Kavramların, sloganların, eylemlerin hakim olduğu, at izinin it izine karıştığı bir siyaset ortamında, sanki her şey süt limanmış gibi ortada bir helalleşmedir gidiyor.

Sayın Kılıçdaroğlu helalleşelim deyince, CHP yöneticileri de bu konu ile ilgili medyada kendi görüşlerini dile getiriyorlar. Anlaşılan bu konunun üst yönetimde yeterince konuşulup tartışılmadığı, içeriğinin de doldurulamadığı her konuşmacının başka başka yorumlar getirdiğinden anlaşılıyor.

Geçen yazımda da değindiğim gibi, millet ittifakını oluşturan parti yetkililerinin özellikle bu tür söylemlerinde her kelimeyi özenle seçmeli ve ona göre konuşmalıdır. Aksi halde bu  söylenenler ittifakı oluşturan diğer parti başkanlarına sorulduğunda onları zor durumda bırakıyor.

Sayın Kılıçdaroğlu helalleşelim diyerek iyi duygularını yani barış söylemini dile getirmek istemiş olabilir. Gerçek olan şu ki bu söylem zamansız olmuştur.

Helalleşmek, genelde muhafazakar kesimin çok sık kullandığı bir terimdir. O nedenledir ki, Sayın AKP Genel Başkanı kaç kez halktan helallik istemiştir. Bunun nedeni, Sayın AKP Genel Başkanı’nın yaptığı bireysel hatalarının  olduğudur. Başkasının yaptığı yanlışlar ve geçmiş zamana özgü helallik istemenin ne anlama geldiğini de doğrusu anlamakta zorlanıyorum.
Helalleşme söyleminden sonra, kamuoyunda şöyle bir soru belirdi, Kemal Bey geçmişle ilgili böyle bir yetkiyi nereden alıyor? Siz parti olarak iktidarda mısınız? Cumhurbaşkanı mısınız, gibi sorular dile getirilmeye başlandı.

Geçenlerde bir arkadaş topluluğunda yıllarını CHP’ye vermiş konuklardan biri parti ile ilgili özeleştiri yaparken adeta öfke kusuyordu… Belli ki canı yanmış!! Şunları paylaştı.

-CHP ile ilgili en can acıtıcı olan, mevcut yönetimin örgüt kavramını unutmuş olmasıdır. Bu nedenle, parti örgütüne yıllarını verip partide belirli yerlere gelebilirim diye düşünen o kahramanlar, her şey genel merkezde çözüldüğü için  hayallerini yitirdiler.

-Sadece milletvekili adaylarını genel merkez belirlemiyor, il ilçe delegelerini de onlar belirliyor. Her ilde tek başkan adayı olacak diyerek tek aday belirliyorlar ve diğer aday olacakların önünü kesiyorlar.

-İstanbul, İzmir vb!… İstanbul’da tek aday dediler !… Şu an da  İzmir CHP il başkanı 3/1 delege oyuyla seçildi ve orada oturuyor. CHP’de gittikçe,  AKP benzerliği oluştu gibi. Ekrana çıkan parti sözcülerinin büyük çoğunluğu artık AKP yerine AK Parti demeye başladılar. Yetmedi bazı konulardan söz ettiklerinde de Sayın Genel Başkanı’mızın talimatları ile diyerek konuşmaya başlıyorlar.

Sayın Genel Başkanın yerinde olsam ilkin kendi yuvamızdaki 11 yıllık genel başkanlık dönemi için örgütle helalleşirim. Partiye muhafazakar kesimden insanları milletvekili olarak almakla kalmadılar, Atatürk’e kefere diyen birini genel başkan yardımcılığı görevine bile getirdiler. Acı olan da onlar milletvekili yapılırken partinin öz evlatları teker teker partiden dışlandılar.

Sayın Genel Başkan helalleşme konusunu gündeme getirdi ancak içeriği doldurulamadı diye devam ederken, arkadaşlardan biri sözünü keserek, biraz nefeslensen dediler. Konuşmacı bir cümle ile devam edip bitireceğim, dedi. Beyler, helalleşme ile ilgili bu konu parti yönetim kadrolarında da üretilmiş bir konu olamaz diyerek konuşmasını bitirdi.

