Fatih Üretmen, kamyonun damperini kaldırmak için düğmeyi çektiği andan sonrasını hatırlamıyor.

Ne damperden çukura boşalan patlayıcıların yeri göğü sarsarak infilak ettiğini...

Ne de kamyondan kopan parçanın iki bacağını birden alıp götürdüğünü...

Hiç.

Zifiri karanlık sanki.

Üretmen, Sakarya Hendek’teki Büyük Coşkunlar Havaifişek Fabrikası’nda 3 Temmuz 2020’de yedi işçinin can verdiği, 127 insanın yaralandığı patlamadan sonra arta kalanların imhasında görevlendirilmişti.

O sabah...

Yani, 9 Temmuz’da, kaymakamlığın talebi üzerine Hendek Belediyesi, imha edilecek patlayıcıları Taşkısığı’ndaki taş ocağına götürmek üzere iki kamyon verdi. O kamyonlardan biri, Üretmen’in kullandığı araçtı.

Üretmen ve iki sürücü imhadan anlamazdı.

Yalnızca onlar mı?

Önceki gün bu köşede ‘Jandarmaları Ölüme Göndermişler’ başlıklı yazımda aktardığım İçişleri Bakanlığı Ön İnceleme Raporu’na göre, patlayıcıların taşıma ve imhasını kimse üstlenmek istemediği için Ferizli Cezaevi Bölük Komutanlığı’ndan eğitimsiz jandarmalar işe koşuldu. Koruyucu giysi verilmedi. Paylayıcılar elle kepçelere yüklendi. Kepçeler kamyonlara boşalttı.

‘TEHLİKELİ Mİ?’ DİYE SORDU

Fatih Üretmen, doldur boşalt işleminin tehlike yaratıp yaratmayacağını sordu. Astsubay B.G., “Tehlike bulunmuyor” diyerek, Üretmen’i tersledi.

Üretmen, yanına oturan Uzman Çavuş Mesut Yazar ile yola çıktı.

Taşkısığı’daki damperi kaldırdığı an patlama meydana geldi.

Yazar’ın yanı sıra iki jandarma can verdi.

Üretmen, bacaklarını kaybetti.

33 yaşındaki genç adam, hayatına protez bacaklarıyla devam edecek.

BİR İŞ CİNAYETİ

Büyük Coşkunlar Havaifişek Fabrikası’nda, ‘Çin Mahallesi’ denilen bölgede ruhsatsız şekilde depolama alanı kurulup kaçak barut üretildi. İşçiler aşırı üretim için zorlanırken, Çinli ustaları Yang’ın “Bunlar eninde sonunda patlayacak” uyarısına kimse kulak asmadı.

İhtimaldir ki işveren Yaşar Coşkun, iktidar yanlısı
MÜSİAD’ın Sakarya Şube Başkanı olması sayesinde dokunulmazlık kazandı.

Geçmişte yaşanan beş ayrı kazada dört işçisi öldüğü ve 48’i yaralandığı halde fabrikası mühürlenmedi.

Canı giden, işçilerdi ne de olsa...

Devlet yetkilileri, kalan patlayıcıları imha edecek şirket bulamadığı için jandarmaları seferber etti.

Jandarma dediğin, köylü çocuğu...

Adeta ölüme gönderildiler.

Üretmen ise bacaklarını kaybetti.

Görünen o ki Sakarya’da birbirine bağlı iki iş cinayeti gerçekleşti.

Kâr hırsından ötürü önlem almayan iktidar yanlısı iş adamı, denetim görevini yerine getirmeyen kamu idaresi ile jandarmaları ve sürücü Fatih Üretmen’i ölüme süren sorumsuz askeri yetkililer, iş cinayetinin failleridir.

Jandarmalara verilen şehitlik şilti de...

Üretmen’e bağlanacak malul aylığı ve yapılacak yardım da bu gerçeği örtemez.

Uyardım, beni azarladılar


Sakarya’da üç jandarmanın can verdiği imha işleminde bacaklarını kaybeden sürücü Fatih Üretmen sorularımı yanıtladı.

 O sabahı anlatır mısınız?

Sabah fabrikaya ilk ben yanaştım. Patlayıcı kolilerini gördüm. Başçavuşa “Bu mühimmatlar patlamaz mı?” diye sordun. “Yok, fitil bunlar. Fitil olduğu için patlamaz” dedi. Hatta bizi azarladı. “Patlayacak bir şey olsa zaten yüklemeyiz” diye.

Ne durumdaydı patlayıcılar?

Abi kolilerin içindeydi. Bilmiyoruz ne durumda olduğunu. Kepçeye jandarmalara yüklettiler. Kepçenin kovasına attı askerler. Kepçenin kovası getirip yukarıdan aşağı boşalttı kamyonun damperine. Bana dediler ki “Sen artık yavaş yavaş git.”

Yanınızda kim vardı?

Mesut Yazar uzman vardı, şehit oldu. Bir kişiyle beni gönderdiler. Ne koruma vardı aramızda, ne de jandarma ekibi. Kendi başıma çıktım gittim. Normalde bir haftadır kapaklı araba çalışıyordu. Kapaklı arabaya elle bindirip elle indiriyorlardı. Yan kapakları açılıyordu. Son gün diye iki araba istemişler belediyeden. Bizimki arka kapak olduğu için yandan açamıyor, yükleyip indiremiyorlardı. Damperi kalkıyordu. İlk seferde patladık zaten.

Sonra...

Ben taş ocağına gittiğimde, benden önceki araba çıkıyordu. Onun getirdiklerini imha ettiler. Çukuru temizlediler. İtfaiye ekipleri suladı. Sonra ben girdim. 15-20 adam vardı. Beni yanaştırdılar. Oradaki komutanlara “Yarısı arabanın olduğu yere, yarısı çukura boşalır” dedim. “Fark etmez, sıkıntı yok” dediler. Damperi kaldırdım. Ne olduğunu bilmiyorum. Nasıl bir patlama olduğunu hatırlamıyorum.

Kamyonun içinde miydiniz?

Tam bilmiyorum. Biri diyor ki kaçmaya çalışmışım. Arabanın altından gelen şey ayaklarımı koparmış. Arabada olsam çıkma imkanım yok.

İhmal var mı?

Büyük bir ihmal var ama kimin yüzünden bu hale geldik bilmiyorum. Kimi suçlayacağımı bilmiyorum.

Damperi kaldırırken askerler uzaklaşmış mıydı?

Hiç kimse uzaklaşmadı. Hepsi benim yanımdaydı. 15-20’ye yakın adam vardı arabanın etrafında.

Önlem alınmadı mı?

Yok, öyle bir şey, hiç yok. Hiçbir önlem yok. Ne arabamı suladılar, ne bir şey yaptılar. Belliydi böyle olacağı. Biz de bağlandık diyeyim. Anlasak biraz... Resmen orada adamlara güvendik. Onlar “Patlamaz” deyince... Dedik ki bunlar işin uzmanı. Onlara teslim olduk.

Dava açacak mısınız?

Çoluk çocuğum var. O yüzden sonuna kadar hakkımı arayacağım.