Bir yandan açlık sınırında yaşayan insan sayısı, diğer yandan israf edilen yiyecek miktarı giderek artıyor.

Rakamlar ürkütücü.

Dünyada bir lokma ekmeği bile bulamayan, çoğu gece yatağa aç giren insan sayısı 821 milyon kişi. Alt alta koyup toplarsanız, koca bir Avrupa kıtasındaki ülke nüfusunun toplamından daha fazla.

Öte yandan dünyada bir yılda israf edilen yiyeceğin miktarı 1.3 milyar ton. Bu rakamın 2030 yılına kadar 2.1 milyar tonu bulacağı söyleniyor.

Yani sadece çöpe atılan yemeklerle tüm dünya açlarını doyurmak mümkün.

Ayrıca giderek azalan temiz su kaynaklarının yüzde 25’i de, çöpe atılan bu yiyeceklerin üretiminde kullanılıyor. Alın size israf üstüne israf!

Bu pandemi belası, sanırım yemek israfını ikiye katladı.

Kime sorsam aşçı olmuş. Mutfağın kapısından bakmayanlar bile mutfaktan çıkmaz hale gelmişler.

En çok merak da fırıncılığa. Evinde ekmek yapmayan kalmamış gibi. Tabii, ihtiyaçtan fazla yapılan ekmeğin akibeti çöpe atılmak oluyor.

“Biz taze ekmeği severiz! Biraz bayatladı mı at çöpe gitsin. Nasıl olsa un ucuz. Bir tane daha yaparız.”

Mantık böyle işliyor!

Türkiye’de üretilen toplam ekmeğin yüzde 5’inin çöpe atıldığının kimse farkında değil.

Küçüklüğümüzde bizim evde ekmek hiç atılmazdı. Rahmetli annem bayatlayan ekmekleri evirir, çevirir bir başka yiyeceğe dönüştürürdü.

Örneğin, onların üstüne salçalı ve kıymalı su döküp tirit yapardı. Un haline getirip ekmek köftesine çevirirdi. Kalan pilavlar, ertesi gün sofraya çorba veya kadınbudu köftesi olarak konurdu. Kalan makarnaları ya omlet ya da makarna böreğine dönüştürürdü.

Ki o dönemlerde yoksulluk böylesine diz boyu değildi. Memur maaşı ile ev geçindirmek mümkündü.

Ayrıca bütün ev kadınları birer lezzet sihirbazıydı!

İsrafı tetikleyen bir başka neden de, pandemi sırasında yaşamımıza giren “ev servisleri” oldu.

Geçenlerde sebze ısmarlamak için bir alış veriş sitesine girmiştim. Sebzelere gelinceye kadar diğer bölümlerde de bir gezi yaptım. Sonunda manava ulaşıp, sebzeleri ısmarladım. Sonra sepete bir baktım ki, lüzumlu lüzumsuz bir çok şey ısmarlamışım. Ne zaman tüketeceğimi bilmediğim bir sürü gıda.

Bu konuda kendimi disiplinli bilirdim. Ben de bu cazibeye kapıldıysam, başkaları çöpe atmak için kim bilir neler ısmarlıyordur?

“Her şey dahil” tatilcileri de bir başka israf canavarları. Açık büfeden tepeleme doldurdukları tabaklardan bir kaç lokma alıp, yemeği çöpe çeviriyorlar.

Bunlara yaz israfçıları diyebiliriz!

İsraf öyle boyutlara vardı ki, tüm dünyada tüketiciyi bilinçlendirmek için kampanyalar düzenlendi. Çeşitli önlemler alınmaya başlandı.

Beni en şaşırtan önlemler Çin’den geldi.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, israfa karşı bir çok “cin fikir” geliştirmiş.

Ülke çapındaki gıda israfının inanılmaz boyutlara ulaştığını belirten Cinping’in hedefinde restoranlar var.

Buralarda porsiyon miktarlarının üçte bir oranında azaltılması isteniyor. Bu konuda yerel yöneticiler sıkı denetimler yapacaklar. Uymayanlara yüksek miktarda para cezası uygulanacak.

Düşünülen bir başka önlemde, gurup halinde gelen müşterilere, gurup sayısından bir eksik porsiyon yemek servis edilmesi şeklinde. Yani restorana 8 kişi gittiyseniz, en fazla 7 kişilik yemek ısmarlayabileceksiniz.

Hazırlanan israf karşıtı asaya göre, aşırı yemek yemeye teşvik eden reklamlara da kısıtlama getirilecek.

Bir başka ilginç yasak da restoran müşterileri için planlanıyor. Sipariş ettiğiniz yemeği tüketemezseniz veya haddinden fazla artık bırakırsanız, restoran yetkilisi size ceza uygulayabilecek.

Bakalım Çin bu işi becerebilecek mi?

Eğer başarılı olursa, ceza yememek için tabakları ekmekle sıyıracağız anlaşılan.