Hatırlarsınız büyük şair Orhan Veli’nin o güzelim dizelerini; “İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı”… Herhalde erken yaşta yaşama veda etmeseydi ve bugünü görebilmiş olsaydı doğaya karşı yapılan kıyımlara bakıp, derin bir iç çekerek “Kulaklarım kapalı Türkiye’yi gözlüyorum” derdi.

AKP iktidarı döneminde yeşile karşı yapılanlar asla kabul edilemez. Halbuki İslami anlayışta yeşil ayrıcalıklı bir renktir. Ama bu iktidar, beton aşkı daha doğrusu rant uğruna tüm ülkedeki yeşil alanları feda etti.

Sayın Erdoğan her konuşmasında İstanbul’a olan aşkını ifade etmeye devam ediyor ama gelin görün ki bu aşk İstanbul’u yönetmek ve beton denizine döndürmekmiş. Güzelim İstanbul, AKP sayesinde içerdiği nüfus ve beton yoğunluğu nedeniyle yaşanılmaz duruma geldi.

Sürekli Osmanlı diyeceğinize biraz tarih okusanız da Fatih Sultan Mehmet’in ağaç konusunda ne düşündüğünü görürdünüz. Ülkede turizmin göz bebeği olan sahillerde, Karadeniz’in o cennet ormanlarında ve Kaz Dağları’nda yapılan  ağaç kıyımları!

Ordu’nun Altınordu ilçesinde 3 yıl önce Sayın Erdoğan tarafından törenle açılan ve Karadeniz’in tek botanik bahçesi olan yere “şehir  hastanesi kurulacak” denilerek yıkılması milletvekili Cemal Enginyurt tarafından resimlerle açıklandı. İddia edildiğine göre bu bahçe 20 milyon liraya mal olmuş. Acı olan da bahçe tarumar edildikten sonra buranın SİT alanı olması ve Selçuk mimarisiyle tarihi eserlerin bulunması nedeniyle vazgeçilmiş. Sayın Enginyurt  diyor ki, “halkın 20 milyon havaya  giden parasının hesabını kim soracak?”

Yıl 1933, Genç Cumhuriyet, üniversite reformu yapıyor. Hitler zulmünden kaçan bilim adamlarını, Atatürk, Türkiye’ye davet ediyor. Yıl 1935 davet edilen hocalar içinde uluslararası ünlü Botanikçi Albert Heilbronn, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji bünyesinde  Botanik Parkı’nı kuruyor. (Daha sonraki adıyla Botanik bahçesi)

Bu bahçe 5000 bitki türünü içerisinde barındırıyor. Uluslararası akademik dünyada da çok önemli bir yere sahip. Her yıl binlerce lisans öğrencisine  hizmet vermekle kalmıyor, orta eğitim öğrencileri de buradan yararlanıyorlardı. Bu bahçe her yıl on binlerce turist tarafından da ziyaret ediliyordu. Peki bu bahçe ne oldu?????

Yıl 2015, Botanik Bahçesi sessiz sedasız İstanbul Müftülüğü’ne tahsis ediliyor. Gerekçe olarak ise bu alan Osmanlı döneminde Şeyhülislam’lık olarak hizmet veriyormuş. Dünyanın ikinci büyük parkı olan bu kurum, 2015’ten başlayarak kendi haline bırakıldı. Şu an da canlı bitki kaldı mı, kalmadı mı bilmiyorum. Zaten ziyaret etmek isteyen basın mensuplarına kapalı.!!

Atatürk’ün, büyük bir heves ve emekle aynı zamanda da Türk tarımına öncülük etmesi için kurduğu o eşsiz Atatürk Orman Çiftliği’ni bile paramparça ettiniz. Sivil toplum kuruluşları, yasalar yoluyla ne zorluklarla ancak bir bölümünü kurtarabildi. Hele hele bir şey var ki, birey olarak benim gibi büyük bir kesimin yüreğini yakan sözde müttefik ABD Büyükelçiliği’nin orada yapılmasıdır.

