Fransa’nın başkenti Paris, 2015 yılında 13 Kasım’ı 14’e bağlayan gece en kanlı terörist saldırılardan birine hedef oldu.

Günlerden cuma olduğu için bütün Parisliler sokaklardaydı.

IŞİD, ilk önce Küçük Kamboçya Restoranı’nı vurdu.

Ardından Le Carillon Barı’nı taradı.

Bataclan Tiyatrosu, ünlü Rock grubu Eagles Of Death Metal’in sahnede olduğu sırada basıldı.

Fransa Stadyumu’ndan patlama sesi geldi.

Statta Fransa-Almanya milli maçı oynanırken, dışarıda canlı bomba patladı.

Son olarak, La Casa Nostra adlı İtalyan restoranının konuklarına ve Rue De Charonne Sokağı sakinlerine kurşun yağdırıldı.

En az 132 insan öldü.

Fransa o lanet olası geceyi bir daha hiç unutmamak, sürekli hatırlamak ve hatırlatmak için ‘13 Kasım / Paris Saldırıları’ adlı bir belgesel çekti.

Filmde kimler yok ki...

Fransa Stadyumu’nda milli maçı izlerken saldırıya yakalanan, devrin Cumhurbaşkanı François Hollande’dan İçişleri Bakanı’na, Paris Belediye Başkanı’ndan polis ve itfaiyecilere, mekan sahiplerinden tesadüf eseri hayatta kalanlar ve kurban yakınlarına varıncaya kadar onlarca tanık konuşuyor.

13 Kasım’ı Netflix’te izledikten sonra, aklıma IŞİD’in Türkiye’de gerçekleştirdiği terör eylemleri geldi. Birkaç mağdur yakını ve sosyalist grubun amatör çalışmalarını saymazsak, IŞİD’in topraklarımızı kala buladığı hiçbir saldırının belgeseli çekilmedi.

Oysa bu insanlık suçlarından her biri film yapılmayı hak ediyordu.

Örneğin, Reina saldırısı...

Tacikistan’dan Kayaşehir’e


Tacikistan’da 1993 yılında doğan Abdulkadir Masharipov, ülkesinde cihatçı eğilimleri nedeniyle takibe alınınca Rusya’ya kaçtı. Moskova’da, IŞİD üyeliği iddiasıyla soruşturulan Özbek Zarina Nurulleyeva ile evlendi.

Çift yasadışı şekilde Pakistan’a giderek, Özbekistan İslami Hareketi ve İslami Cihad İttifakı adlı örgütlerde askeri eğitim aldı. Pakistan Ordusu’na karşı savaşan Masharipov, 2014’te IŞİD’e katıldı.

İki yıl sonra İran’dan Türkiye’ye geldiler.

Masharipov ve eşi, kucaklarındaki oğlu Muhammet ile 15 Aralık 2016’da İstanbul’a ulaştı. IŞİD tarafından Kayaşehir’de bir örgüt evine yerleştirildiler.

Masharipov’un kod adı, Ebu Muhammed el Horasani’ydi.

Telegram’dan bağlantı kurduğu IŞİD emiri Ebu Şuheda, yılbaşında eylem yapmasını istedi.

İlk hedef, Taksim


26 Aralık günü IŞİD’in Türkiye eylemlerini organize eden ‘Ebu Cihad’ kod adlı Yasser Mohammed Salem Radown aradı ve bir gün sonrası için randevu verdi.

Masharipov, 27 Aralık’ta Kayaşehir’de otobüs durağında, Rusça konuşan Kafkasyalı bir IŞİD’çi ile buluştu. Talimat şöyleydi: Yılbaşında Taksim Meydanı’nda kalaşnikofla vatandaşlara ateş edip ardından el bombası atacaktı.

Masharipov’a bir ses kaydı verildi.

Kayıtta şöyle sesleniliyordu:

“Allah diyor ki, bu Türkiye’yi öldürün, dağıtın, gecesini gündüz yapın.”

IŞİD’in tetikçisi, 27 Aralık’ta eşi ve çocuğuyla video çekti. Bu görüntülerde, kucağına aldığı oğluna, büyüdüğünde canlı bomba olmasını öğütledi.

28 Aralık’ta, örgütün parayla bir rezidans tuttu.

29 Aralık’ta, yalnızca gözleri açık şekilde maske takmış bir IŞİD’çi kalaşnikof tüfek, mermi, el bombası, ‘flashbang’ adlı ses ve ısı yayıcı patlayıcı getirdi.

