Son dönemlerde Ayasofya, cüppeli kesimin Atatürk aleyhine ettiği laflar yüzünden gündemden düşmez oldu. Zannedersiniz Ayasofya, Atatürk’e ve Cumhuriyet’e karşı açılmış bir hakaret etme platformu!!

24 Temmuz’da Cuma namazında elinde kılıçla hutbeye çıkan Diyanet İşleri Başkanı “vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar” ile başladı, 28 Mayıs günü eski imam Mustafa Demirkan “öyle bir zaman geldi ki bir asır ezan ve namaz yasaklandı ve müzeye çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kafir kim olabilir” diye devam etti!

Ve bu olanlar o kadar normal algılanmış olacak ki, Bilecik İnhisar Kaymakamı Ali Açıkgöz, sosyal medyadan Mustafa Demirkan’a “Bu yüzyılda yetişen en kıymetli alimlerden biridir” diyerek sahip çıktı!! Bravo, yakında Vali olursun!..

Eyy, kendini alim sanan cüppeliler!! Kutsal kitabımızın ilk emri ”OKU”! Okuyun, bakın tarih ne diyor? Durun siz ne okuyacağınızı aramakla uğraşmayın, ben size Prof. Dr. Zeki Palalı Hoca’dan bir alıntı paylaşayım.

“Ayasofya, İstanbul’un silahlandırılması ve Hitler’den korunması için müze haline getirildi.
Bu olay o dönemin siyası̇ bir manevrası idi;

Lozan Antlaşması ile İstanbul silahsız bölge ilan edilmişti ve İstanbul’da tek bir Türk askeri̇ bulundurulamıyordu. Türk silahlı gücü İstanbul’da olmadığı için İstanbul tam olarak Türklerin hâkimiyetinde değildi.

Bu durum çok tehlikeliydi. Atatürk yeni bir hamle için zamanını bekledi ve nihayet 2. Dünya Savaşı başlamadan önce Hitler’in ve Mussolini’nin İstanbul’u geçerek Rusya’ya saldırması öngörüsünü Atatürk sezmişti (o dehanın şu öngörüsüne bakın ki 2. Dünya Savaşı’nda gerçekten de Hitler Rusya’ya saldırmıştı.)

Ve Atatürk hamlesini yaptı, işte şimdi tam zamanı idi. Yıl 1934 idi. Tamam Lozan Antlaşması ile İstanbul Türklere ait oldu ama antlaşmaya göre Türk ordusunun İstanbul’da bulunması yasaklanmıştı.
İşte bu konu Atatürk’ün canını sıkıyordu. İstanbul, Türkiye toprağıydı ama Türk Ordusu’nun oraya girmesi yasaktı ve İstanbul korunmasız bir halde idi.

Atatürk, İstanbul’a Türk Ordusu’nun girip tam egemenlik sağlamak için bir antlaşma yapmak istiyordu ki Almanya’nın Hitler tehdidini çok büyük bir fırsat görerek hamlesini başlattı. Bu anlaşma ile Lozan Antlaşması’na ilave madde olacaktı. Bu antlaşmanın adı Montrö Antlaşması’dır.

Hitler tehdidinin sekiz yıl önceden farkında olan Atatürk, İstanbul’un stratejik önemini Rusya’ya bildirdi ve Ruslar Hitler’in gelecekteki̇ tehdidine önlem almak için Atatürk’e tam destek verdi.

Aynı zamanda Hitler tehdidinden korkan Avrupa ülkelerinin de ikna edilmesi gerekiyordu. Avrupa Devletleri’ni de bu antlaşmaya çekmek için Ortodoks dinine mensup olan ülkeleri yemlemek gerekiyordu. Çünkü Ayasofya, Fatih Sultan Mehmet’in fethinden önce bir Ortodoks kilisesi idi. Ve Atatürk büyük oyununu oynadı; Ayasofya’yı müze haline getirterek Ortodoks cemaatinin de sempatisini kazanıp Ortodoks cemaatinin de tam desteğini aldı ve Montrö Antlaşması’nı gerçekleştirerek büyük bir başarı sağladı. İşte o gün, İstanbul Türk askerleri ile doldu. Montrö Antlaşması ile İstanbul tam olarak Türklerin eline geçmiştir.
Yani Ayasofya’nın müzeye döndürülmesinin kritik sebebi İstanbul’un silahlanması için Ortodokslara karşı kurulmuş̧ olan ince bir siyasi oyundur. Bu bir fetihtir, bu bir zaferdir. Bu aklın gücüdür.

Montrö Antlaşması, Atatürk’ün en büyük başarılarından sadece biridir.
Atatürk, İstanbul’u fetheden ikinci Fatih’tir. İşte İstanbul fethi böyle yapılır.
Hariçten gazel okuyarak İstanbul fatihi olunmaz.”

Cüppeliler, Diyanet’i ve İmam Hatip’i kuran, Kur’an-ı Kerim’i kendi cebinden parasını vererek Türkçe’ye çevirten, Ayasofya’yı Tapuya cami olarak kaydettiren kim?

Atatürk’ü eleştirebilirsiniz ancak tarihi gerçekleri öğrendikten sonra hala Cumhuriyet’in Kurucusu Atatürk’e hakaret etmeye devam ederseniz ya sorunlarınız vardır ya da bilemiyorum…

Tüm bu söylemler karşısında sessiz kalanlar da dilsiz şeytandır.

SON SÖZ: “Hz. Muhammed’in mezarını yıkıp, yerini değiştirmek isteyen zamanın Suud Kralı’na Atatürk’ün kendi el yazısı ve imzasıyla çektiği telgraf:

Not: Yazıya başlarken krala, sayın kelimesini kullanmıyor..

‘Suud kralının dikkatine !! Tarafımıza ulaşan haberlere göre Allah’ın sevgili ve özel kulu, elçisi Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın kabrini yıkıp yerini değiştirecekmişsin. O mezarın tek taşına dokunursan Kurtuluş Savaşı’nı bırakır ordularımla aşağı inerim.’
26 Haziran 1919 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
(Cumhurbaşkanlığı Atatürk Özel Arşivi)”