İlkay Adalı, o gün bir ziyaret için İstanbul’daydı ve gece 23.14’te eşi Kutlu Bey’i aradı.

Gazeteci Kutlu Adalı’nın sesinden, tedirgin olduğu belliydi.

Kutlu Adalı, “Onlar beni tehdit ettiler” dedi.

Telefon kapandıktan yaklaşık 20 dakika sonra Adalı’nın evinin önündeki Ardıç Sokağı’ndan kurşun sesleri geldi.

Adalı, başından vurularak öldürülmüştü.

Katilleri “Ölmeyi hak ettin” diye bağırmışlardı.

AZİZ BARNABAS BASKINI

Adalı, KKTC’nin Uğur Mumcu’suydu.

1944 yılında Lefkoşa’da doğdu.

Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın özel sekreteriydi.

Sol görüşlüydü.

Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti düşüncesini savunuyordu.

Yenidüzen gazetesinde etkili yazılar yazıyordu.

Onlardan biri, Gazimagusa’daki Aziz Barnabas Manastırı baskını hakkındaydı.

Manastır 14 Mart 1996’da maskeli ve silahlı bir grup tarafından basıldı. Üç bekçiyi alıkoyan saldırganlar Aziz Barnabas’ın mezarını kazdı.

Adalı, üç gün sonra halk arasındaki rivayeti yazdı.

Rivayete göre bir binbaşı, 1974 yılında Kıbrıs harekatından önce Rumlardan ganimet olarak aldığı mücevherleri Aziz Barnabas’a gömmüştü. 21 yıl sonra mücevherleri almak için anlaştığı grup manastırı basmıştı. Saldırganlar gece Türkiye’ye kaçmıştı.

Adalı’ya ve Yenidüzen’e tehditler geldi.

Adalı, 4 Haziran 1996’da Türkiye’nin KKTC’deki ‘anavatan-yavru vatan’ politikasını sertçe bir dille eleştirdi.

İki gün sonra...

ÇATLI, 36 GÜN ÖNCE ADADAYDI

Birkaç ay sonra Türkiye’de Susurluk Skandalı patladığı için Adalı’nın çete tarafından öldürüldüğü iddia edildi. Abdullah Çatlı’nın parmağı olduğu ileri sürüldü.

1998’de failler teşhis edilemediği için dava düştü.

İlkay Adalı, AİHM’e gitti.

KKTC, AİHM’e gönderdiği savunmada, Çatlı’nın ülkeye son ziyaretinin 26 Nisan ve 1 Mayıs 1996’da olduğunu bildirdi. Cinayetten yaklaşık bir ay önce...

Hükümete göre Aziz Barnabas Manastırı’nda yasadışı silah saklandığı iddiasıyla güvenlik operasyonu yapılmıştı.

AİHM, 2005 yılında verdiği kararda Adalı’nın devlet tarafından öldürüldüğü iddiasına katılmadı. Ancak soruşturmanın eksik yürütüldüğünü tespit etti. O kadar ki Adalı’yı tehdit eden Sivil Savunma Örgütü Başkanı Galip Mendi’nin ifadesi alınmamıştı.

PEKER: EKEN’İN EKİBİ ÖLDÜRTTÜ

Bu kuşkulu cinayet, Sedat Peker’in videosu ile çeyrek yüzyıl sonra yeniden gündeme geldi. Peker, Susurluk Davası’nda suç işlemek için örgüt kurup yönetmekten altı yıl ceza alan eski MİT’çi Korkut Eken’in azmettirmesiyle Kutlu Adalı’nın öldürüldüğünü ileri sürdü.

Dün Peker’in tanık gösterdiği Atilla Peker gözaltına alındı.

Eken cephesinden ise açıklama gelmedi.

TÜRKİYE’NİN İTİBARI SARSILIYOR

Peker’in açıklamaları Türkiye’nin uluslararası itibarını sarsacak aşamaya geldiği halde Cumhurbaşkanı Erdoğan susuyor.

AK Parti iktidarı gelişmeleri izlemekle yetiniyor.