İkinci adres, Cumhuriyet Gazetesi


Masharipov, 31 Aralık’ta keşif için Taksim Meydanı’na çıktı. Polis çemberinden ötürü meydana varmak imkansız olduğu için bu hedefinden vazgeçti.

Diğer hedef, Şişli’deki Cumhuriyet gazetesiydi. Fransız Charlie Hebdo dergisi ile dayanışma için aynı karikatürleri basan Cumhuriyet, IŞİD’in öfkesini çekmişti.

Ancak Cumhuriyet’e çıkan bütün yollar kapalıydı.

Üçüncü hedef olarak, Reina seçildi.

Ortaköy’de, İstanbul Boğazı’ndaki ünlü eğlence merkezi...

Saat 01.15


Masharipov, keşif için bir taksiye binerek Reina’nın önünden birkaç kez geçti. Kapıda polis görmeyince eyleme karar verdi. Zeytinburnu’ndan silah çantasını aldı.

Reina önünde taksiden indiğinde saat 01.15’ti.

Önce iki güvenlik görevlisini katletti.

Saat 01.18’de içeriye girdi.

İçeride eğlenenleri taradı:

28’i yabancı 39 insan öldü, 79 kişi yaralandı.

Saat 01.21’de, kendisine yaralı süsü vererek ve yerde sürünerek, dışarıya çıktı. Polis, yaralılardan biri sandığı için gitmesine izin verdi.

Ertesi gün IŞİD, yaptığı açıklamada, “Bugün Türkiye, eylemlerimizin çerçevesine ve cihadımızın kapsamına girmiştir. Allahtan yardım dileyin ve oraya saldırın” diye bildiri yayınladı.

Yatakta yakalandı


MİT ve Emniyet, sokak sokak Masharipov’u arıyordu. Esenyurt’ta yerleştirildiği evde, Suriye’ye geçmek üzere İstanbul’a gelmiş olan Fransız Tene Traire ile dini nikah kıydı. Masharipov, yatağında yakalandığı bu evde 16 Ocak’a kadar saklandı.

Özbek eşi Kayaşehir’de ele geçirildi. Örgüt tarafından kaçırılan oğlu ise bulunamadı.

İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen bu yargılama 20 Eylül 2020’de karara bağlandı. Masharipov’a 39’u öldürme suçundan olmak üzere 40 kez ağırlaştırılmış müebbet, 79 kişiye karşı öldürmeye teşebbüs ve ruhsatsız silah taşımaktan 1368 yıl ceza verildi. Masharipov’un eşinin de aralarında olduğu 48 sanık da ceza yedi.

14 saldırı, 304 kurban


Reina, IŞİD’in Türkiye’deki bilinen son kitlesel katliamıydı.

Örgüt, 2014 yılından Temmuz 2017’ye kadar Türkiye’de 10 canlı bomba saldırısı, bir bombalı ve üç silahlı saldırı gerçekleştirdi.

Saldırılarda 10’u polis ve biri asker olmak üzere 304 kişi can verdi, 1338 kişi yaralandı.

Acıdır ki, uğradığımız hiçbir saldırı belgesele dönüşmedi.

Biri hakkında bile film çekilmedi.

İsveç Televizyonu için çekilen ve bu ülkedeki Müslümanlar'ın IŞİD’e katılımını konu alan ‘Kalifat’ adlı ünlü dizide sahnelerden birinin Gaziantep’te çekildiğinden, başrolünü Gizem Erdoğan ve Amed Bozan adlı iki Türk vatandaşının paylaştığından haberiniz var mıydı?

Şayet yoksa, İsveç’te ödül alan Kalifat’ı Netflix’te seyredebilirsiniz.

Görünen o ki ne Türk sineması, kendi Kalifatı’nı çekecek...

Ne de Türk gazeteciliği, kendi 13 Kasım’ını...

Sebebi belli.

IŞİD’in gerçekleştirdiği terör eylemlerini ele almak için, siyasi iktidarın hatalı dış politikası ve sınır güvenliğindeki zafiyetini işlemek gerektiğinden, hiçbir yapımcı ve sanatçı böyle bir filme yeltenmiyor. Gazeteciler casus ya da ajan diye suçlanma korkusundan ötürü belgesel çekmeyi düşünmüyor.

Netflix’te, boşuna aramayın; kurbanı olduğunuz katliamları bulamayacaksınız.

Kim bilir, belki Fransızlar, belki İsveçliler çeker, biz de o gün izleriz.