Yeni güne hangi gündemle uyanacağız derken Sayın Erdoğan, hapisteki Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını isteyen 10 Büyükelçi’yi “Persona Non Grata” (istenmeyen kişi) ilan ederek çok sert bir çıkış yaptı. Sayın Erdoğan “Burası anlı şanlı Türkiye, kimse talimat veremez. Bunlar Türkiye’yi anlayacaklar, tanıyacaklar… Türkiye’yi bilmedikleri, anlamadıkları gün burayı terk edecekler…” dedi. Sayın Erdoğan, büyükelçilerin Kavala’nın serbest bırakılmasını isteyerek Türkiye’nin iç işleri ve hukuki konularına müdahale etmelerine haklı olarak çok sinirlendi. Bu müdahaleyi, emekli saygın büyükelçiler de içişlerine karışma olarak nitelediler yine de bu söylem gelecekte ülkenin başını çok ağrıtacaktır dediler.

Bu haber, dünya ülkeleri arasında da büyük yankı yaratırken, 10 büyük ülkede büyükelçilerinin arkasında olduklarını ifade ettiler. Anında da Avrupa Parlamentosu Başkanı Sassoli de Türkiye otoriterliğe gidiyor ifadelerini kullanarak büyükelçilere destek verdi. Bu bildirinin arkasında sadece büyükelçilerin temsil ettikleri ülkeler değil aynı zamanda ABD, NATO ve AB ülkelerinin de desteği var.

Değerli Okurlar; bir ülkenin Dışişleri Bakanlığı çok önemli bir kurum olup demokrasilerde dış ilişkilerin ahbap çavuş ilişkileri ile sürdürülemeyeceği gerçeğinin de unutulmaması gereklidir. Dışişleri Bakanlığı da büyükelçiliklerle temsil edilir. Şimdi bu ülkelerde, bizim büyükelçilerimizi aynı statüye sokarlarsa ne olacak….? İşler iyice zora girecek ve tümüyle yalnızlığa itileceğiz. Akla şöyle bir soru geliyor, bunları yaparken bu ülkeler nereden cesaret alıyorlar? Ama cevapları hazır, bize soracaklar, peki sizin Suriye’de ne işiniz var? Mısır’da SİSİ ile ne probleminiz var? Veya Libya ile? Sayın Erdoğan bu fakir, buradayken bu papazı kimse alamaz dedi mi, dedi. Peki sonra ne oldu? Trump bizi çok incitici bir biçimde tehdit etti ve papazlarını alıp gittiler. Bizim papaz orada kaldı. Aynı şey gazeteci Deniz Yücel için de yaşandı. Sayın Merkel bastırdı onu da aldılar. İşte bu yaşananlardan cesaret alıyorlar. Bunlar yaşanmasa kim böyle bir bildiriyi yayınlamaya cesaret edebilirdi? Anadolu’da güzel bir söz vardır ”dişimizi saydılar” diye. Bizimde ülke olarak nasıl bir ekonomik sıkıntıda olduğumuzu bildikleri için dişimizi saydılar.

Hırsla kalkan, zararla oturur atasözü ne kadar haklıymış. Batı, bu işleri burada bırakmayacak. İhracatımızın yaklaşık üçte biri bu ülkelerle. Dışişleri danışmanları bu olaylar yaşanmadan Sayın Erdoğan’ı uyarmalıydılar. Böyle bir söylem, ülkenin başına içinden çıkılamayacak ağır problemler açabileceğini hatırlatmalılardı. Ama iddia şu ki, Sayın Erdoğan’ın düşüncelerine karşı çıkmaya korkuyorlarmış. Peki, danışmanlar, siz bu konuları anlatmayacaksanız oralarda ne işiniz var? Demokrasiler de yönetimler ortak akılla başarılı olur.

ÖZÜ ŞU; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ne ülkeye, ne de size yaradı. İçinden çıkılması güç bir duruma doğru gidiyoruz. Bu ülkeyi daha  büyük sıkıntılara sokmadan SANDIK deyin!!!
Senatolu parlamenter sistemle birlikte dev adımlarla aydınlığa HAYDİ TÜRKİYE.!!

SON SÖZ: Bizimki satrancı tanımadan, satrançta Dünya şampiyonu KASPAROV’a meydan okumaya benziyor.