Kamunun yönetim kadroları, halkın en büyük güvencesidir. Ola ki buna inancımızı kaybedecek olursak vay halimize…

Çocuklar, eğitim basamaklarını çıkarken hayallerindeki kariyer hedefleri için kamu yöneticilerini örnek alırlar. Bu nedenle de bu yöneticiler, davranışları, dürüstlükleri, vatan sevgileri  ile  genç kuşaklara örnek olurlar ve öyle de olmaları gerekir.

Son 10 yılda ise kamuda görev alanlar devletin değil, bir partinin yandaşı gibi davranmakta. Tabii, şimdi böyle dedim diye tüm kamu yöneticilerini kastetmiyorum. Kamuda görev alan, ülkenin yüz akı yöneticileri de az değil.

Mesela bir kaymakam, okul ziyaretinde kendisine hoş geldiniz demek için elini uzatan öğretmenin elini sıkmadığı gibi öğretmeni de sınıftan kovabiliyor!

Büyükada’da yaşananları görünce ah güzel ülkem ah neler yaşıyoruz, kim bilir daha neler yaşayacağız demekten kendimi alamıyorum.

Canım ülkemin yöneticilerinin, içine düştüğü durumlar gerçekten artık halkımızın midesini bulandırıyor. Nasıl bulandırmasın? Adalar iskele binasının üstündeki o güzelim yer TÜGFA Vakfı’na çok ucuza veriliyor. Onlarda bir başkasına okkalı fiyatla devrediyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu uygunsuzluk için dava açıyor ve mahkeme tahliyesine karar veriyor. Boşaltmak için belediye zabıtaları geldiğinde bakakalıyorlar ve o da ne? polis barikatı !… Bu arada arbede yaşanıyor ve yaralananlar oluyor. Gülelim mi, ağlayalım mı?
Devletin polisi, devlete karşı!
Siyasi söylemlerde demokrasi, hak, hukuk, adalet diyeceksin ama TÜRGEV olunca orada duracaksın.!

Değerli Okurlar; alıntı bir kaymakam öyküsüyle biraz olsun yanan yüreğinize su serpmek isterim.

“Genç Kaymakam, yeni atandığı ilçeye bakmaya gitti.

İlçeyi kendi başına gezdikten sonra, ara sokakta gördüğü çay ocağında, bir bardak çay içeyim diye oturdu.
O anda 12-13 yaşlarında bir çocuk, "amca boyayayım mı?" dedi

Ayakkabısı boyalı olmasına rağmen, çocuğu kırmamak için "Tamam gel boya" dedi.

Bu arada "iyi boyarsan sana istediğin paranın iki katını veririm" deyince, o çocuk;
"Ben hep aynı boyarım" dedi..!
Kaymakam, "Nasıl yani?" deyince;
- Öğretmenimiz: "çocuklar, ne iş yaparsanız yapın ama herkese AYNI YAPIN. Ayrım yapmayın" diye tembih etti. Ben de bu parayla hasta anneme ilaç alacağım, sana ayrım yaparsam o ilacın annemin hastalığına şifası olmaz..!"

Genç Kaymakam, hayatının en iyi dersini almıştı. Ağlamamak için kendini zor tuttu.
Boyacı çocuğa cebindeki en büyük parayı verirken, bir de kartını verdi.

Babası olmayan ve hem okuyan hem de hasta annesine bakmaya çalışan çocuğa ilgilenme sözü verdi...

Çocuğa o dürüstlüğü aşılayan öğretmenini de ziyaret ederek, ilçede görev yaptığı sürece ilgi gösterdi.

Boyacı çocuktan duyduğu "BİZDE HERKES AYNI OLUR" cümlesini meslek hayatında unutmamak ve hep uygulamak için makamında masasında bulunan isimliğinin arkasına yazdırdı...

Bazen uygulamakta zorlansa da asla taviz vermemeye çalıştı..!”

***

SON SÖZ: “İnsan olmak kuruş ile değil, duruş ile ölçülür!" ÖZDEMİR ASAF