayı yönetiyor.

Lüks makam arabaları Halk Ekmek büfesi önündeki kuyrukların yanından korna çala çala, patates dağıtımı izdihamında ezilenlerin önünden çakarları yaka söndüre gidiyor.

Artık fırınlar ve bakkallarda iki tür ekmek var:

Biri sabahın taze ekmeği...

Öteki akşama kalan ucuz bayat ekmek.

Geçen yıl tavuk çiftliğine yem diye verilen bayat ekmek, şimdi yoksulların sofrasında katık oluyor.

Manavlarda iki reyon var:

Birinde halden o sabah getirilmiş diri domatesler, taze yeşil soğan ve marullar var.

Ötekinde ezilmiş, pörsümüş, soyulmuş ve çürümüş sebzeler.

İkincisinin müşterisi her geçen gün artıyor.

TEKEL büfelerinde iki dolap var:

Birine aydan aya alınabilen saf rakılar, yıllanmış şaraplar ve pahalı viskiler konuyor.

Ötekine dezenfektandan damıtılmış sahte rakılar ve çakma viskiler.

İlkinde hayatı tadıyorsun...

Diğerinde ölümü.

Bakkalda iki ayrı sigara sergileniyor artık.

İlki mis kokulu İzmir tütününden üretilmiş Amerikan sigaraları...

İkincisi makaron.

Merdiven altlarında kaçak tütün sigara kağıdına sarılıp 20’lik taneler halinde poşetlere doldurularak, dörtte bir fiyatına satılıyor.

Artık ayçiçek yağı bardakla...

Karpuz dilimle...

Kara zeytin taneyle...

★★★

İki Türkiye var.

Biri mafyanın Türkiye’si...

Öteki kimsesizlerin.

Türkiye, haram lokma çiğneyenler için saltanat kayığı, helal süt emmişler için batık bir tekne.

Cankurtaran bekliyoruz.