FENERBAHÇE, geçtiğimiz hafta Konya’da ‘Kusursuz Fırtına’ gibiydi. Oynadığı futbol, taraftarlarını çok mutlu etmişti. Kadıköy’de, geçen haftaki güzel oyununu ölçü alıp rahat kazanır Fenerbahçe, diye düşüyordum maç öncesi. Fenerbahçe, savunmasını orta saha çizgisine yakın tutarak baskı kurdu. Tempoyu yükseltemedi yalnız Sarı Kanarya. Ligde kalma mücadelesi veren, yılların takımı Gençlerbirliği, Fenerbahçe’nin gol isteyen oyun yapısına 35 dakika dayanabildi. Trabzonspor’da sol kanat savunma oynarken, gol ortalamasını çok iyi seviyeye çıkartan Novak, dün akşam yine denedi ve golünü attı.

GOL sevinci sadece 4 dakika sürdü, ev sahibinin. Serdar Aziz’in kendi kalesine attığı gol, oyunun ritmini elinde tutan Fenerbahçe’yi üzdü. Duvar pası girişimi, şut imkânı yaratmak, kanatlarda pozisyon getirecek atakları iyi koordine etmek, baskılı görünen futbolda, size skor anlamında ayrıcalık getirir. Uzun süre, yüzde 73 topa sahip olarak oynamak, tempoyu yükseltemezseniz, işe yaramaz. Bu takımın gol umutları, Thiam 8, Samatta 5, Cisse, dün hariç 4 gol attılar. Ortalama iyi değil. Yüksek baskı kurabilirseniz, santrforunuza kilit toplar atmalısınız.

F.BAHÇE, ligin ilk sekiz haftasında, maç başına 31 orta yapabiliyordu. Bu düşünce, neden negatife döndü, merak ediyorum? Kendi evinizde oynadığınız maçlarda bu kadar strese girip, yenik duruma düşmek, nasıl tarif edilmeli? Ayite’nin golü sonrası, Fenerbahçe, tüm hatlarıyla sınırlarını zorlamak durumunda kaldı. Kadıköy sendromu, yine ön plana çıkmıştı.

F.BAHÇE mağlup durumda oynarken, geçişi başlatan ayağa paslarda çoğu zaman büyük hatalar yaptı. Bunun sonucu sakin kalan Gençlerbirliği, galibiyete iyice inandı. Şampiyonluk mücadelesinde, bir hafta iyi bir hafta kötü olma hakkınız yoktur. Büyük maçlara yüksek konsantrasyon ile hazırlanmak, şampiyonluk getirmez. Gençlerbirliği maça çok iyi hazırlanmış. İnandılar ve kazandılar.