Yargı ise kötürüm vaziyette...

Türkiye Cumhuriyeti, demokratik hukuk devleti olmaktan her geçen gün uzaklaşıyor.

Peker’in iddiaları üzerine ne soruşturma başlatıldı, ne TBMM’de bir komisyon oluşturuldu, ne de bir kişi istifasını sundu.

Erdoğan’ın deyimiyle organize suç örgütleriyle aynı çuvala giren ve yeraltı dünyası liderlerini siyasi fotoğrafına kabul eden iktidar şimdi gayriresmi müttefikleri tarafından şantaja uğruyor. AK Parti, iktidarda kalmasının faturasını demokrasiye olan bütün inancı ve hukukun son kırıntısını yok ederek, 84 milyona ödetiyor.

Bizler İlkay Adalı gibi, Türkiyemizden umut kesmek istemiyoruz.

Adalı, bugün 77 yaşında...

Peker’in iddialarını ağlayarak izlemiş.

Aile üyeleri “Zaten biliyorduk” diye düşünüyor.

Fakat umutsuzlar.

“Bir şey olacağı yok” diyorlar.

Sahi, yok mu?

Serdar Denktaş: Mutlaka Türkiye bağlantısı vardır


Adalı’nın öldürüldüğü yıl KKTC’de Başbakan Yardımcısı olan Serdar Denktaş, bugün Lefkoşa Milletvekili olarak görev yapıyor.

Denktaş sorularımı yanıtladı.

Peker’in Adalı ile ilgili iddiasına dair düşünceniz nedir?

Kıbrıs’ta dönemin Cumhurbaşkanının (Rauf Denktaş) ve benim bakan olarak bilgimiz olması gerektiğini söylüyorlar. Şunu anlasın Türkiye kamuoyu: Kıbrıs’ta o dönem Türkiye tarafından direkt veya Türkiye eliyle bir şey yapıldığında çok fazla sorgulanmazdı, bir bildiği var diye. Birçok olayın içeriğiyle ilgili Kıbrıs’ta kimsenin bilgisi ve haberi yoktur. Peker, “Eken’in uzantıları yaptı” diyor. Kimdir bu uzantılar? O isimler yok. Burada Meclis’te konuşulan konulardan biri bu, yeniden soruşturma açalım diye. Açalım da, nereye kadar götürebiliriz? Bu işin başlangıç yeri Türkiye olduğuna göre o bilgilere ulaşacak mıyız? Orada bir soru işaret var hepimizin kafasında. Nasıl açığa kavuşturacağız, o belli değil.

Susurluk bağlantısı olabilir mi?

O dönemde de iddialar buydu. Aziz Barnabas’tan ne alındı, mağarada ne vardı; bütün bunlar bizim açımızdan cevapsız. Bilgimiz olmayan konular. Niye? Çünkü fiilen askerin karıştığı olaydı. Soruşturma durduruldu. “Devam ettirmeyin” dendi. Ne vardı, ne alındı, kime götürüldü; Kıbrıs’ta hiçbir makamın bilgisinde değil.

Asker Türkiye’ye bağlı olduğu için mi?

Tabi ki.

Susurlukçular mı öldürdü?

Olabilir, “Kesinlikle değildir” diyemiyorum.

Başka bir ihtimal var mı?

Mutlaka bir Türkiye bağlantısı vardır. Türkiye ile buradaki elemanları ile bağlantısı vardır. Başka ihtimal düşünemiyorum.

Bu açıklamayı duyunca şaşırdınız mı?

Mehmet Ağar ve Korkut Eken’den bahsediyor. Bu isimler ilk defa gündemimize giriyor. “Bunlarla bağlantılıdır” diye bir şey ilk defa duyuluyor. Şaşırır mıyız? Yok. “Şaşırdım” diyeni duymadım.

Hükümet bir şey yapacak mı?

Soruşturma komitesi burada yetkili elemanlara soru sorabilir, cevabını alır ama Türkiye’ye sorma konusunda pek bir yere varabileceğimizi zannetmiyorum.