Genç Cumhuriyet, bilimi rehber olarak kabul etmişti. O yüzden de halk, inkılaplarla giriş yaptığı uygar dünyaya her yönden yetişmeliydi. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından İsmail Hakkı Tonguç'un girişimiyle, köylerdeki ilkokul mezunu çocukların bu okullarda yetiştirildikten sonra yeniden köylere giderek öğretmen olarak çalışmaları düşüncesiyle 17 Nisan 1940 tarihinde Köy Enstitüleri kuruldu. Hatta bunun için İsmail Hakkı Tonguç, Bulgaristan, Macaristan ve Almanya’da eğitim konusunda  araştırmalar yaptı.

Köy Enstitüleri’nin amacı; temel eğitim yanında meslek eğitiminin de verilmesiydi. Genç Cumhuriyet’in en büyük çağdaşlaşma hareketlerinden biri sayılan bu girişim, okullarda eğitim verilmesinin yanında aynı zamanda öğretmenler de yetiştirmekteydi. İşte yetişen bu öğretmenler uzun yıllar boyunca Laik Demokratik Cumhuriyet yolunda ülke geleceği için her açıdan donanımlı öğrenciler yetiştirmişti.

Şimdi düşününce, Genç Cumhuriyet döneminin ne kadar ileri görüşlü, liyakatli ve idealist insanlarla dolu olduğunu daha iyi anlıyor insan...

Değerli Okurlar; Bu enstitüden yetişen bir öğretmenin, Hasan Ali Yücel’le yaşadığı bir anektodu sizlerle paylaşmak istiyorum.

“Yer, Hasanoğlan Köy Enstitüsü,
1947 mezunu öğretmen Mehmet Şener,
Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nde yaşanan ve
Kendisini çok etkileyen ,
"Bu amca kim?" anısını anlatır...

Ali Çuhadar, Anadolu bozkırından,
Çorum'un bir köyünden Hasanoğlan'a, öğrenci olarak gelir.
Öğretmeni ona, basımevinin sobasını yakma görevi verir.
Yakıt kömürdür.
Ali, köyünde tezek, odun yakar.
Kömürü öğretmeni anlatmıştır ama
nasıl yakılacağını bilmez.

Çocuk acemi.
Kömürü sobaya doldurur,
Altından kibriti çakar,
Kömür bir türlü yanmaz.
Bir kutu kibrit biter ama çocuk sobayı yakamaz.
Odada bulunan orta yaşlı bir adam,
Küçük Ali’yi izler ve;
"Oğlum, sobayı yakamadın.
Beraber yakalım mı?" der.
Ali, öğretmenine mahcup olmamak için odadaki adamın teklifini hemen kabul eder.
İçten içe çok sevinir.
Kömürü birlikte boşaltırlar.

Adam:
"Bak oğlum, şu köşede tahta parçaları var, Onları getir.
Orada keser var, onu da getir."
Getirilir ve tahtalar birlikte kırılır,
sobaya yerleştirilir.
Aralarına kağıt konur.
Ve kibrit çakılır kağıtlar anında tutuşur.

Adam:
"Nerelisin?"
Ali Çuhadar:
"Çorumluyum, amca."
Adam:
"Kızlar da geldi mi?"
Ali Çuhadar:
"Gelmedi amca."

Odunlar iyice tutuşur, odadaki adam bir kürek kömürü sobaya koyar.
O sırada okulla ilgili sorular da sorulur Ali Çuhadar'a...
Ve adam,
Ali'ye bir kürek kömür attırır ve
soba yanmaya devam eder.
Ali Çuhadar, odadaki adamın bir an önce gitmesini ve
öğretmeninin başarıyla sobayı yaktığını görmesini ister.
Tam o sırada soba yakma görevini veren öğretmen içeri girer.
Odadaki adamı görünce "hazır ola" geçer.
Ali şaşırır...

Adam;
"Allaha ısmarladık" diyerek,
Ali'nin elini sıkar ve dışarı çıkarken,
Ali merak içinde öğretmenin ceketini çekiştirir ve
"Bu amca kim öğretmenim ?" diye sorar…
Öğretmenin cevabı:
“Hasan Ali Yücel, oğlum.
Milli Eğitim Bakanımız.

Hepsini saygıyla, rahmetle, minnetle  anıyorum...

SON SÖZ: Bir ulusu yıkmak için atom bombasına ve füzeye gerek yok, eğitim kalitesini düşürmek yeterlidir. Albert Einstein