Sadece bu arkadaş değil konuklardan bir kaçı daha buna benzer yakınmalarda bulundular. Konuşmalar uzayınca ben toplantıdan izin isteyerek ayrıldım.

Sayın Genel Başkan, size parti ile ilgili konular nasıl iletiliyor bilmiyorum ama seçmenlerin büyük kesimi de bu arkadaş topluluğunda konuşulanlar gibi düşünüyorlar.

Hatta bir konu da partili kesimlerde sıkça dile getiriliyor. Kemal Bey, Sayın İmamoğlu ve Sayın Yavaş’ın adaylık konusuna nokta koyarak, kendisinin Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile muhafazakar kesime helalleşme diyerek mesaj verdi, diyorlar.

Sayın Genel Başkan; Geçenlerde  Habertürk TV’de katıldığınız söyleşide bir gazetecinin helalleşme ile ilgili sorusuna açıklık getirirken, bir ara yanlış anlamadıysam, kısık sesle “helalleşme, bizim kesimin dışına mesaj” dediniz. O programda  muhafazakar kesimden iki hanımefendi helalleşmeden çok mutlu bir görüntü verdiler. Ancak Sayın Elfin Tataroğlu’nun bu konu ile ilgili sorduğu soruları, başka şeyler anlatarak geçiştirdiniz.

Helalleşme genellikle muhafazar kesimin sıkça kullandığı bir terimdir. Uhrevi yaşama geçmeden bireyler arasında bir tür arınmadır.

Türkiye laik demokratik sosyal bir hukuk devletidir. Burası Şeri bir devlet değildir. Burada tüm helalleşmeler bağımsız Türk yargısının değerli yargıçları önünde yapılır ve yapılmalıdır. Sizin sözünü ettiğiniz helalleşme sadece bireyin kendi yaşadığı döneme özgü olabilir.

Cumhuriyet devrimi karşıtları ile nasıl helalleşeceğimizin cevabını doğrusu merak ediyorum?
Eğer geçmişle helaleşelim derseniz rahmetli Süleyman Demirel’in o özlü sözü gündeme gelir. ”Dünkü güneşle bu günkü çamaşırı kurutamazsınız”. Siz geçmişte hangi koşullarda neler yaşandı ve neler yapıldığının helalleşmesine kalkarsanız dünkü güneşle bugünkü çamaşırı kurutmaya çalışmış olursunuz.

Demokratik toplumda helalleşme, hesaplaşma, yüzleşme adına ne derseniz deyin hesap Yargı’da görülür. Helalleşelim derken, tükenmekte olan AKP’nin eline koz verdiniz. Şimdi başlarlar hep bir ağızdan, Dolmabahçe Camii’nde içki içildi, 28  Şubat, Kabataş’ta türbanlı kardeşlerimiz, bacılarımız diye yaygaraya .…

Sözün özü: Bugün helalleşme günü değil. Bugün giderek yoksullaşan ve nerde ise büyük kesimi açlık sınırında yaşayan insanların derdine derman bulma zamanıdır diyor ve belki bu yaşadığımız günleri daha iyi anlatır diye şu anekdotu sizlerle paylaşıyorum.

“Bir gün hayırsever bir vatandaş ilkokulda durumu olmayan çocuklara ayakkabı dağıtıyormuş… Sıra 7 yaşındaki bir çocuğa gelince, oğlum sen kaç numara ayakkabı giyiyorsun demiş, çocuk da 43 numara amca demiş. Adam bir çocuğa bakmış, bir de çocuğun ayağına. Oğlum 43 numara senin ayağına büyük olur emin misin demiş. Çocuk da yok amca babam bana ayakkabı aldı ama onun ayakkabısı yok demiş…’’

SON SÖZ:
Helalleşecek değil, bağımsız yargı önünde hesap soracak lider istiyoruz. ANONİM