Cumhuriyet abidesi  bilim yuvası, Boğaziçi Üniversitesi’nin çevresi, o cennet yeşili arazinin imara açılacağı iddiası gündeme düştü. Bayram değil seyran değil nereden çıktı bu derseniz, sebebi açık. “Ben, üniversite arazisini imara açmak için oraya bir rektör atayıp sessiz sedasız imara açacaktım. Ama siz çomak soktunuz. Neden atadığım Rektör’e karşı direniyosunuz? Ben ülkenin tek söz sahibiyim nasıl benim verdiğim talimata karşı çıkılır?” Tabii bunlar benim sesli düşüncem.

Ataköy Sahili’ndeki o yeşil alanın betonla ne hale geldiği, yüzyılların yeşilliği Beykoz Çayırını, İBB Meclisi’nde AKP ve MHP’li üyelerin onayıyla millet bahçesine çevrileceği, Ege ve Akdeniz sahillerinde ki yeşil alanların peşkeş çekilmesi, Cumhurbaşkanlığı yazlık sarayı için yok edilen ormanlar vb…

Ülkenin değişik bölgelerinde, özellikle Doğu Karadeniz’deki o cennet ormanlardaki HES’ler, taş ocakları ve maden arama alanları diye verdiğiniz izinler!! Yöre halkının doğayı korumak için inanılmaz mücadelesi.

Bilim adamlarının feryat ettikleri “Dünya ısınıyor, gelecekte su kaynakları azalacak dedikleri bir dönemde asrın projesi diyerek yapılması düşünülen bir kanal ile İstanbul’un su havzalarının yok oluşuna hangi mantıkla onay veriliyor? Neredeyse unutulmaya yüz tutan üçüncü köprü için yok edilen ormanlar!

Yukarıda sözünü ettiklerim yapılan ağaç kıyımlarının sadece çok minik bir bölümü.

Değerli Okurlar; acı olan ne biliyor musunuz? Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş, ülkenin doğasını koruma ve kollama  görevindeki yönetenlere, bir gün olsun, yapmayın bu yaptıklarınız yanlış demiyor! Ülke yönetenlerin doğayı korumaları gerekirken, halk doğayı yönetenlerden korumak için Demokratik direniş ve hukuk yolu ile mücadele ediyor.

Yönetenler; iktidara geldiğinizden bugüne Cumhuriyet’in tüm kazanımlarını bir bir sattınız, Atatürk ve İnönü adını taşıyan statları yıktınız. Türk tarımına yıllarca eğitim hizmeti veren Atatürk Orman Çiftliği’ni paramparça ettiniz. Türkiye’nin ATATÜRK adını taşıyan ilk hava alanına, başka yer yokmuş gibi pist üzerine hastane yaptınız.

Yönetenler; sözde gömleğini çıkardığınız eski partinizde siyaset yaparken nelerden şikayet ettiyseniz şimdi akıl almaz biçimde kat kat daha fazlasını yapıyorsunuz. Israrla söylüyorum, saraya yerleşerek halktan tümüyle koptunuz. Sadece danışmanlarınızın anlattığı ile bilgileniyorsuz. İktidara nasıl ve neler yaparak geldiğinizi bir düşünün. Halk çocuğu Tayyip Erdoğan diye seçmen sizi kucakladı. Ama bir gün halka karışıp dertleşseniz… Birebir dinleyin halkı, danışmanların anlattıkları ile yetinmeyin.

Siz de biliyorsunuz geminin su aldığını, artık sizin bu saatten sonra uygulamaya koyacaklarınız ülkeye hiçbir yarar sağlamaz. Çıkar yol, Ya Allah Bismillah diyerek SANDIK!

SON SÖZ: KAR TANELERİ NE GÜZEL ANLATIYOR, BİRBİRİNE ZARAR VERMEDEN DE YOL ALMANIN MÜMKÜN OLDUĞUNU. MEVLANA