Bugün gazetemiz Sözcü’de Sayın Sinan Meydan’ın “Darülfünundan Üniversiteye” adlı yazısını gözlerim dolarak okudum. Ne günlere kaldık diye düşünmeden edemiyor insan. O günlerdeki eğitimde başarılanlar, bir de bugünlerdeki eğitimin geldiği içler acısı durum!..

Üniversiteler, geleceğin Türkiyesi’ni aydınlığa taşıyacak genç kuşakları yetiştirir. Araştırma ve özgürce tartışma yeridir. Zaten bunlar hem üniversiter yaşamın gerçekleri, hem de geleneklerinden gelen enerjilerin sonucu olarak şekillenir. Ve bu enerji, çok üniversite açarak kazanılamayacağı gibi, gereğinden fazla üniversite açmak yetiştirilen öğrencilerde de kalite yoksunluğuna neden olur.

Unutulmamalıdır ki, eğitime verdiğiniz değerle, bilimde, uluslararası arenalarda yer alır ve başarılar kazanırsınız. O yüzden de iyi bir eğitimin, ister orta eğitiminde olsun ister üniversite eğitiminde, konusunda çok iyi yetişmiş, donanımlı ve liyakatli eğitimcilere ihtiyacı vardır.

Liyakatli akademisyenler kolay kolay yetişmez. Bu unvanları hakkıyla kazanan, bu konuda saçlarını ağartmış tüm akademisyenler başımın tacıdır. Ama siz, her şey bir an önce olsun da nasıl olursa olsun derseniz, sonuçları çok acı olur…

Bugün gelinen noktada, unvanını almaya çalışan akademisyenin yüzünü, dosyasını inceleyen jüri üyeleri görmüyor. Sormak isterim YÖK Başkanı’na, hatırlar mısınız “Doçent”’liğinizi nasıl aldığınızı?

Değerli Okurlar; içimin yandığı bir diğer konu ise iki yıl önce Cumhuriyet’in ilk üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi’nin bölünmesidir. Gerekçesi, üniversite çok büyüdü, yönetim güçlüğü var idi. Ama esas amaç, yönetim güçlüğü değil, Cumhuriyet’in elimizde kalan son “ULU ÇINARI”’nı da yıpratmaktı.

Velev ki, İstanbul Üniversitesi çok büyüdüğü için  yönetilemiyordu, peki 27/03/2015 tarihinde kurulan Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) ne olacak?

SBÜ’nün bünyesinde Tıp, Hemşirelik, Yaşam Bilimleri Fakültelerinin yanı sıra Sağlık Hizmetleri Yüksekokulu ve Sağlık Bilimleri Enstitüsü mevcuttur. Üniversite ayrıca Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumuna bağlı olan Eğitim Araştırma Hastaneleri ile yapılan  protokoller gereği Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanelerinde de faaliyetlerini yürütmekte.

Yani, SBÜ’ye bağlı 16 ilde 60 afiliye eğitim araştırma hastanesi ve onların öğretim üyeleri varken ve yine SBÜ’ye bağlı, yakın zamanda yurtiçi ve yurtdışında yeni Tıp Fakültelerinin açıldığını öğrenmişken İstanbul Üniversitesi’nin yönetim güçlüğü yüzünden bölünmesi açıklaması mantıklı değildir.

Şimdi lütfen dikkatle okuyun!

SBÜ öğretim üyeliğine yükseltme ve atama için puanlama sistemi getiren “SBÜ öğretim üyeliğine yükseltilme ve atama yönergesi“ hazırlanmış ve bu yönerge 28.10.2020 tarihinde YÖK’te kabul edilmiştir. Bu yönergenin 1.01.2021 tarihinde yürürlüğe girmesi planlanmıştır.

Buraya kadar herşey normal!..

ANCAK!.... Sağlık Bilimleri Üniversitesi 15.12.2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan ilanla tamama yakını “Profesör” kadrosu olan “407” öğretim üyesi için 25.12.2020 tarihli resmi gazetede yayımlanan, tamama yakın “Doçent” kadrosu olan “242” öğretim üyesi için ve son olarak 31.12.2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan ilanla değişik akademik ünvanlara sahip “111” öğretim üyesi ve görevlisi için “Öğretim üyeliğine yükseltme ve atanma yönergesi” yürürlüğe girmeden başvuruları kabule başlanmıştır.

Öğrenmek için soruyorum?

-Bu akademisyen atamaları ,1.01.2021 de yeni yürürlüğe girecek olan yönergeye göre mi yoksa eski yönergeye göre mi atanacaklar?

-Bu ilan ne anlama geliyor?

- Sağlık konusunda yetişmiş bu denli akademisyenimiz var mı?

-Cumhuriyet döneminden şu güne, herhangi bir üniversitede, bir defada 800’e yakın kadro ilanı açıldı mı?

Her konuda Osmanlı’dan örnek veriyorsunuz. Keşke genç Cumhuriyet dönemi eğitiminde yapılan devrimlere de dönüp bir baksanız ne güzel olur.

Lütfen, Sayın Sinan Meydan’ın gazetemiz Sözcü’deki yazısını danışmanlarınız size söylese de okusanız. Böylece eğitimdeki devrimleri ve başarıları anımsasanız da “neredeeeen, nereye“ geldiğimizi görseniz desem, Sözcü Gazetesi’ni okumadığınızı ve yandaşlarınıza da okumamalarını söylediğinizi hatırlatacak bizim Değerli Okuyucularımız…

Ama şunu bilin ki, Sözcü;

-Özgürlüktür

-Aydınlıktır

-Doğruları yazar

-Vatanseverdir

-Doğru olmayan hiçbir konunun yandaşı olmaz.

SON SÖZ: Liyakat olmadan kazanılan, müstahak olmadan kaybedilir. W. SHAKESPEARE