Salgının ülkemizde ilk ortaya çıkışından günümüze, hastalıkla mücadelede milli bir stratejinin uygulandığını söylemek pek mümkün değil. Zaten ülkece ekonomik durumumuzun hiç açıcı olmadığı bir dönemde ortaya çıkan bu hastalıkla birlikte her şey iyice birbirine karıştı. Çeşit çeşit aşının piyasaya çıkmasıyla bizler derin bir oh çekip o mu iyi bu mu iyi, bakalım Bilim Kurulu ne diyecek derken ülkeyi yönetenler kararı verdi ve Çin aşısı gelecek dendi.

Başlarda Sağlık Bakanı her gün ekranlardan bilgi vererek kamuoyunu aydınlatıyordu. Ancak günler geçtikçe söylediği sözler ve verdiği rakamlar birbirini tutmaz oldu. Maalesef aşının temini konusunda da verdiği tarih ve miktarlar hiçbir zaman birbirini tutmadı.

Gerçek şu ki salgın dönemi iyi yönetilemedi. İyi yönetilememesi de ekonomik olarak ülkeye çok pahalıya mal oldu ve olmaya da devam edeceğe benziyor.

Gelen aşılar yetmedi. Yani anlayacağınız koca Çin, iki milyara yaklaşan nüfusunun büyük bir kesimini aşılarken, Türkiye’ye 50 milyon aşıyı veremedi veya vermedi! Ve bunun sebebinin ne olduğu da yetkililerce kamuoyuna hiçbir şekilde açıklanmadı.

Bu pandemi süreci bize bir şey öğretti, kendi aşımızı üretmemiz gerektiğini! Bugün aşı için kimseye muhtaç olmamamız gereken bir yerdeyiz. Çünkü, görünen o ki ileride Covid ve benzeri birçok virüsle karşı karşıya kalacağız. Bu nedenle kendi ilaç ve aşılarımızı kendimiz üretmeliyiz.

Acı olan ne biliyor musunuz? 1944 yılında Çin’e aşı satan genç Cumhuriyet’in aşı için o ülkeye muhtaç olması!!

Değerli Okurlar, aşıların üretilip satılmaya başlandığı dönemde, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik darboğaz yüzünden aşı temininde sıkıntı ve yetersizlik yaşanacağını yazmıştım. Nitekim son dönemlerde yapılacak ikinci aşılar için iki ay gibi bir süre konuşulmaya başlandı. O dönem yazımda da belirttiğim gibi DMO (Devlet Malzeme Ofisi) aşıları ithal edip eczanelere dağıtsaydı ve parası olanlar kendi aşısını kendi yaptırsaydı imkanı olmayanlar ise devlet tarafından aşılansaydı süreç daha hızlı ilerlerdi. Maske konusunu hatırlayın. Temin edilemediği için eczanelerde para ile satılmaya başlanmıştı.

Hatta aşı konusunda “askıda aşı” uygulaması bile olabilirdi. Büyükşehir Belediyelerinin oluşturacakları hesaplara yapılacak yardımlarla büyük kesimler aşılanabilirdi. Anlayacağınız dediğime geliyor gibiyiz ama bir hayli geç. Eninde sonunda aşılar, eczanelerde satılmaya başlanacak.

Tüm gelişmiş ülkeler yavaş yavaş normal yaşamlarına dönmeye başladı. Özellikle denizlere kıyısı olan ülkeler, turizm için hazırlar. Ama benim ülkemin önemli döviz kaynaklarından biri olan turizmin durumu hiç iç açıcı görünmüyor. Tam kapanma zamanında yapılsa idi çok yararlı olabilirdi. Ama yapılamadı çünkü ülkenin içinde bulunduğu ekonomik darlık izin vermiyordu.

Çare nedir? Her konuda kendimize yetecek bir ülke haline gelmemiz.

Sağlıkta olduğu gibi tarımda da MİLLİ OLMAK!!!

Uygar bir ülkede, devletin  uyguladığı işlemler konusunda yurttaşın aklına gelebilecek hiçbir soru cevapsız kalmamalıdır. O yüzden ben de kıskanılan uygar bir ülkenin yurttaşı olarak bazı sorularıma cevap istiyorum.

Sayın Serdar Akinan diyor ki; “Uğur Şahin, kriz başladığında Biontech ürettiği aşıyı iki ülkeye, biri doğduğum ülke Türkiye’ye, diğeri de vatandaşı olduğum Almanya’ya, maliyeti 9 dolara vereceğim. Türkiye’ye de direkt aracısız DMO ofisine veririm dedi.”!!! Bu doğruysa neden alınmadı?

Çin aşısı neden doğrudan DMO aracılığı ile değil de Keyman İlaç aracılığı ile alındı?

Şimdi gündemde SputnikV aşısı var. Neden direkt DMO değil de Diskoran firması kanalıyla alınıyor? Bu firma kim ve kaça alınacak? Doğrusu ben de Sayın Akinan’ın söylediklerini merak ediyorum.

Diğer bir konuya geçelim, geçen günlerde durup dururken alkol yasağı getirildi. Neden, ne için olduğu da pek anlaşılamadı. Bu konu gündeme gelince, benim de aklıma, geçmişte yaşanan  içki ve tütün mamülleri için bandrol konusu geldi, onu araştırayım dedim.

ANKA Haber Ajansı’ndan Bora Erdin’in haberini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli Okurlar, bildiğiniz gibi alkol ve tütün mamüllerine bandrol yapıştırılır. Bu devlet için çok büyük bir önem taşır. Bu bandroller 2006-2019 yılları arasında “Sicpa” adlı bir yabancı firma matbaalarında üretiliyordu. Son  2019 yılındaki üretim fiyatı 120 milyon TL. Sayın Berat Albayrak’ın bakanlığı döneminde, bu işi yerli ve milli yapalım diyerek, Darphaneye veriliyor. Darphane de basım işini, üçüncü bir firma olan DNS  firmasına veriyor. Meğerse bu yeni kurulan şirketin sahibi bakanın arkadaşı imiş. DNS, ihaleyi aldığında üç aylık bir şirket ve matbaası da yok. İhaleyi alınca bandrol fiyatlarına  %100 ile %400 arasında zam yapıyor ve ücret 500 milyona çıkarılıyor. Matbaası olmadığı için DNS şirketi eski ihaleyi alan Sicpa şirketinin matbaasına 120 milyona yaptırmaya başlıyor!!!

Bende Sayın Bora Erdin’in bu haberinde anlattığı konu ile ilgili yönetenlere sormak istiyorum?

Bu yapılan işlem ihale kanununa uygun mudur?

Madem bandroller eski firma matbaasında basılacaktı, daha yüksek bedelle bu işte becerisi ve matbaası olmayan bir firmaya niye verildi?

Ve aradaki bu büyük fark .........??

SON SÖZ: “Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder” GEORGE ORWELL